Kaçıyordu... Nereye gittiğini, kimden kaçtığını bilmeden deli gibi koşuyordu. Nefesini yitirecek duruma gelmişti ama durmak nedir bilmiyordu. Bu onun hep yaptığı şeydi. Küçükken okulda ki arkadaşları dalga geçtiğinde ya da yetimhane müdürü onu anne-babasının olmayışı ile suçladığında da hep aynı şeyi yapar nefes almayı unutana kadar koşardı. Yine nereye gittiğini, neyden kaçtığını bilmeden... Deli gibi korktuğu karanlığa sığınırdı hep. 'Başlangıcım karanlık oldu, sonum da karanlık olacak' derdi içinden. Koştuğu sokaklar ıssız ve karanlık olurdu genelde. Gecenin ürpertici yanı onu korkutsa da içini rahatlatan tek bir şey vardı, gökyüzü.
Eliz AKAR, 17 yaşında lise son sınıf öğrencisi. Kendinde en sevdiği şey gözleri ve saçları. İzmir doğumlu ve İzmir de yaşıyor. Ailesinden ona kalan tek şey adı ve soyadı. Üstelik bu soyadı annesine mi ait babasına mı, yoksa onları bulamasın diye mi böyle bir soyad koydular onu bile bilmiyor. Kaldığı yetimhane müdürünün anlattığına göre, ailesi o doğduğu gün bir trafik kazası geçirmiş. Babası olay yerinde ölmüş ve annesi ona hamileymiş. Annesi birazda olsa yaşam mücadelesi verirken doktorlar onu kurtarmışlar. Annesinin ağzından çıkan son kelime 'ELİZ' olduğu için ismi Eliz olmuş. Tam dört yaşından beri her 'Anne' dediğinde 'Bak kızım...' diye cümleye başlayıp bu hikayeyi anlatır ona yetimhane müdürü. Kızım demesine aldanmamak gerek. Aslında pekte iyi biri sayılmaz. Küçükken onu dövdüğü, ona küfürler ettiği, hatta gecelerce dört yaşında ki bir çocuğu kapkaranlık yerlerde beklettiği çok olmuştur. Eliz'in anlam veremediği tek şey ise, herkese o kadar iyi yürekli yaklaşırken ona karşı takındığı bu kinci tavırdı.
***
6 yaşımdan beri okula gidiyorum. Pek gittiğim söylenemez tabii. Erken yazılmışım. Ki bu bile bana yaptığı en büyük işkencelerden birisi. O kadar sevgisiz büyüyen bir çocuktum ki, içimdeki sevgi eksikliği artık bende etrafa saldırma hissi yayıyordu. Okulda arkadaşlarımın eşyalarını, paralarını çalıp duruyordum. Çalmamın tek sebebi ise onların ailem öldü diye benimle dalga geçmeleriydi. Bazı akşamları yetimhane müdürü Arzu Anne o kadar çok kızıyordu ki bana yetimhaneden kaçıp sokak çocukları ile kalıyordum. Onlarla artık o kadar iyi anlaşıyordum ki ailem haline gelmişlerdi. Okuldan kaçıp, yetimhaneden kaçıp sürekli onların yanında hırsızlık yapıyordum. Üstelik bunları yaparken daha 6 yaşındaydım.
Bir seneye kalmadan her şeyi çalabilir duruma gelmiştim. Kocaman siyah gözlerim, upuzun saçlarım ve diğerlerinden daha masum görünmem nedeniyle benim için çok basit bir iş haline dönüşmüştü. Okula gitmediğim için devamsızlığım bir hayli artmıştı. Günlerdir yetimhaneye de uğramıyordum eminim Arzu Anne çok sinirlenmiştir. Cesaretimi toplayıp yetimhaneye gittiğimde tamda beklediğim manzarayla karşılaştım. Sinirden kıpkırmızı olan Arzu Anne ve birkaç polis. Beni gördüğü an gözleri yuvalarından çıkacak sandım. Sonra aklıma günlerdir dışarıda olduğum için kapkara olmuş kıyafetlerim ve yüzüm geldi. Polisler ifademi almaya çalıştılar ama Arzu Anne beni daha sonra karakola götüreceğini şuan benimle ilgilenmesi gerektiğini söyledi. Bir an içim o kadar umutla dolmuştu ki benim için endişelendiğini anladım. Taa ki, polisler çıkıp kapıyı kapatana kadar...
Gözümü açtığımda gördüğüm tek şey karanlıktı. Göremediğim şey ise, her şey. Başım ağrıyordu, üşüyordum. Soğuktu sanırım fazla soğuktu. Ama burası İzmir'di en fazla ne kadar soğuk olabilirdi ki? Harbiden şuan içinde olduğum yer neresiydi? Düşündüm. Hatırladığım tek şey polislerin çıktığı, kapanan kapı ve... Ah, evet. Arzu Annenin tokadı. Şiddeti beni bayıltmış olmalıydı.
Şuan içinde olduğum yeri tanımlamaya çalışıyordum. Burası dört yaşımdan beri kapatıldığım yer değildi. Farklı bir yerdi ama neresi? İlk defa farklı bir yere kapatmıştı beni. Korkuyor muydum? Evet. Her zamanki gibi hem korkudan hem soğuktan titriyordum. İstemsizce akan gözyaşlarım önceden ısıtırdı beni ama şuan ısıtamıyordu. Durmadan ağlıyordum. En acısı da ağlarken 'anne' dememdi. Bir insan hiç görmediği, hiç tanımadığı, adını, yüzünü bile bilmediği birini nasıl olur da özlerdi ki?
Saatler geçmişti, artık akacak bir gözyaşı yoktu. Annemi düşünmek istedim. Yapamadım. Yapamadıkça kızıyordum kendime. Ama hiç bilmediğim birini nasıl canlandıra bilirdim ki hayalimde? Çabaladım, aklıma bir şey gelmesi için, aileme dair tek bir şey düşünebilmek için çok çabaladım. Yine yapamadım. Bu sefer yaşadığım onca acıyı bıraktım. Ailemi düşünemediğim için kendime kızarak daha şiddetli ağlamaya başladım.
Nasıl olduysa uyumuşum. Güneşin ilk ışıkları küçük delikten içeriye giriyor. Ama pekte bir etkisi olmuyor odayı aydınlatmak için. Yattığım yerden kalkıp ellerimi başıma götürdüm. Ne? Nasıl? Bu kadarına cesaret edemez? Yapmış olmamalı? En hassas noktam olduğunu bildiği halde yapmış... Evet, tamda bu yüzden yapmıştı. Saçlarıma verdiğim değeri bildiği için sırf sinirini atmak için yapmıştı. Saçlarım artık yoktu. Upuzun olan saçlarım artık yok denecek kadar hatta denecek kadar bile değil gerçekten yoktu.
***
O seste ne? Geçmişi düşünürken o kadar çok dalmışım ki duyduğum ses irkilmeme sebep oldu. Altı yaşımda kapatıldığım yerdeydim. 11 sene sonra. O zaman suçum yetimhaneye gelmemek, okuldan kaçmaktı. Şuan ki suçum ise, 'kusursuz' olmaya çalışmak...
Aradan geçen 11 yıl, o geceyi düşünmem irkilmeme sebep oldu. Çünkü hem ağlarsam babama ihanet ederim deyip sevdiğim gözlerime, başına bir iş gelirse anneme ihanet ederim dediğim saçlarıma zarar vermiştim. Gözlerim doldu. Ağlamamak için zor tuttum kendimi. Çünkü biliyordum ki yine ağlarsam yine ihanet ederdim. Gözlerimi sildim ve düşünmeye başladım. Yaşadıklarım gerçekten de 6 yaşında bir çocuğun kaldıracağı cinsten miydi? O gece ve sonrasında ki bir hafta, sadece saçlarım ve gözlerim için ağlamış, aç susuz burada tam da şuan oturduğum yerde beklemiştim. Çıkmayı, buradan kurtulmayı beklemiştim. Kurtulmuştum da...
Yine o ses! O kadar karanlıktı ki kalkıp baksam bile bir şey göremezdim. Korkuyor muydum? Evet. Hemde tam 6 yaşında bir çocuğun korktuğu gibi. Tam o sırada açılan kapı irkilmeme ve ayağa kalkmama sebep oldu. Karanlıkta azda olsa fark ettiğim bu beden bir erkeğe mi aitti? İyide bu erkek kimdi?
'Çık dışarı!'
'Sen kimsin?'
'Karanlığın!'
***
Oylamayı unutmazsanız sevinirim :')
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ
Teen FictionKaranlıktan korkan bir kadın, onu karanlığına çekmeye çalışan bir adama ne kadar karşı koyabilir? Yıllarca uğraştığı kusursuz olmak için harcadığı onca çabayı bir adam için üstelik gördüğü en yakışıklı adam için hiçe mi sayacak, yoksa o adamın kusu...