AG-1 "Duru Karahan"

164 5 5
                                    


"Bıraktığın için teşekkürler, baba." Diyerek yanağına hızlıca bir öpücük bıraktım. Çantamı omzuma asıp arabadan çıktıktan sonra son kez el sallamayıda unutmadım.
Okul kapısına doğru yürürken beni gören Seda hemen yanıma doğru koştu.
"Okulun en güzel kızı!" Diye bağırarak boynuma atladı. Bu iltifatını neye borçluyduk bilmiyorum ama okulun en güzel kızı olmadığım kesindi. Bunu yanımızdan hızlı adımlarla geçen Bora'nın küçümseyici bakışlarından da anlayabiliyordunuz.
Dikkatimi Seda'ya verdim. "Ne oldu yine?" Diye sorarken gülmeden de edemiyordum. Arkadaşımın kıpır kıpır hali bulaşıcıydı galiba.
"Senin bu muhteşem arkadaşın," Elleriyle kendini gösterdi. "Okulun gözde çocuğuyla dün akşam saat sekiz sularında sevgili olmuş durumda."
Ardından tiz bir çığlık attı. Ona doğru olan kulağımı tıkarken yüzümüde buruşturmuştum. Allah'tan etrafta bir kaç çömezden başkası yoktu.
Sağ elimle düz ve kabarık olan kahverengi saçlarımı bir kenarda topladım."Ne saçmlayorsun sen Seda?"
"Anlamamakta ısrarcı olma." Diye yakındı. "Hani masmavi gökyüzünün pofuduk yastığı lakabını takmıştın sen ona."
Sadece komiklik olsun diye söylediğim söz aramızda klasikleşmişti artık.
Az önceki mutlu ruh halim ruh emiciler tarafından sömürülürken yüzüm yaz sıcağından mıdır, o kişinin mühimmiyetinden midir ne terlemeye başlamıştı.
Tişörtümin yaka kısmını çekip bırakıyor, kendi çapımda rüzgar oluşturmayı çabalıyordum.
Bu sırada Seda diğer koluma girmiş beni sınıfa çekmeye çalışıyordu.
"Hiç sevinmişe benzemiyorsun?"
Elimle yüzümü ovdum. "O çocuktan hiç mi hiç hoşlanmadığımı biliyorsun." Dedim tek kaşımı kaldırıp hesap sorma moduna girerken.
"Okulun yarısının ona hasta olduğunu biliyorsun." Diyerek karşılık verdi oda.
"O yarısı umrumda bile değil, diğer yarıda olmaktan memnunum."
Lafımı duymamazlığa geldi. Koridorda durmuş bana laf anlatmaya çalışmaktan sıkılmış olacak ki beni orada bırakıp karşımızdaki sınıfa doğru yürümeye başladı. Daha üçüncü adımı atamamışken arkasından beline dolanan bir çift kolla havaya kaldırıldı. Aynı anda o meşhur çığlık tüm koridoru kaplamış, dikkatleri üzerine toplamıştı.
Seda'ya sarılan ve bu çığlığın sebebi olan kişi, Bulut'tan başkası değildi. Bulut'ta 'mavi gökyüzünün pofuduk yastığı' tabirinin sözlük karşılığıydı.
Daha dün çıkmaya başlayan bu çiftin anlamdıramadığım yakınlığı başımı sağa sola sallamama neden oldu.
Tamam, Bulut'u ve Seda'yı ayrı ayrı karşılaştırınca bu samimiyet beklenenin bile altında olabiliyordu. Sonuçta okulun playboyu olarak adlandırılan bir çocukla, her arı kovanına çomak sokan bir kızdan bahsediyorduk. Bu ikili yanyana geldiğinde ise tam bir rezalet çıkması olası birşey gibi duruyordu.
Seda kollarını Bulut'un omuzlarına koydu ve gülümseyerek konuşmaya başladılar. Ben ise daha fazla durmamam gerektiğini anımsayarak sınıfa geçtim. Sırama yerleştikten sonra çantamdan çıkardığım romanımı okumaya başladım.
Bir yandanda zil sesi çalmış olmasına rağmen hocanın ve Seda'nın neden gelmediğine kafa yoruyordum.
Seda ile ben eşit ağırlıktık ve 12-D'de okuyorduk. Bulut ise tam bir sayısal zekaydı ve 12-A yani en iyi MF sınıfındaydı. Çocuğun hayali pilot olup adına yakışır şekilde gökyüzünde uçmakken başka türlüsüde beklenemezdi zaten.
Bir sayfa dahi okuyamadığım kitabı sinirle kapattım ve sıraya koydum. O sırada Seda ve arkasından da Felsefe Hocası sınıfa girdi.
Seda pişmiş kelle gibi sırıtarak yanıma oturdu. Benim ise suratım sirke satıyordu.
Oflayarak bana döndü.
"Gerçekten, bana elle tutulabilir bir neden söyle, hemen ayrılayım Bulut'tan." Demesi gülüncüme gitmişti.
"Yok." Dedim sakince. "Yok ama sadece her zaman değişik düşünceler içindeyim onun hakkında."
"Ne gibi mesela?" Diye sordu.
"Tüm okul, hatta gittiği tüm mekanlar onu tanırken neden ailesine dair bir şey bilmediğimizi açıklayabilir misin bana? Ya da dur." Dedim elim telefonuma giderken. İnstagrama girip arama butonuna "Bulut Batur" yazdım. Telefonu Sedaya doğru çevirip parmağımla yavaşça en eski fotoğraflara indim. Bir yandanda konuşuyordum.
"Farkında mısın bilmem ama evine ve odasına dair, oturduğu semte ve ailesine dair hiç bir şey paylaşmıyor. Okulda ki en ezik kızın bile evinde onca parti yapılmışken, neden Bulut hiç parti düzenlemedi? Üç kere matematik olimpiyatları kazandı Seda. Üç kere, boru değil. Bu süre zarfında annesi nerdeydi?"
"Ailesiyle sorunları olabilir tamam mı? Herkesi kendin gibi sanmaktan vazgeç. Her çocuk senin gibi mutlu bir ailenin içinde doğmadı!"
Birbirbirimize hiç çekinmeden bağırırken hocanın ve sınıftakilerin susmuş bir şekilde bizi dinlemelerini takmadık bile. Ama ikimizinde içinden aynı anda şu cümlenin geçtiğine emindim. 'Bağır, çağır ama isim verme.' Bu yüzdende Bulut'un ismini kullanmamaya özen gösterdim.
"Ailesi ile arasının iyi olmadığını bende biliyorum. Ama sencede bu kadarı fazla değil mi? Bol paranın içinde yüzen bir çocuk neden para harcamaktan çekinir ki?"
Bu sözümle onu çileden çıkarttığıma emindim. Sinirle soludu ve işaret parmağını göğsüme dayadı. Kelimeleri ezerek "Sana benzemediği için." Demesi göğsümdeki parmağından daha çok ağırlık yapmıştı.
Sıranın üstündeki çantasını hışımla aldı. Sınıftan çıkmak için tam hazırlanmıştı ki, tekrar bana doğru döndü.
"Benim en sevdiğim arkadaşım Duru Karahan gibi davran ve kuruntularından kurtulup, kendine gel."
Ona deliymişçesine bakıyordum. Sırtını bana döndü ve kapıya doğru gitti. Ağzıma geleni söyleyen yapım susmadı ve bende bağırmaya başladım.
"Eğer bende Duru Karahan'sam onun herkesten utanıp gizlediği sırrını bulur, gözüne sokarım Seda!"
Ve ne yaşlı öğretmenimize, ne de sözlerime aldırdı. Kapıyı çarptı ve öylece gitti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 15, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Ayran GönüllüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin