"Yürekten sevdiğin bir insan varsa, bir kişi olsun yeter, hayatın kurtulmuş demektir. "
Aşk... Herkes için farklı bir tanımı var aşkın. Cesaret demiştim mesela ben daha önce. Bir insana, seni yaralayabilecek tek silahı ellerinle teslim edecek kadar güvenmek demiştim. Bununla beraber, bana göre olmazsa olmaz bir şartı var aşkın: Koşulsuzluk. Koşulsuz güven, koşulsuz inanç, koşulsuz sevgi. Böyle olmalı, başka türlüsü olmaz.
Eğer birini gerçekten severseniz, ama gerçekten, tüm kalbinizle, tüm ruhunuzla, size ne yaparsa yapsın, silip atamazsınız, yapamazsınız. Sizi kırıp paramparça da etse, kalbinizi ateşe de verse, gün gelip o ateş söndüğünde, küllerin arasında onu bulursunuz yine. Üzülürsünüz, öfkelenirsiniz belki, ama gelip sizden özür diler, siz de affedersiniz. Özür dilemezse de... Eh, yine de affedersiniz işte.
"Kim istemez mutlu olmayı,
Ama mutsuzluğa da var mısın?"
Herkesin hayali budur, sevdiği insanla mutlu bir gelecek. Ama siz, sevdiğinizle beraber ölmeyi mutlu bir son olarak görüyorsanız, ruhunuzun eşini bulmuşsunuz demektir.
"Seni bir daha üzmeyeceğim". Bu sözü herkes verir sevdiğine. Ama "bir dahakine ilk üzülen ben olacağım" sözünü veriyorsanız, dürüstsünüzdür, sözünüzü tutacağınıza dair şüphe olmaz.
Kimse kusursuz değildir, herkes hata yapar. Hatta bazen çok büyük hatalar yapar, dışarıdan bakıldığında affedilmez gibi görünen hatalar. Oysa bu adam, sevdiğinle dans ederken, onun gözlerine bakıp, gözlerinin içi gülerek "bizim hikayemiz" diyorsa, o iki kelimeyi hayatının en büyük mucizesinden bahseder gibi mutlulukla söylüyorsa, öyle bir affedilir ki...
"Duyuyor musun? İnsanin insandan aldığı bütün yaraların merhemi insandadır diyorum sana. "
Bir insan sevgiyi, şefkati, güveni aileden öğrenir. Anne- baba, seni koşulsuz seveceğine sonsuz güvendiğin ilk insanlardır çünkü. Eğer hayatta yediği ilk darbe anne- babasından geliyorsa bir insanın, çok derinlerde açılır yara. Öyle bir yara ki, durmadan kanar, durmadan derinleşir, öyle yakar ki canını, ölmeyi diler insan. Asla geçmez sanır, asla iyileşmez, çünkü kimse görmez, kimse anlamaz, kimse o adar derin bakmaz sanır.
İnsanın hayatta en büyük yanılgısıdır bu. Bir kişi, eğer doğru kişiyse, görür yaralarınızı. Görmekle de kalmaz, sarıp sarmalar, ortak olur yaralarınıza. Sonra bir gün bir bakarsınız, artık kanamaz olmuş o hiç iyileşmez sandığınız yara, eskisi kadar acımaz olmuş.
Aşk, herkes için farklıdır. Kimi için mutluluk, kimi için hüzün, kimine uzak, kimine yakın, güven, dostluk, sadakat, ihanet, fedakarlık, bencillik... Ama birileri vardır ki, aşk hayattır, aşk dünyadır, aşk tutunacak tek daldır, aşk gökyüzüdür onlar için. Ne şanslıdır bu insanlar, çünkü aşkı bulduklarında, gökyüzü onlarındır!
"Herkesin bir yıldızı var ama kimseninki birbirine benzemiyor. Yolcular için pusula, kimileri için ufak tefek bir ışık, bilginler için çözülmesi gereken bir sorudur yıldızlar. Sözünü ettiğim işadamına göre ise altından başka bir şey değildir. Gelgelelim bütün bu yıldızlar suskundur. Yalnız sen, herkesten ayrı göreceksin onları. Onlardan birinde ben oturuyorum, ben gülüyorum diye geceleri gökyüzüne baktığında sana bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Gülmeyi bilen yıldızların olacak senin."