Bu sabah yine uykumdan aynı rüyanın içime doldurduğu hislerle uyandım. Sanki pembe saçlı, güzel gülüşlü o çocuk tam karşımdaydı. Gözlerimi ağırca açtığımda ise odada kimse olmadığını fark ettim.
Usulca kendimi yataktan kaldırdım ve lavabonun yolunu tuttum. Aynadaki aksimi görünce şok olsam da fazla kafaya takmamaya çalıştım, ne de olsa bakımlı olmakta bir işime yaramıyordu. Ama vazgeçmiyordum da.
Saçımı tepede topladım ve hafif bir makyaj yaptım, işte şimdi daha da mutluydum. Bakımlı olmak kendim için gerekli bir şeydi, beni rahatlatıyordu. Hızla hazırlanıp okul yolunu tuttum.
Üniversite, Magnolia'nın en büyük okuluydu, adı Fairy Tail'di. Zeki olmamın sayesine oraya girmem kolay olmuştu, yazar olmak en büyük hayalim olduğu içinse direk edebiyat bölümünü seçmiştim.
Lisede benimle aynı sınıfta okuyan Erza, Juvia ve Levy'de Fairy Tail'i kazanmıştı. Diğer ikisi farklı bölümlere gitse de Levy'de benim gibi edebiyatı seçmişti çünkü o tam bir kitap kurduydu ve kütüphaneci olmak istiyordu. Edebiyat onun için en ideal bölümdü.
Erza, fazla sportif bir kızımız olduğu için spor bölümünü seçmişti. Aynı zamanda dövüş sanatlarını öğreniyordu. Onu bildim bileli hep dövüş sanatlarına karşı merakı vardı ve lisede bir kaçını öğrenmişti şimdi ise kılıç kullanmayı öğreniyordu. Bu onun için fazla iyiydi ama bizim için fazla korkutucu!
Juiva, bizim aşk kızımızda. O, her zaman sevdiği adamla evlenip, güzel bir yuvası olsun isterdi. Ama şu ana kadar aradığı aşkı bulamadı ve kendini tiyatro ile sinema aşklarının içine gömdü. Bununla da kalmayıp okulda tiyatro bölümünü seçti. Şimdi sakura festivali için Romeo ve Julitte oynuyor, rolü de Juliette'nin bakıcısı. Zamanla iyi bir oyuncu olacağına eminim.
Hepimiz ayrı dallarda ilerleme kaydediyorduk. İlk yılımız olmasına rağmen çok yoğunduk. Ama ben daha çok yalnızdım. Çünkü o üçü çoktan âşık olmuştu. Kimisinin ki karşılıklı kimisinin ki platonikti. Ben ise kalbimi hızlandıracak o kişiye daha rastlamamıştım, rüyamdaki o gizemli kişi hariç!
"Hey, Lucy!"
"Buradayım Levy."
"Bende her yerde seni arıyordum."
"Neden bu kadar heyecanlısın?"
"Şimdi anlatamam, akşam hep beraber olunca anlatacağım."
"Akşam mı?"
"Evet. Yoksa Erza'nın mesajını almadın mı?"
"O mu? Evet aldım. Ama bizi biriyle tanıştıracağını söylemiş, kim acaba?"
"Bilmiyorum ki. Akşam göreceğiz."
"Meraklandım şimdi."
"Bende. Neyse yemeğimizi yiyelim de derse geçelim. Bugün ünlü bir yazarın hayat hikâyesini anlatacak profesör."
"Gerçek mi Levy? O zaman acele edip en ön sırayı alalım."
Sanırım hayata aşk kazandıran en önemli şeylerden biriydi edebiyat. Yaşayamadığım bir aşkı hikâyelerimde tekrar tekrar yaşatabiliyordum. Hatta rüyamdaki o sevdiğim kişiyi bile.
Okul çıkışında Levy, Juvia ve ben bahçede Erza'yı beklemeye başladık. Hepimiz getireceği kişiyi merak ediyorduk ama hala ortada yoklardı. Eğer getirecek kişi Erza'ysa meraklanmamak elde değildi. Kim bilir kimdi? Yeni bir grup arkadaşımı acaba?
Uzun bir beklemeden sonra sonunda gelmişlerdi. Yanında ise Erza kadar güzel ve gösterişli, uzun beyaz saçlı bir kız vardı. Kızın güzelliği karşısında ağzım açık kalmıştı.