6

358 22 0
                                    


Zilin çaldığını duyunca koşarak kapıya yöneldi ve heyecanla kapıyı açıp karşısındaki genç kıza baktı. Aslı başını öne eğmiş, mahcup bir şekilde ellerini önünde bağlamış, bir şeyler mırıldanıyordu ama Arel dinlemiyordu. Dinleyemiyordu. Aylar, yıllar gibi geçen beş günün ardından karşısında duran bu kıza duyduğu özlem, diğer tüm duyu organlarını devre dışı bırakıyordu. Kızın boynuna atladı ve kollarını sımsıkı sardı kızın bedenine. Bir daha hiç sarılamayacakmış gibi, son kez gibi öyle içten sarıldı; kokusunu içine çekerek, saçlarını okşayarak...

"Tamam, tamam... Buradayım küçük adam..." Kızın gülümsemesi sesine yansımıştı. 

"Çok özledim.Lanet olsun... Çok özledim." Dedi Arel ağlamaklı bir sesle. Aslı'nın nabzı hızlanmaya başlamıştı. Sarıldıkça vücut ısıları birbirlerini dengeliyor, soğuk havayı yok ediyordu. Arel geri çekilip kızın yüzüne baktı. Hala kapıda duruyorlardı ve genç adam bunu biraz geç fark edince yerinden sıçrayarak Aslı'ya yol verdi. Aslı yumuşak adımlarla eve girip kapıyı kapattı ve oğlanın gözlerine bakmaya başladı. Mavi gözlerinde kendi yansımasını gördü. Utanıp başını öne eğince Arel'in eklemleri morarmış eline gözü takıldı. Elini tuttu ve gözlerini kocaman açarak Arel'in yüzüne baktı.

"Eline ne oldu?"

Arel utanarak dudaklarını birbirine bastırdı ve sustu. Aslı ayaklarını yere vura vura banyoya gidip aynaya baktı ve aynanın tam ortasında yuvarlak bir çatlakla karşılaştı. Büyük ihtimalle bu Arel'in yumruğunun eseriydi. Aynaya biraz daha dikkatli bakınca cam kırıklarının arasındaki kanları görünce tahmini doğrulanmış oldu. Arel koşarak Aslı'nın yanına gitti ve kaşlarını kaldırarak utançla kıza baktı. Aslı oldukça öfkelenmişti.

"Birkaç gün senin yanında olamadım ve senin yaptığın bu mu?" dedi aynadaki çatlağı işaret ederek. Arel başını öne eğdi ve küçük bir çocuk gibi işittiği azarların canını yakmasına izin verdi.

"Eğer..." dedi kız öfkeyle. "...Eğer bir daha bunu yaparsan, ben de yaparım." Bu tehdit Arel'e pek gerçekçi gelmemişti. Gözleri doldu ve başını her iki yana salladı.

"Hayır...Bunu yapmazsın. Yapamazsın. Benim yüzümden kendine neden zarar veresin ki? Bu çok mantıksız."

"Senin aynaya yumruk atman çok mu mantıklı?" Aslı'nın artan öfkesiyle beraber, Arel'in utancı da doğru orantıda artıyordu.

"Bu çok saçma bir tehdit. Ve hiç gerçekçi de..." Arel cümlesini tamamlayamadan genç kız çoktan aynaya yumruk atmıştı bile. Neyse ki, Arel kadar güçlü olmadığı için ayna çatlamamıştı bile ve sadece eli biraz incinmişti. Arel korkuyla bağırdı. 

"Ne yapıyorsun sen?" Aslı çok öfkeliydi. Terlemiş, nabzı henüz yeni normale döndüğü halde tekrar hızlanmıştı.

"Senin yaptığını yapıyorum!" Yumruklarını sıkıp tırnaklarının avuçiçlerine batmasını hissederken gözlerini yumdu. "Anlamıyorum. Senin güvenini kıracak bir şey yapmadım." Genç adama baktı yaşlı gözleriyle. "Neden bana güvenmiyorsun Arel?" Arel başını ellerinin arasına aldı ve bağırarak karşılık verdi.

"Çünkü bu çok mantıksız! Her şey öyle saçma ki... Şu yaşıma kadar hiç kimsem yokken, birden sen çıkıp hayatıma giriyorsun ve bana değer veriyormuş gibi davranıp bana yardım etmeye çalışıyorsun. Anlamıyorum. Neden bana yardım ettiğini anlamıyorum."

"Bazı şeyleri sorgulamamak daha iyidir Arel. Yanındayım işte, dahası var mı?"  Arel genç kıza yaklaştı ve soğuk elini kızın yüzüne koyup gözlerinin içine baktı.

"Benim masalım seninle başladı. Masallar mutlu sonla biter diyorlar papatyam... Ama biz mutlu da olsa bitmeyelim." Sesi titredi ve gözleri doldu. "Hiç bitmeyelim." Kız yüzünü Arel'in göğsüne gömüp o erkeksi kokusunu ciğerlerine hapsetti. Arel elini Aslı'nın başına koydu ve bal rengi ipek saçlarını okşamaya başladı.

"Bir gün gideceksin, biliyorum. İstesen de, istemesen de Tanrı seni yanımdan alacak. Yaşayarak geçirdiğimiz günlerden biri belki de bi' elli sene sonra ölüm yıldönümümüz olacak. Ve yanımda olduğun şu günler sen öldükten sonra bana zehir olacak. Deli gibi korkuyorum. Seni kaybetmekten deli gibi korkuyorum ama merak etme güzelim, adam gibi de değil, çocuk gibi seviyorum seni. İlk kez seven bir çocuk gibi. Korktuğunda annesine sarılan bir çocuk gibi. Sen benim annem, sen benim eşim, sen benim dostum, arkadaşım, sen benim her şeyim...Sen benim kalbimsin." Aslı başını kaldırıp mavi gözlerin içine baktı. 

"Dilinden dökülen her bir kelime o kadar sevilesi ki..." Aslı genç adama iyice yaklaştı ve vücutlarının arasındaki mesafeyi kapattı. Yüzünü Arel'in umutla bakan yüzüne yaklaştırdı. Gözleri bir dudaklarına, bir o deniz mavisi gözler arasında gidip geliyor, Arel'den bir tepki bekliyordu. Kendisinin daha önce öpüşme tecrübesi vardı ama bir erkekle öpüşürken ilk adımı atacak kadar cesaretli değildi. Genç adam ise daha önce hiçbir kadının dudaklarına dokunmamıştı. Arel de yaklaştı ancak nasıl yapacağını, ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Ağzından çıkan sıcak nefesi kızın boynuna bırakınca Aslı'nın vücuduna adeta elektrik yayıldı. Aslı gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı.

"Arel...Neyi bekliyorsun?" Arel kızın sesini duyunca kendine geldi ve irkildi.

"Ah...Ben ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." dedi ensesini kaşıyarak. Aslı genç adama iyice yaklaştı. Başını hafif yana eğip dudaklarının arasında çok az bir mesafe bırakarak fısıldadı.

"Böyle yapıyor..." Dudaklarını genç adamın dudaklarına değdirdi. "...Ve akışına bırakıyorsun." Kız sakin olmaya çalışsa da kalbi deli gibi atıyordu. Arel bir an tereddüt etti fakat bu çok uzun sürmeden elini kızın beline koyup vücutlarını birbirine yapıştırdı ve dudaklarını emmeye başladı. Yüzünde hafif bir tebessüm oluşmuştu. Gözlerini kapatmış, ilk kez tattığı bu hissi en derininden hissetmek için kafasındaki diğer tüm düşünceleri atmaya çalışıyordu. Aslı bu acemi dudaklara açlıkla karşılık verince, Arel daha da heyecanlandı. Aralarındaki boy farkı biraz fazla olduğundan, Arel kambur durmak zorunda kalmıştı. 

Aslı, nefesi tükenince geri çekildi ve yaklaşık beş dakikadır öpüştüklerini fark edince elini dudaklarına koyup utançla gözlerini Arel'den kaçırdı. Kızardığını hissedebiliyordu, vücudu yanıyordu. Aynı şekilde Arel de utançtan pancar gibi olmuştu. İki küçük çocuk gibi öylece kalakaldılar. Arel'in kalbinden geçip dilinde düğümlenen bir sürü cümle vardı fakat şuan konuşmak için uygun bir zaman olduğu konusunda endişeliydi. Aslı utancını gizlemek için konuşmaya yeltendi ancak genç adamın yüzüne bakamadı.

"Eee...Sanırım ilk..."

"...İlk öpücüğümdü." diye devamını getirdi Arel tebessüm ederek. Çocuk gibi mutluydu. Aslı gülümsedi ve konuyu dağıtmaya çalıştı.

"Uyumaya ne dersin?" Arel bu beklenmedik soru karşısında bir an şaşırdı.

"Sence hayır der miyim?" dedi gülümseyerek. Gerçekten mutluydu. Mutluluğu daha önce bu kadar derinden hissettiğini hatırlamıyordu. 

...

"Tanrım...Bugün ilk kez dudaklarım bir başkasının dudaklarına dokundu ve bu gerçekten mükemmel bir histi. Hele ki karşındaki kişinin doğru kişi olduğunu düşünüyorsan, bu daha da mükemmel bir hisse dönüşüyordu. Bana onu gönderdiğin için sana ne kadar teşekkür etsem azdır. O hayatıma giren en güzel şey ve yalvarırım Tanrım, yalvarırım onu benden alma. Ona doymadan, kokusuna alışmadan onu benden alma. Hiç tatmadığım bir hissi tadıyorum. Bu dostluk değil, kardeşlik değil, aşk da değil... O ve ben çok farklıyız. Aramızdaki ilişkinin henüz bir adı yok. Çok alıştım ben ona. Bu kadar bağlanmamın sonucunda onu kaybedersem ne yaparım, bilmiyorum. Ben güçsüz biriyim ve onu kaybetmenin acısını kaldırabileceğimi düşünmüyorum. Hayal bile edemiyorum. Onu seviyorum. Çok başka seviyorum. O benim siyahıma gökkuşağı oldu. Geceme doğan güneş, dudaklarıma değen ilk kadın...Tanrım, çok seviyorum. Kendimi anlatmaya bile bir defter yeterdi. Ona olan sevgimi anlatmaya ne bu sayfalar yeter, ne de benim elimin gücü. Olsun, ben yazmadan da severim."



KİMSELERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin