Mutimedia ~ Havin~~~~~~~~~~~~~~~~~
Göz yaşları yanaklarından süzülürken Havin'in başını oturduğu rahatsız yolcu koltuğuna yasladı. Kalbinde kırılmışlık vardı. Annesi onu bırakmış ve onu zorla evlendirmeye çalışan kişilerin yanına yolluyordu. Babasına gittiği için sevinse de babasının ailesinden korkuyordu. Hatırlıyordu o günleri... Küçücük bedeni yorganın altında tir tir titrerken göz yaşlarının yastığı nasıl ıslatığını. Çocuktu daha o gün sabahtan akşama kadar Yiğitle oynamış yorgun düşmüştü. Yatağa girmiş belinden yatağa doğru giden ağrının ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. Halası onun odasına girdiğinde onu uyuyor sanmış ve rahatlıkla Havin'in evlendirileceğini annesine söylemişti. Havin korkmuştu. Annesi ve Babasının evliliklerini ne kadar mükemmel bulsa da 'Havin'i Evlenecek' sözü onun duyduğu en korkunç kelimeydi bugüne kadar.
Küçük beni korkudan kaskatı kesilirken annesi halasını sessiz bir biçimde ikaz etmiş ve Havin'in asla evlenmeyeceğini uygun bir dille reddetmişti. Halasının o gün söylediklerini hayatı boyunca unutmayacaktı.
"Ne küçüğü" demişti. "Havin küçük mü? On iki yaşında kocaman kız olmuş. Evlilik yaşı geldi de geçiyor..."
On iki yaşındaki evlilik çağı gelipte geçiyor olan küçük çocuk...
Omuzlarında o kadar büyük bir yük oluşturmuştu ki. Halasının ağzından çıkan her bir harf binlerce kiloluk bir yük olup yatağa uzanmış küçük bedenin üzerine biniyordu. Nefesi kesiliyor, duyduklarını çocuk aklıyla anlamaya çalışıyordu. Oysa ki daha yeni ip atlarken yere düştüğü için Ağlamıştı! Evlilikte neydi!.
Annesi evliydi. Ama Annesi küçük değildi ki. Bir kere annesi Havinden çok daha uzundu. Çok daha büyük. Annesi kendi kendine saçını toplayabiliyordu. Oysa ki Havin hâlâ okula gitmeden önce annesinin önünde oturur, annesinin sarı tarakla saçlarını taramasını ve kaslarının yukarıya doğru gerilmesine yol açacak kadar sıkı bağlanmasını bekliyordu. Havin Daha Saçlarını toplayamıyordu.
"Haberin olsun diye söyledim Gülsüm, abim gelmeden bu düğün olmuş olacak. Karşı çıkmaya çalışma bile" demiş ve çıkmıştı halası. Annesinin bir süre daha orada durduğunu hissetmişti Havin. Ardından kapının kapanma sesiyle göz yaşlarını serbest bırakmıştı. Annesi gibi olacaktı.
Top oynayamayacak.
Ip atlayamayacak.
Sek sek oynayamayacaktı.
Evde oturup yemek yapacak, temizlik yapacak ve işi bitince eline örgüsünü alacak ve uyku saatine kadar oturacaktı. O bunları bilmiyordu ki. Tek bildiği oyun oynamaktı.
Havin o gün hiç odasından çıkmamıştı. Ta ki Yiğit yanına gelene kadar. Yiğit olan sevgisi farklıydı. Hayrandı bi kere. Tavırlarına. Küçük yaşta olsa bile insanlara söz geçirebilmesine... Bir kere Yanağından öpmüştü Yiğit. Havin o zaman bir hafta konuşmamıştı Yiğitle...
Yiğit Havin'in odasına girdiğinde Havin'i Yatağında oturmuş bacaklarını kendine çekmiş ve küçük kollarını bacaklarına dolamış bir şekilde bulmuştu. Gülümseyerek yanına yaklaştığında Havin'in gözündeki kırmızı noktayı gördü. Havin Ağlamıştı!. Hemen yanına oturmuş ve 'kim ağlattı seni' diye sormuştu. Havin bacaklarına sarılı olan kollarını açıp Yiğit'in boynuna dolamıştı. Bir süre öyle kaldıktan sonra ayrılmışlardı. Yiğit yeniden ne olduğunu soracağı sırada Havin'in annesi Gülsüm Hanım gelmişti. Yiğit onu görünce kalkmış ve odadan çıkmıştı.
Yiğit'in gitmesiyle Gülsüm Hanım Havin'in dolabındaki siyah çantayı çıkartmıs ve Havin'in kıyafetlerini koymaya başlamıştı. Annesini hiç sorgulamamıştı Havin. 'Neden?' diye sormamıştı. Annesi en iyisini bilirdi.
Evden çıkmadan önce Gülsüm Hanim Havin'in yanına gelmiş, boylarını eşitlemek için dizlerinin üzerine çökmüştü. Ellerini Havin'in iki yanağına koymuş ve
"Gidiyoruz ..." demişti sokak kapısına bakarak konuşmasını devam ettirmişti. " Bu kapıdan çıktıktan sonra farklı bir hayata başlıyacağız Havin... Baban olmayacak. Arkadaşların. Yiğit. Sadece sen ve ben. Hiç bir zaman beni sorgulamadın. Bundan sonra da sorgulamanı istemiyorum. Ben ne yapıyorsam senin icin yapıyorum..." ardından bakışlarını Havin'e çevirmişti. " Bu kapıdan çıktıktan sonra köşe kapmacamız başlayacak. Kaçıcaz. Bu kaçış uzun yıllar sürebilir. Belki de ölürüz ama benim güzel kızım senin evlenmene asla izin vermem. Zamanı geldiğinde geri döneceksin. Ama şimdi..." demiş ve cümlesini yarıda kesmişti. Dudaklarını Havin'in alnına bastırmış ve geri çekilip ayağa kalmıştı. Gözleri son kez evlerinde dolaştı Havin ve Gülsüm hanımın. Belki buraya bir daha asla dönemeyeceklerdi. Ancak ikiside pişman değildi.
Biri kızını korumuş...
Diğeri Annesine güvenmişti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞIK KERTMEM
Ficción General...O... Mardin gibiydi. Gecesi gibi sessiz, sakin. Ama bir o kadar da ışıl ışıl. Mardin gibiydi. Gündüzü gibi çocuk kahkahası dolu. Ama bir o kadar da gözyaşı. Mardin gibiydi. Herkesin bir açığını aradığı. Ama mükemmelliğin şekil bulmuş hali. Mar...