1.Bölüm

222 18 14
                                    

" Tüm dünya vazgeç dediğinde umut fısıldar; Bir kez daha dene... "
Bölüm Şarkısı: Buray - Sen Sevda Mısın ?
İYİ OKUMALAR ...
Yine bir Pazartesi sabahı erken kalkmak zorunda olduğum bir gün. Çünkü Cuma günü işten kovulmuştum. En son ki müşterinin taciz sınırını aştığı için kafasında bira şişesi kırmıştım. O da patronuma hiçbir şey yapmadığını ve benim bir deli olduğumu hemen tımarhaneye yatırılmam gerektiğini söyledi. Tabi ki patronum müşteri her zaman haklıdır kuralına uyup beni kovmuştu. Yani yine hayat bana g*tüyle gülmüştü. Düşüncelere dalıp yeni iş başvurduğum yere geç kalmamak için hızla kalkış yaptım. Aynanın karşısına geçip saçımı hemen bir topuz yapıp giyeceğim kıyafet arayışına girdim. Dolabımın kapaklarını açıp gözüme ilk çarpan mavi bir t-shirt ve hemen ona uyabileceğini düşündüğüm kadar siyah bir pantolonu dolaptan alıp yatağımın üstüne koydum. Her Pazartesi yaptığım gibi kısa bir duş almak için soyunmaya başladım. Kıyafetlerimi çıkardıktan sonra bir top haline getirip çamaşır sepetine attım ve yine biri girip diğeri girmemişti. Girmeyeni alıp çamaşır sepetine attıktan sonra banyoya girip kısa bir süre içerisinde duş aldım. Eğer iş görüşmesi olmasaydı, bornozla koltuğa oturup kısa bir süre televizyon izlerdim ya da nescafe içerdim. Ama maalesef ki o azmış müşteri yüzünden iş görüşmem vardı. Hemen kıyafetlerimi giydikten sonra siyah saçlarıma bir fön çekip at kuyruğu yaptım. Koyu kahve gözlerimi daha çekici yapsın diye siyah kalem çektim. İnce dudaklarıma nemlendirici sürdükten sonra hazırdım. Arabamın anahtarını, cep telefonumu, kulaklığımı ve şarj makinasını da çantama koyduktan sonra bir şey unuttuğumu düşündüğüm için etrafa göz atarken karnımın guruldamasıyla yemek yemediğimi hatırladım ve giderken pastaneden poğaça almayı aklımın bir köşesine yazdım ve aynada kendime son kez baktıktan sonra kapıyı kitleyip evden çıktım. Arabamı uzaktan kumandayla açtıktan sonra tam bineceğim sıra telefonum çalmaya başladı. Bende çantamdan telefonu hemen bulduğum için kendime bu kadar az eşya koyduğum için teşekkür edeceğimi bir köşeye yazdım. Telefonda "googlem" yazısını görünce arabaya binerken telefondaki aramayı açıp "googlem" konuşmadan konuşmaya başladım.
- Bende bugün ne eksik (?) diyordum. Senin araman eksikmiş.
Benim dediklerimi takmadan.
+ Ben de seni çok özlemişim Aden.
- Sadede gelelim neden aradın ?
+ Seni özlediğim için seni ne ka...
- Tümay !
+ Tamam ya orada asılan olursa onları dövme diye aradım.
- Ne denmiş ?
+ Gideceğin yer sosyetelerin olduğu yer.
- Eee...
+ Yani orada birini döversen orada ki zengin olan yerden iş bulmayı kafandan sil.
- Onlar taciz ederken benim elim armut mu toplasın ?
+ Hayır cafe çıkışı döveriz.
- Döverizzz ?
Son harfe baskı uygulayarak söyledim.
+ Tabi ki bende geliyorum.
- Tabi ki gelmiyorsun.
+ Lütfenn geleyim Aden
anlaşılan o ki benim için gelmiyor yoksa bu kadar ısrar neden olsun ki (!)
- Anlaşılan benim için gelmiyorsun. Dökül bakalım eteğindeki taşları.
+ Senin için geliyorum daa...
- Daa?
+ Öff! Tamam orada zengin ultra yakışıklılar varmış öğrendin rahatladın mı ?
- Sen Kutay'a aşık değil misin ?
+ Tatlım onun yeri ayrı.
- Diyorsun ki Kutay yoksa bütün erkeklere bakmaya devam.
+ Hayır sadece bir iki haftadır görüşemiyoruz sürekli bizim binada ki alkolik Nurettin'i görmekten erkek kavramını unutacağım.
- Alkolik Nuri ?
+ Hani varya ayran içip içip kafayı bulduğunu zanneden salak.
Onun bir şey demesini beklemeden kapatıp yola çıktım. Yolda giderken bir pastanenin önünde durup 2 poğaça alıp çıktım. Yolda giderken hem müzik dinleyip hemde poğaçaları yedim ve meşhur Mor Şehirler Cafe'sinin önüne geldim. Arabayı park edip çıkmadan önce masum kız gülümsemesini taktım. Bu gülümsemeyi taktığımda bu kız beladan uzak derler ve arabadan çıktım. Etrafa baktığımda Tümay'ın bana koşarak geldiğini gördüm. Nefes nefese konuşmaya başladı.
+ Yetiştim dimi ?
- Neye yetiştin ? Burada sınav yok herhalde sen üniversitede kaldın.
+ Off kızım laf sokma da girelim cafeye yoksa heyecandan öleceğim.
- Görende seni alacaklar zanneder.
+ Hadi gidelim.
Diyerek koluma girip beni sürüklemesine izin verdim. Önümüze kırmızı saçlı, yeşil gözlü tatlı bir kız çıkıp konuşmaya başladı.
+ Hoş geldiniz. Cam kısmındaki masamız sadece boştur. Oraya kadar size eşlik edeyim.
Tam itiraz edeceğim sıra Tümay atlayıp ;
- Yok biz oturmak için gelmedik. Garson ilanı için geldi arkadaşım.
Dediğinde kız bana bir bakış atıp tekrar Tümay'a döndü.
+ Tamam o zaman burada bekleyin. Ben patrona söyleyip geliyorum. Dedikten sonra garson yanımızdan ayrıldı. Tümay'la etrafa bakınırken bir an da Tümay koluma vurmaya başladı.
- Ne var ?
+ Kanka şuradaki çocuk çok taş.
Derken ağzından salyalar akmaya başlayacak gibi duruyordu.
- Ağzını kapat çocuk kuduz zannedip kaçar.
+ Tamam ya ama çok taş.
- Hangisi ?
+ Siyah pantolon, mavi bir t-shirt giymiş.
T-shirt o kadar dardıki baklava yaptım gelin gözünüz gönlünüz açılsın dedirtecek kadar dardı. Tam bir şey diyeceğim vakit az önceki garson yanımıza geldi.
+ Sizi bekliyor İdil Hanım.
- Tamam Tümay çocuğu gözlerinle yemeyi bırak.
+ Tamam.
Derken yüzüme bakmamıştı. Garson beni yönlendirirken konuşmaya başladı.
+ Ben Serap Kara sizin adınız neydi ?
- Ben de Aden Soykan.
+ Aden Hanım İdil Hanım yalandan nefret eder, saygıya önem verir birde güler yüzlü olmalısınız her ne olursa olsun.
- Teşekkür ederim. Serap bu iyiliğini unutmayacağım.
+ Bir şey değil.
Dediğinde bir odanın önünde durmuştuk. Ben kapıya bakarken o konuşmaya başladı.
+ İdil Hanım'ın odası burası.
- Tekrar teşekkürler.
Dedikten sonra derin bir nefes alıp iki kere kapıyı tıklayıp nefesimi yavaş yavaş verdim. Daha sonra "Gir" komutunu aldıktan sonra içeriye girerken Serap'ta gidiyordu. İçeriye girdiğimde beklediğimin aksine kırmızı diz kapaklarına kadar olan elbiseli 30-35 yaşlarında güzel bir fizikli bayan vardı. Sarı saçlarını sol tarafına attıktan sonra konuşmaya başladı.
+ Merhaba canım ben İdil Mertoğlu. Sen de ?
- Ben de Aden Soykan.
+ Tanıştığımıza memnun oldum Aden. Şimdi iş mevzusuna gelmeden önce şu resmiyeti kaldıralım bana abla de olur mu ?
İlk başta çok şaşırdım benden cevap bekliyor gibi bakınca bende konuşmaya başladım.
- Ta.. Tabi ki İdil Abla.
+ Tamam o zaman gelelim iş konusuna müşterilere güler yüzlü ol baktın müşteri seni sinir ediyor diğer garson olan birini çağır o ilgilensin anlaştık mı ?
- Tamam ama işe alındım mı ki ?
+ Tabi ki bulmuşum senin gibi güzel bir kızı kaçırır mıyım ? Yarın saat 10.00 da gel başla maaşında 700 tl yeterli mi ?
Demesiyle o çirkin yerde o pis ağızları çekerken 300 tl aldığımı hatırladığımda kabul etmezsem salak olurdum.
- Tabi yarın başlarım o zaman.
+ Bu arada buradakilerin ablası gibiyim her şeyini bana anlatabilirsin.
- Teşekkür ederim İdil abla.
+ Görüşmek üzere canım
- Görüşmek üzere.
Derken odadan çıkıp Tümay'ın yanına gittim.
+ Ne oldu işe alındın mı ?
Derken Mor Şehirler Cafe'sinden çıkıp arabama doğru yürümeye başladık.
- Sence benden bu iş kaçar mı ?
+ Vay be o zaman bunu kutluyoruz.
Ah ne çok isterdim barda olmayı ama param yoktu hemde gitmem gereken bir yer vardı.
- Yok ya hem param yok benim.
+ Bunu duymamış olayım benim param senin paran. Ok mu beybisi ?
- Hâlâ anlamıyorum Kutay sana nasıl katlanıyor ?
+ Tabi ki katlanacak kızım güzellik desen ultrası tatlılık desen o da var sonra sempatiklik desen o zaten var.
- Tamam övmen bittiyse arabaya binelim mi ?
+ O zaman akşam geliyorsun.
- Bakarız.
+ Bakarız falan deme.
- Kızım git sevgilinle uğraş bana niye bulaşıyorsun.
+ Tamam de akşam gidelim.
- Tamam tamam oldu mu?
+ Sen git bende Kutayaşkıloşkomu arayayım. Oda arkadaşlarını çağırsın koparız.
- Madem gelmeyeceksin ne diye bekletiyorsun.
Diye söylenerek arabayı sürmeye başladım. Akşam bardan önce gitmem gereken yere gitmeliyim ilk.
Evet ilk hikayemle karşınızdayım. İlk olduğu için heycanlıyım çünkü ilk defa zihnimdeki olayları buraya aktarmaya çalışacağım. Sizce Aden nereye gidecek ?
İlk bölümü beğendiniz mi ?

Eksik ParçamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin