Kitap 1-Tanışma / Bölüm 4-Temeller

395 35 16
                                    


Ormanda, attığı her adımda, bastığı bitkilere bir ömür yetecek suyu, akan soğuk terleriyle karşılarcasına yürürken. Gözlerindeki korkmuş ama bir okadar mutlu ifadeyle duygu seline yakalanmıştı.

'Bir elçi oldum buna inanmak çok güç. Yetenek ve kabiliyetlerimi tam verimde kullanabilmemi sağlayan bir özel yetenek haha... Ama o antik yaratığın algısının 20 Sv. üstü bir değere sahip olduğunu söylememek en iyisi oldu. Beni neredeyse öldürüyordu, eğerki bahsetseydim kesinlikle ölmüştüm.'

* * *

Bir kaç haftadır hayvan avlıyoruz. Maer (Magaere), hiperaktif bir yapıya sahip.

Yaşıtlarına göre normal bir durum olsada. Dövüşürkende aynı heyecanı koruması, onu diğerlerinden ayırıyor. Kendisine korku, hayranlık ve ya kıskançlıkla bakan pek çok göz var.

Ne çok kibar ne çok kibirli, yerine göre her duyguyu yaşaması, onda kendimi görmeme neden oluyor. Buda kısa bir süre önce ona sempati duymaya başlamama neden oldu.

Buraya ilk geldiğimde, yeni duygularla dolu bir hayata başlamayı düşünmüştüm. Ancak hala öldürmeye devam ediyorum. Eskisi gibiydi ta ki bir yoldaş bir dost edindiğimi fark edene kadar.

Eskiden sadece rakibimin yapacağı hareketleri tahmin ederek eğlenirdim. Ama şimdi gerek pusu kurarak gerek tüm benliğimizle savaşarak bir takım olduk.

Daha önce bu şekilde düşüneceğimi hiç tahmin etmemiştim. Yanımdaki bireyin hayatını önemsemeyi onu korumayı arzuladığım, bu his bana önceki hayatımda ki asırları hiç yaşamamış olduğumu kanıtlıyordu.

Bir av sonu, hava oldukça karardı. Dönmeyi düşünmedik ve bulunduğumuz yerde bir kamp ateşi yaktık.

Avladığımız bir kaç hayvanın derisini yüzüp ateşte pişirdik. Başlarda çiğ eti, hatta derisiyle beraber önüme koyardı. Biraz mırın kırın ettikten sonra artık oda alıştı ve yemeklerimizi beraber yemeye başladık.

Bir süre yedikten sonra...

"Dae'nin algısı neden gözükmüyorduki çok mu yüksek acab..." Maer, hafif meraklı sesiyle mırıldanıyorken Dae' nin ona heyecanla baktığını fark etti.

"Dae dediğim her şeyi anlıyor musun?"

(Kafa sallama)

"Sen benden daha çok merak etmişsindir. Ruh penceresi,tarihimiz ve aramızdaki bağ gibi şeyleri bildiğim kadarıyla anlatmamı ister misin?" Heyecanı daha çok artmıştı. Dae yi koruyucusu olarak değil, bir arkadaş, kardeş gibi görüyordu. Ona sürekli bir şeyler öğretmeye çalışmıştı. Bunların çoğu dövüş hakkındaydı. Dae' nin en az ilgisini çeken konular yani. Bu yüzden bir türlü onla konuşamıyordu.

(Kafa sallama) 'Sonunda be kızım, biran hiç anlatmayacaksın sandım.' Dae sonunda öğrenmek istediği şeyleri anlatacağını duyunca heyecanla ağzı biraz önce kopardığı et parçasıyla doluyken tombul bir şekle bürünen yanaklarını sallandırarak Maer' e baktı.

"Ahaha bu kadar heyecanlanacağını bilseydim daha önce anlatırdım..."

"..."

"Tamam tamam... Hmm nerden başlasak... Burası Alaca Orman olarak adlandırılır ama diğer ormanlar gibi değildir. Teknik olarak dünyanın en büyük 2. ormanı olmasına rağmen 3 bölgeye ayrılır ve birbirleriyle bütün olarak görülmez. Bundan dolayı sıradan bir orman olarak bilinir. Diğer bölgeler Öfkeli Foske Ormanı ve Ölüm Ormanı'dır.

Babamın seni bulduğu yer Öfkeli Foske Ormanı'ydı. Ve biz şuan sınır bölgedeyiz, Foske ve Alaca Ormanı'nı birbirinden ayıran ufak bir bölge. Genç orklar eğitimini bu bölgede yapar. Normalde 3 ve ya 4' lü gruplarla, ama benim yanımda sen varsın ehehe" Maer gurur ve mutlulukla gülümserken Dae'yi süzer...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 08, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Above GodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin