Maske

29.6K 587 128
                                    

2011

Şu 'hayat belirleyen' sınava girdikten sonra, pek sevgili okulumuzun balo vereceğini duymuştuk. Bunu, bana söylediklerindeki tepkim ise ise sadece ''Balo?'' olmuştu. Evet, tam, sözlük anlamıyla bir baloydu. Hatta şu maskeli olanından. Ezik değildim (sanırım!), ama popüler olduğum hiç söylenemezdi. Erkekler konusunda bir felakettim. Bunun anlamı ise bir balo eşi ayarlayamayacağım. Benim kabul edebilir olduklarım bana bakmaz; diğer kesim ise ilgimi çekmez. Hah, lüksüme bak be! Hayır, hayıır. Çirkin değilim merak etmeyin. Sadece... Biraz fazla sade diyelim.

Prova salonunda tek başıma esneme hareketleri yapıyordum. Bale... Benim stres atma yolum. Bacağımı direğe koymuş, bedenimi aşağı esnetirken salonun kapısı hızla açıldı ve pek yakın arkadaşım Esin nefes nefese yanıma geldi.

''Eylül!''. Vücudumu normal şekline sokup ona dönmüştüm. Yüzü kızarıktı ve siyah saçlarını açık bırakmıştı.

''Hadi alışverişe gideceğiz!'' dedi heyecanla. Gözlerimi devirdiğimdeki homurdanmasını duymamazlıktan geldim.

''Nefret ettim şu balodan.'' Diye yakındığımda gözlerini devirme sırası ona gelmişti. 14 yaşında bir kıza göre nefret etme kapasitemi doldurabilecek malzemeye sahiptim. Esin havluyu bana fırlattığında kurulandım ve çantamın yanına geçtim. Kıyafetlerim çıkarırken Esin'e yakınmaya devam ediyordum.

''Okul ne sanıyorsa kendini. Hep o salak müdirenin pembe dizi özentiliğinin ürünü bunlar.''.

Esin kıkırdarken duşa geçmiştim. Tamam, madem sıra dışı bir şey yaşayacaktık, ayak uyduralım bari.

Alışveriş limitimizi aşmış bir şekilde ve elimizde poşetlerle yürüyorduk. Dalgınlığımı anlamış olacak ki, hızla kolumdan dürttü Esin,

''Baksana! Bu Aras Eser değil mi?''. Merakla kafamı kaldırdığımda, evet, okulumuzun yakışıklı ve sessiz Aras'ını görmüştüm. Yanında bir bonusu bile vardı. Sevgilisi.

''Onla baloya gitmek isterdim. Ama Ömer'i reddedip onu beklersem eşsiz kalırdım.''. Ona şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Bana laf mı geçirdi o?!

''Bilmeni isterim ki Esin...''

''Of anladık.'' Dedi huysuz huysuz.

Şu baloyu atlatıp yeni bir sayfa açmak için çok umutluydum. Gerçekten de çok.

* * *

Iııııh! Bu baloda tek başıma oturacağımı biliyordum ama bu kadar sıkıcı olacağını tahmin edemezdim! Bunun yerine dans salonunda esniyor olsaydın ne olurdu? Orda bana değer veriyorlardı. Burda is dans eden çiftleri izleyip sıkılıyordum. Acaba maskemi çıkarıp kaos mu çıkarsam? O zaman da adım 'oyunbozan, mızıkçı' ya çıkar ya. Esin, nerdesin?

''Öhöm, öhöm..''. Kafamı kaldırdığımda bana bakan kişiyle şaşkına dönmüştüm. Yani, tabii onu tanıdığımdan değil. Ama yakışıklıydı işte. Ve bana bakıyordu. Bana? Dur, yoksa kanepelerin yerini mi soracak?

''Yalnız mısın?''. Oh, tabii ki hayır tatlım!

''Aptal eşimi partnerlikten attım.'' Dedim şirince gülümseyerek. Azıcık yalandan kim ölmüş?

''O zaman bana eşlik eder misin?''. Kaskatı kesilen vücudumu uyarıp ayağa kalktım. Ona baktım. Kahverengi, düz saçları vardı. Gözleri ise yine açık bir kahve tonu. Topuklu giymeme rağmen bir 10 cm uzundu benden. Siyah süitinin içinde yaşından daha olgun gösterdiği kesindi. Elimi kavradığında irkildim.

''Biliyor musun? Buradaki en külkedisi kızı dans etmek için seçmeye karar vermiştim..'' dedi ciddi ciddi. Bir adım geri adım attım ve ona baktım. Dalga mı geçiyor?

''Çünkü içlerinde en Sindirella olan da o olmalıydı.''

Ben titremeye başlamışken beni çekti ve müziğe ayak uydurmaya zorladı. Sen kimsin sahiden?

''Bu okuldan olduğuna emin misin?'' dedim sesimi toparlamaya çalışarak. Hafifçe güldü,

''Sanırım eminim. Aslında liseye geçtik. Yani değilim. Ve sen de değilsin. Doğru mu?''. Kafamı sallamakla yetinmiştim.

Konuşma yetimi kaybetmiş gibiydim.

''Imm, uhmm, öhmm..''. Bana baktı ve kaşlarını kaldırdığını sanıyorum. Aman, sevimli bir şey yapmıştı işte.

''Ben.. sadece sormak istiyorum. Acaba gerçek...''

Öten mesaj alarmı lafımı bölmüştü. Rahatsızca geriye çekildim ve telefonunu çıkarışını izledim. Bir süre hareketsizce ekranına baktı. Sonra kafasını kaldırdı ve saniyelik gülümsedi,

''Gidip geleceğim Sindirella. Bekle, olur mu?''

Kanın yanaklarıma dağılışını hissederken gözlerimi yere diktim. O, koşar adımlarla dış kapıya yöneldi ve ben de partinin en başındaki gibi oturdum. Bu da benim için bir başlangıç daha olabilir miydi? Kendi kendime sırıtırken gözüm sürekli kapıdaydı.

5 dakika, 10 dakika, 20 dakika ve yarım saat... Sürekli kendimi 'ha şimdi, şimdi gelir' diyerek avutmuştum. En sonunda ayağa kalktım ve kapıya yürüdüm. Hava kararıyordu. Elim saçıma gitti ve elbisemle uyumlu mavi saç bağımı çıkardım. Ağaçlık yere doğru yürürken kafam fazlasıyla dalgındı. Niye gelmemişti ki? Duyduğum sesle kafamı kaldırdım ve etrafı taradım. Kız kıkırdaması duyduğumda dikkat kesilmiştim. Usulca ayakkabılarımı çıkardım ve oraya doğru birkaç adım attım. Hadi ama Eylül, ne görmeyi umuyorsun?

Ağaca yaslanan kızı fark etmiştim. Yüzü bana dönük değildi. Ve önündeki çocukla fısır fısır bir şeyler konuşuyorlardı. Arada da kahkaha atıyordu. En yakındaki ağacın arkasına saklandım ve erkeğe dikkat ettim.

Aras Eser.

Gözlerimi devirdim. Tamam, çocuk yakışıklıydı falan ama benle ilgisi yoktu. Konuşmuşluğumuz bile yok! Yani ne yaptığı beni ilgilendir..

Çimlerin üstündeki lacivert maskeyi gördüğümde boğazımı kavradım. Gizemli prens.. Aras mıydı? Kalp kırıklığı iliklerime işlerken ayakta durmakta zorlandım. Orada neler olduğuna daha bakmadan arkama döndüm ve koşmaya başladım. Elimdeki saç bağını ise hırsla yere fırlatmıştım.

MaskeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin