one

109 14 9
                                    

Yeni bir okul gününde Calum adlı serseriden küçük düşürücü kelimeler duymak hiçte cazip gelmiyordu. Her gün böyleydi bu. Okulda bir ben varmışım gibi benle uğraşırdı.

Bir kere daha oflayıp çalan alarmı küfrederek kapattım. Yeni iğrenç bir okul günü için hazır değildim. Calum'a hiç hazır değildim. Calum, yakışıklı, serseri ve okulda ki tek kişi benmişim gibi her defasında bana sataşan, üzerime yemek döken, sürekli eşek şakaları yapan bir tipti. Bir tek benimle uğraşması ise canımı sıkıyordu.

Pijamaları çıkartarak aynada kendimi incelemeye başladım. Şişman değildim, gözlüklü değildim, diş telim falanda yoktu. Normal bir kızdım. "Tanrı aşkına siktiğimin bu çocuğu neden benle uğraşıyor?" Sesli bir şekilde dolap kapağını açıp okul formalarımı çıkardığım da sinirden ellerim titriyordu. Geçen sene bana yaptıkları aklıma geldikçe kıçına füze sokma isteğim artıyordu.

Annemin yan odadan bağırışıyla hızla eteğimi giydim. Geç kaldığımla ilgili bir şeyler zırvalıyordu. Ama ben okula gitmek istemiyordum bile.

Üstüme okul formamı giyerken annem odaya daldı. "Servisi kaçırdın Melanie Abella." Biraz durduktan sonra devam etti. "Yine." Okula hava koşulları ne olursa olsun yürüyerek giderdim. Çünkü Luke ile buluşurduk ve okula beraber giderdik. Yürümek daha eğlenceliydi. Omuz silkip sabır dilenen annemi es geçip çantamı aldım ve hızla aşağı indim.

Masanın üstünde ki kahvaltılıklara bile bakmadan ayakkabılarımı aldım. Uyandığımda ne kadar okula gitmek istemesem de şuan sanki bir şeyler değişmişti ve içim içime sığmıyordu.

Ayakkabılarımı giyip hırkamı askılıktan aldığım gibi masaya çoktan oturmuş annemin yanağına bir öpücük kondurdum ve bir şey demeden dışarı çıktım. Kalırsam yememle ilgili bir sürü rest çekecekti çünkü bana.

Kulaklıklarımı takıp dudaklarımın arasına sigara yerleştirdim. Her okul sabahı klişe olmuştu artık bu. Uzun zaman önce başlamıştım sigaraya. Calum'ın dediklerini hazmedeyip sinirleniyordum çoğu zaman. Ve bu sinirimi gideren tek şey oluyordu sigara. Cebimden çakmağı ararken bir damla düştü burnumun ucuna. Sanırım yağmur yağacaktı. Başıma hırkamın şapkasını geçirip sonunda bulabildiğim çakmakla sigaramı yaktım. Derin bir nefes çektim içime ve adımlarımı hızlandırdım. Yağmura yakalanmak istemiyordum.

Bir nefes daha çektim içime ve burnumun ucuna damlayan bir damlayla beraber üfledim dumanını. Daha sonra kenara attım sigarayı ve ellerimi cebime koyup sırt çantamı düzelttim. Adımlarımla aynı ritimde olan müziğin sesini biraz daha açıp yağmurun beni ıslatmasına izin verdim.

Bir anda bastıran yağmur herkesin koşuşturmasına sebep olmuştu. Ben ise nasılsa okula gidene kadar ıslanacağım diyerek bozmamıştım adımlarımı.

Şapkamı birinin açmasıyla o tarafa doğru baktım. Bu Luke'tu. Luke benim ilk okuldan beri sahip olduğum tek arkadaşımdı diyebilirdim. "Hey Melanie. Uh, sigara kokuyorsun." Bana sarılırken bunu söylemesi kızmama sebep olsa da bir şey demedim. Omuzlarımı silktim. Saçlarımı karıştırmaya başladığında geri çekildim.

"Hey Luke. Bunu sevmediğimi biliyorsun."

"Biliyorum." dedi kolunu omzuma atıp. "Sadece o güzel sesini duymak istemiştim. Bilirsin, fazla konuşmuyorsun Abella."

"Yağmur yağıyor." dedim konuyu farklı bir yere çekerek.

"Evet." Saçma cevabına karşı omzuna vurdum. Bu hareketime gülerken beni belimden tutarak döndürmeye başladı. "Luke indir beni yere." Kahkahalarımın arasından güçlükle söylediğim şeyi anlayıp beni yere indirdi. "Sen hep gül Melanie." deyip burnumu sıktı. Gözlerimi devirerek adımlarımı yine okula doğru çevirdim.

Bana yetiştiğinde ikimizde okula gelene kadar hiç konuşmamıştık. Luke'un Calum'dan haberi vardı ama Calum üst sınıf olduğu için sadece laf dalaşına girebiliyordu. Bu bile yetiyordu bana. Luke gerçekten sahip olabileceğiniz en iyi arkadaştı.

Okul kapısına geldiğimizde yollarımızı ayırdık. Onun dersi B bloktaydı. Benim ise A blokta dersim vardı. "Sonra görüşürüz Melanie." Ona gülümseyerek el salladım ve A bloğa girdim. Olabildiğince dikkat çekmemeye çalışıyordum ama ismimin söylenmesiyle sesli bir küfür savurdum.

Arkamı dönererek baygın bakışlarımla olabildiğince ona bakmamaya çalışıyordum. "Yine ne istiyorsun Cal?" Adımlarını bana çevirdiğinde sesinin bacaklarımın titrettiğine yemin edebilirdim.

"Hiç bir şey Abella. Sadece günaydın demek istemiştim." Sırıtarak söylediği cümleyi görmezden gelerek arkamı döndüm ve yürümeye devam ettim.

Eğer kalırsam benimle dalga geçecek bir konu bulurdu. Çünkü o Calum'dı. Başımın belası Calum Hood.

Arkamdan gelen adım sesleri yaklaştı ve biri kolumu tuttu. "Hadi ama Abella sadece bir günaydın?" Biraz ileride grubu bizi izlerken derin ve titrek bir nefes aldım. Calum Thomas Hood bana sadece günaydın demek istiyordu. Öyle mi?

"Pekala, günaydın."

"Uh. Hadi ama dostum!" Calum'ın arkasında olan Ashton'a baktım. Mike ellerini birbirine sürterek dudaklarını yalıyordu. Gözleri Ash'teydi. Ashton ise ceplerinden para çıkartıyorlardı.

Benim üzerimden iddiaya girmişlerdi. Bilin bakalım kim şaşırmamıştı. Evet, ben! Okulda onca kız varken niye hala benle uğraştığını anlayamıyordum.

Saçlarımı çekiştirme isteğimi bastırıp hızla merdivenleri çıkmaya başladım. Sınıfıma sinirle girip en arka sıraya çantamı fırlattıktan sonra sınıftan çıktım ve doğruca lavaboya yöneldim.

Belki de sorunlarım vardı. Calum her karşıma çıktığında elim ayağım dolaşıyordu. Bir yandan da ondan ölesiye nefret ediyordum. Çeşmeyi açıp yüzüme su çarptıktan sonra aynada kendime baktım. Calum habire ayna da kendimi incelememi sağlıyordu. Bende bir anormallik mi var diye? Belki de zilyonuncu kez normal olduğuma karar verdiğimde lavabodan çıktım ve sınıfa girdim.

Hoca sınıfa girmesiyle telefonumda titreşti. Telefonu açıp gelen mesaja baktım;

*Acı çekmeni istiyorum Abella.*

Suffer Souls ∽ HoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin