Tarih; 31.12.2015
20'yi 16 geçiyordu.
Fakat bu kez geçen;
Dakika ya da saniye değildi.
20 yaşı üzerinden, 16 yaşı geçiyordu.
Üzerinden seneler geçsede, 16 yaşının gölgeleri peşini bırakmıyordu. Ve her 31 Aralık günü yaşadıkları tazeleniyordu.
Bugün sabahın ilk ışıkları 20. yaşını doldurmuştu genç kız. Ancak gözlerini açana kadar çoktan akşamın karanlığı çökmüştü gökyüzüne.
Bıkkınlıkla yatağından kalkarak kasvete boğulmuş odasının lambasını yaktı. Aydınlıktan nefret etse de görmek için ışığa ihtiyacı vardı.
Dolabın sürgülü kapısını aralayarak eline gelen ilk kıyafetleri üzerine geçirdi ve makyaj malzemelerini alarak yatağına oturdu.
Gözlerine dolan çapağı temizledi önce. Sonra da günlerdir yıkanmayan yüzüne makyaj yapmaya başladı. Nasıl göründüğünü görmek umrunda değildi, bu nedenle aynaya azıcık dahi ihtiyaç duymuyordu.
Koyu kahve kabanını giyinip üzerine daha açık tona sahip çantasını alarak koluna taktığında evden çıkmadan önce alışkanlık haliyle saate göz attı.
Sokak lambaları yandığına göre bugün saatin kaç olduğu önemli değildi. Dolup taşan mekanlar sahte kahkahalara hizmet edecekti. Bu gece insanların eğlencesiydi.
Kuru ve boş bir eğlence. 1 Ocak'ın gelişini kutlayanlar ertesi gün monoton hayatlarına kaldıkları yerden devam edecekti. Hiçbir farkı olmayacaktı. Değişen tek şey yalnızca bir rakamdan ibaretti. Tarih başlıklarında 2015 değilde 2016 yer alacaktı.
İnsan kaynayan sokaklarda dolanmaya başladı kız. Önüne bakıyordu ancak attığı adımlar bilinçli değildi. Uyandığından beri gözleri soyut olan anılarını izlemekle meşguldü.
Yalan söyleme hastalığı, ne kadar çabalarsa çabalasın kurtulamadığı bir illetti. Bu nedenle çevresinde konuşacağı bir arkadaşı bile kalmamıştı. Hepsi onu gördüklerinde burun kıvırarak bakardı. Herkesin dilinde yalancı bir sürtük diye zikredilirdi adı.
Aldığı terapiler olumlu sonuç vermeyince, milletin yüzüne bakacak cesareti bulamayan anne babası da sırt çevirmişti. Elinde kalan, bıraktıkları küçük bir ev ve harçlık çekeceği bir banka hesabıydı.
En son "İyi ki doğdun!" cümlesini o zaman duymuş, 16 yaşındayken annesi diliyle tebrik etmişti. O gün pasta almayı bile çok görmüşlerdi kızlarına. Ertesi günden sonrası ise yalnızlıkla doluydu.
Yavaş yavaş terk edilişini düşünüyordu. Yalnız kalışını, birine ihtiyaç duyduğunda sabahlara kadar ağladığını. Canına kıymaya çalıştığı anları hatırlıyordu. Peşine de nasıl hayata tutunduğunu..
Bu yüzden 1 Ocak yalan bir mutluluktan ibaretti. Hayatına yeni bir yön kazandırmıyordu. Yaşantıyı değiştirmiyordu. Bir kazanç getirmiyordu. Aksine ölüme biraz daha yaklaştıklarını fısıldıyordu ama insanlar bunu göremiyordu.
İnsanlar aptaldı.
Genç kız nereye gittiğini bilmeden öylece yürüyordu. Dışarıdan bakınca kimse içindeki fırtınanın en ufak bir parçasını hissedemezdi. Yüz hatları hislerini gizleme konusunda keskin bir donukluğa sahipti.
İnsanların yürürken omzuna çarpması kendine getirmişti kızı. Bilinçli bir şekilde etrafını incelediği zaman nerede olduğunu kavradı. Ayakları onu meydana sürüklemişti.
Etrafında ki herkes bir saniyeliğine de olsa kafasını kaldırıp kızın yüzüne baktığı an burun kıvırıyordu. O kadar korkunç mu görünüyordu? Korkunç görünse de bu umrunda mıydı? Elbette değildi.
Koyu makyajıyla dikkatleri üzerine çeken genç kız, meydanda ki dev ekran yayına başladığında kendisini izleyen gözlerden kurtulmuştu. Nefeslerin tutulduğu vakit gelmişti sonunda.
Milyonlarca insan şimdi aynı soruyu soruyordu kendisine.
'50 milyarlık büyük ikramiye hangi şanslıyı bulacaktı?'
Herkes elini cebine attığında genç kızda çantasının fermuarını yarıya kadar araladı ve eliyle biraz yokladıktan sonra kuponunu çıkardı. Çantasında olan tek şey olduğundan bulmak zor olmamıştı.
Geçen her saniye heyecanı ikiye katlıyordu. Kalplerin hızlanma nedeni neydi? Bunca hareketlilik 2016 için miydi? Kimi kandırıyoruz ki? Yeni bir yıl için oluşan geri sayım heyecanı dahi paradan ibaretti. Hiçbir his saf değildi. Çocuklar dahi hediyeler için seviyordu bu günü.
Ekrandaki sunucu kadın son 10 saniye dediğinde oturan insanlar bile ayağa kalkmıştı. Alay dolu bakışlarını gizlemedi genç kız. Saygı duruşunda falanlardı da haberi mi yoktu?
Geri sayım başlıyordu.
10..
9..
8..
7..
6..
5..
4..
3..
2..
1!
Ve kuru çığlıklar!
Şimdi 1 Ocak'a girmişlerdi. Peki neden farklı hissetmiyordu? Bu gün yalnızlığa terk edilişinin 4. yılı olduğu için olabilir miydi?
Yine de küçücük bir yanı her yıl olduğu gibi dileğini diliyordu.
'Lütfen bu yıl sarılabileceğim biri olsun tanrım. Lütfen!'
2015 böylece ömrünü tamamlamıştı. Çekilişin açıklanacak rakamlarındaydı sıra.
Tek tek açıklanıyordu rakamlar. İlk kaybedenler çoktan kağıtlarını buruşturup yere atmış, sonrasında alanı terk etmeye başlamıştı bile.
Rakamlar açıklandıkça etrafta yankılanan küfürler de artıyordu. Gidip kendilerini içkiye vereceklerdi ve bunun adı da yeni yıl kutlaması olacaktı.
Omuz silkti genç kız ve rakamları takip etmeye devam etti. İzlenilen zaman boyunca rakamların hepsi kızın kağıdında sırasını buluyordu. Son rakama geldiğinde yüzünde çarpık bir gülümseme belirdi. Kuponu, verilen tüm rakamlarla bire bir uyuyordu.
Her zaman 'Ne oldum?' diyerek yaşamıştı, 'Ne olacağım?' diye hiç düşünmeden. Ve yine aynı hataya teslim olacaktı.
Kupon kağıdını buruşturarak ağzına attığında bir aptal gibi çiğnemeye başladı. Arkasını dev ekrana döndü, sokaklarda kaybolmak için yürüyecekti. Kaybolmasını istediği şey kendisi değil, yalnızlığıydı. Ancak o kolaya kaçarak yalnızlığında kaybolup gidecekti.
Çabaladığı zaman işin içine yalanlar karışıyordu. Birine sahip olmak için fazlasıyla beceriksiz biri olarak, yalancı etiketi taşıyordu üzerinde. Ve ondan hiçbir zaman kurtulamayacağını biliyordu.
Düşüncelerinde kaybolmuşken birden sert bir rüzgar sardı etrafı ve üzerine doğru esmeye başladı. Yüzüne çarpan soğuk gözlerini sulandırıyordu. Çok geçmeden makyajı, gözyaşlarıyla beraber yanağına doğru akmaya başladı.
Buz tutmuş elini çenesine götürerek bir müddet ovaladı. Kağıt fazlasıyla yormuştu ağzını. Adımlarını durdurarak kağıdı yere tükürdü.
50 milyarı birkaç dakika içerisinde yemişti.
Başını dikleştirip gözden kaybolana kadar karanlık sokaklara doğru yürümeye devam etti.
Ancak duymadığı bir şey vardı.
Çiğnediği betonlar arkasından fısıldıyordu.
' Tanrı dileğini kabul etti.'
- SON -