"Hayal kurmayı öğrendim ben de, mavisi eskimiş gökyüzünde "
Gökyüzüne doğru baktı son kez. Aklında çocukluğu vardı. Kurduğu hayaller, mutlu bir yuva, sıcacık bir ev... Ne kadar da basit geliyordu kulağa . Başkaları için bunlar komik ve aptal düşüncelerden ibaretti belkide.
Bu düşünceler üzerine kurulmuş hayatı bunların bir tanesi bile gerçekleşmeden son bulacaktı. Hayat artık anlamsız bir zaman kaybiydi onun için...Gözlerini güneşe dikti. İnadina bir saniye bile ayırmadı gözünü. Hemen dolmaya başlamıştı gözleri. Bunu bahane edip dökülüverdi yaşlar birer birer. Bir süre ağladı. Ama sevmezdi ağlamayı, hiç sevmezdi. Söz vermişti kendine ağlamamak için. Gerçi verdiği hiç bir sözü tutmamıştı ki . Tutamamıştı...
Zaman çok hızlı akıyordu. Ne kadar süresi olduğunu merak edip saatine baktı. Tamı tamına bir dakikası vardı.
Kendine ayırdığı yaşam bu kadardı. Her zaman ki gibi verdiği sözü yine tutmayacaktı...Kapadı gözlerini. Uçtuğunu hayal etti. Bir kuş misali özgür ve huzurlu bir şekilde gökyüzünde salındığını...
Onun gökyüzü bile silik maviydi.Zaman gelmişti. Bir çırpıda son verecekti hayatına. Bir adım attı. Ölümüne son bir adım kalmıştı. Onu atmadan gözlerini açıp son kez gülümsedi. Evet şimdi ölecekti. Ayağını kaldırdı ve usulca bıraktı kendini aşağıya...
Yine verdiği sözü tutamamıştı. Şu lanet olası hayatta ölmeyi bile becerememisti. Ama bu sefer ona engel olan başka bir beden di.
Yaşadığından emin olmak için kendine iki kez tokat attı. Hani ruyalarinizda yüksek bir yerden aşağı yuvarlanırdınız ya. Öyle bir şey gibi düşünmüştü.
" İntihar etmek için böyle bir yer seçmenden anlamalıydım aptal olduğunu "
Biraz önce ölmek isterken şu an karşımdaki şu varlığa laf sokmak için yaşamak istiyordum.
" İntihar eden birinin hayatını kurtarmaya kalkarken anlamalıydım aptal olduğunu " dedim bende altında kalmayarak.
" Sadece manzara mı kapatiyordun "
Zaten bok gibi hayatım var bide bütün manyaklar beni bulmaz mı ?
" Biraz bekleseydin bende hayat defterimi kapatıp manzarını açardım. "
Ben kalkmışım ölücem diyorum çocuk bana manzara diyor.
" Zaman benim için çok değerli Koca Dudak "
Zaman değerli mi dedi o ? Ne kadarda birbirine zıt düşüncelere sahibiz oysaki. Koca ? Dudak? Koca Dudak ne ya ?
" Koca Dudak ne kardeşim ? "
" Koca kelime anlamı olarak büyük, dudakta onu bilmeyen yoktur herhalde. " dedi dümdüz ifadesiz suratla.
" ÖLeceğim olmasa gülerdim bak buna " dedim bende ifadesiz bir şekilde.
" Az önce salak salak guluyordun şimdi de gül "
Bu sozlerinden beni izlediğini anlamıştım. Ama beni niye izledin diye sorsam seni değil manzarayı derdi onun için sustum.
" Hayatımın bundan sonrasını planlamamıştım, gidecek bir yerim yok kimsemde ne yapmayı düşünüyorsun? "
" Açıkçası ilgilenmiyorum " dedi sırıtarak. Ağzının üstüne yapıştırasım gelmişti.
Şaka bir yana cidden gidecek hiç bir yerim yoktu. Anne baba desen zaten yok. Arkadaş hiç olmadı. Para desen tüm paramı üzerimdeki kıyafetlere vermiştim. En azından ölürken kendimi sıcak hissederim diye.
" Keşke beni kurtarmakla da ilgilenmeseydin. "
" Dediğim gibi manzara mı kapatiyordun "
" Demek öyle. "
" Aynen " deyip arkasını dönüp yürümeye başladı.
O yürürken bende ne yapacağımı düşündüm. Aklıma hiç bir çözüm yolu gelmiyordu. Ben de bir kez daha denemeye kadar verdim. Bu sefer farklı bir yol deniyecektim.
Yavaş adımlarla yürüyen kurtaricimin yanından koşarak geçtim. Şaşırmış olacakki ne yaptığımı anlamak için gözleriyle beni izledi. Biraz daha uzaklastiktan sonra uçuruma doğru kosmaya başladım. Olumume doğru yani. ..
Kostum kostum koştum. Tam bir adım kala arkamı dönüp;
" Hoşçakal Kurtarıcı " dedim .
Gözlerimi kapatıp kendimi bırakacakken o sözlerle yaşama tutundum.
" Ölme." ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizlik İçinde
Teen Fiction"Hayal kurmayı öğrendim ben de, mavisi eskimiş gökyüzünde " Gökyüzüne doğru baktı son kez. Aklında çocukluğu vardı. Kurduğu hayaller, mutlu bir yuva, sıcacık bir ev... Ne kadar da basit geliyordu kulağa . Başkaları için bunlar komik ve aptal...