Yine birgün sabahı kokluyordum. Okulumun bahçesinde, arkadaşlarım, ben, kahkahalarımız, hayallerimiz betül ben ve melike.
Üç kız ve bir sürü hayallerimiz. Okulu bitirecektik ayni liseyi okuyup aynı meslekleri yapacaktık. Yine bir gün kantinde hayallerimizden bahsederken melikenin ani kolumu dürtmesiyle.
-kübraaa
- eff efendim melike
-mustafanın sana bakışlarına bakk, kızım resmen ya nasıl bakıyo.
Dönüp baktığımda mustafanın gercekten hiçte boş ve sıradan olmayan bakışlarını gördüm.
Aman Allahım oda ne bana doğru yürüyordu, ve ben ciddi anlamda çok heyecanlanmıştım. Elini uzattı mustafa, tanışmak istedi ben ise içimden nasıl kırmadan red edebilirimin hesaplarını yapıyordum ki ağzımdan 'üzgünüm erkeklerin elini tutmuyorum' dedim. Mustafa buna çok şaşırmıştı. Bu gözlerinden de çok iyi anlaşılıyordu. Nasıl olurdu da giydikleri dizinin altına varmayan bi kız beyaz tenini erkeklere göstermekten çekinmeyen o kız nasıl olur da böyle birşeyden çekinirdi. Mustafanın gözlerinden adeta bunları okumuştum. tebessüm etti ve yanımdan ayrıldı. Ardından Melike bana dönerek.
-kızım sen aptalmısın, harbiden söylüyorum sen varya türünün tek çeşidisin, kızım ya nasıl geri çevirdim jilet gibi çocuk ya. sana bazen gerçekten anlam veremiyorum.
Diyerek melikede ayrıldı yanımdan..
Ben çok açıktım lakin içimde birşeyler hiçbizaman iffetimden taviz vermemişti. Bunun nedenini ozamanlar bende bilmiyordum. Tek bildiğim içimdeki o kocaman boşluktu. Ne yapsam dolmayan o boşluk. Bazen beni hıçkırıklara boğan o koca boşluk...