"Buyur Sami baba bir şey mi oldu.?""Yok oğlum ne olsun.Dışarıda bir işim vardı da, haberin olsun diye geldim."
"Sami baba sen benden izin mi alıyorsun yoksa.?"
"Seni sıpa,ne izni Sami baba diye evde fır dönersin sen sırf ondan geldim.Neyse ben çıkıyorum sizde dinlenin biraz ben anca akşama gelirim,sonra da müştemilata geçerim zaten hadi allaha emanet."
"Başüstüne Sami baba emrin olur,derhal."
Ben arkasından bağırırken o çoktan merdivenleri yarılamış,gözden de kaybolmuştu.Ben daha onun yaşının yarısındayken yıpranmış,hayatın bana göstereceği çıkış kapısını beklerken o nereden buluyordu bu yaşam sevincini?Ne kadar da sağlamdı kökleri?Öyle işlemişti ki toprağa kolay yıkılmıyordu hala dik,hala sağlam...Oğlumuydu onu ayakta tutan,kızı mı yoksa karısının zamansız gidişi miydi?Karısının yokluğuyla daha küçük çocuklarıyla başbaşa kalması tüm kotasını doldurmuş geriye doldurulması gereken bir tek sevinç kalmış oda onu doldurmaya çalışıyordu sanki.Belkide yolun sonuna ulaştığında karısına "Senin yarım bırakıp doya doya yaşayamadıklarını ikimizin adına sonuna kadar iki kişilik yaşadım.İçin rahat olsun sevdiğim,gel biz şimdiyi yaşayalım,boş verelim geçmişi." diyebilmek içindir tüm bu dik duruşu.
Kapıyı kapatıp kravatımı çıkartarak yatak ucu pufunun üzerine fırlattım,ardından gömleğimi ve pantalonumu da çıkarıp kravatımın yanına yolladım.
Banyoya ilerleyip suyu ayarladım ve boxerımıda çıkararak duşakabine girdim.Günün stresiyle gerilen kaslarımı gevşeten ama ruhuma sinmiş zifiri karanlığı akan sayısız damlaların bile temizleyemediği sıcak bir duş almaya başladım.Geçmişim kendisini bir gölge gibi gibi her zaman hissettirecek,peşimi bırakmayan,her aydınlığa ulaştığımı zannettiğimde en parlak ışıkta beliren,ışığın parlaklığına inat karanlığını bozmayan bir gölge gibi peşimi bırakmayacaktı.Ada,benim küçük kadınım onun masumluğuda yetmezdi onu oradan silmeye ancak varlığını bir süre unuttururdu taki ışık arkamdan vurup gölge önümde "Ben buradayım."dercesine kendisini belli edene kadar.
Geçmişte zorla yapmaya çalıştığım güzellik,elimdeki güzellikleri alacaktı,şimdi olmasada yavaş yavaş sömürerek alacaktı.Ben daha ne olduğunu anlayamadan ellerim boş,kimsesiz kalana kadar.Ben Ateş KARA bunun olacağını bildiğim halde olmaması için gerekirse varımı yoğuma katarak,küçük kadınımı ve canımın parçasını bırakmayacaktım.Onları benden almak için uzanan elleri onlara uzanamadan bizzat kendim kırıp,karanlığımda yok olana kadar onları karanlığımda boğacaktım.
Duşumu aldıktan sonra suyu kapatıp havluların bulunduğu dolaba doğru ilerleyerek beyaz bir havlu alıp belime sardım.Aynanın önüne geçip elimle buğulanan camı sildikten sonra ellerimi lavabonun kenarlarına dayayıp aynanın biraz önce sildiğim kısmından yansıyan siyah kaşlarımın altına saklanmış,etraflarını kirpiklerimin sardığı mavi irislerime baktım.
Çok mu kötüydü bakışlarım,hiç mi yoktu çocukluğumun masumluğu bakışlarımda.?Babamın başımı okşarken söyledikleride mi yalandı sahi?O yüzden mi hiç sevmemişti annem beni.?Ne derdi sahi babam;"Deniz bakışlı oğlumsun sen benim.İçinde fırtınalar kopan hırçın,hoyrat,asi değil,bakışlarında baktıkça insana huzur veren,dingin,masum denizlerin saklı olduğu oğlumsun sen benim."nerdeydi şimdi bakışlarımdaki dingin denizler?Nerden çöreklenmişti sahi bakışlarıma bu karabulutlu fırtınalar?Büyümüş müydüm ben yoksa benimle birlikte içimdeki boşluğu da büyütmüş müydüm beraberimde?Bakışlarımdaki dingin denizler asi,karabulutlu bol fırtınalı denizlere dönüşmüşlerdi.Ben değişmiştim,bakışlarım neden aynı kalsın ki.?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHA TUTKUN (Aşk-ı Şedid Seri 1)
RomansaAteş KARA. Adı gibi yakıcı,soyadı gibi karanlık... Ada KARA. Ateş'in karanlığına ışık,zararına yarar... Etrafta aşk var,bir o kadar da sır. Her şeyin bir sonu vardı,onlarında olduğu gibi... Saflığın tehlikeye, ...