Her zamankinden daha soğuk olan bu yılbaşı günü, sanki karın çok yakında yağacağının haberini veriyordu. Ve bu yüzden çoğu insan yılbaşı tatilini güzel, rahat geçirmek için kara karşı bir takım önlemler almışlardı . Bu önlemler: arabalarına zincir taktırmak, eğer tatile gidiliyorsa üşümemek için yanlarına atkı, bere ve kalın yünlü kıyafetler almak gibiydi. Ama oynamaktan eli yüzü kirlenen çocukların, süslediği bir yetimhanede bu durum tam tersini işliyordu. Onlar hayatta olacak şeylere karşı önlem almıyor bu gibi şeyleri zevke çeviriyorlardı. Şimdiden kar topu oynamak kardan adam yapmak düşüncelerinin ilk sırasındaydı.
***
Yağan karı pencerden öyle bir izleyişleri vardı ki içeriye giren Müdüre Hanım'ında bu durum yüreğinin sızlamasına neden oldu. Anne baba sevgisinden yoksun bu çocukları o kadar çok seviyordu ki her an birinin başına bir şey gelecek diye ödü kopuyordu. İstedikleri her şeyi yapmak ve sevgisini onlara göstermek kesinlikle tercihi değildi. Çünkü onların fazla sevgi ve ilgi karşısında şımarıp yaramazlığa başvurduklarını düşünüyordu. Mesela bir ay önce çocukların ısrarıyla izin verdiği piknik gezisi, neredeyse iki kişinin gölde boğulup ölmesiyle sonlanacaktı. Allahtan yüzme bilen bir kişi vardı da ölümün kıyısından kıl payı ile döndüler. Ama nedense bu kuralları arada es geçmeyide düşünmüyor değildi. Mesela bugün yılbaşıydı ve çocukların bu özel günde gönüllerince eğlenmelerini istiyordu " Müdüre Hanım'ın sesiyle bütün bakışlar pencereden kapı tarafına döndü. "Bugün yılbaşı olduğu için istediğiniz zaman uyuyabilir bir saatten uzun sürmemek kaydıyla dışarıya çıkabilirsiniz" Müdüre Hanım bitirmediği cümlesine devam etmek isterken içeride oluşan sevinç çığlıkları bunu mümkün kılmadı. Hep bir ağızda yaşasın! Yaşasın tarzı şeyler söyleyip havalara uçuyorlardı. Müdüre Hanım'ın yüzünde hafif bir tebessüm oluştu." Daha cümlem bitmedi lütfen sessiz olun" Çocuklar bir anda sessizliğe bürünerek gelecek olan ikinci şaşırtıcı şey için kulak kabarttılar."Bir saat sonra bir iki misafirimiz gelecek onun için erken dönün" Herkesin yüzünde hafif bir şaşkınlık ve merak vardı. Aralarında" gelen kim acaba? diye fısıldaşmalar oldu. Cevap alamadıklarında ise Müdüre Hanım'a sarıp" misafirimiz kim öğretmenim?"diye hep bir ağızdan sordular. O da kafasını sağa sola sallayarak" süpriz gelince ona sorarsınız "Neyse hadi dışarı çıkmak isteyen çıksın ama lütfen yanınıza montunuzu da alın yoksa üşütüp hasta olacaksınız"Müdüre Hanım diyeceğini dedikten sonra gülümseyerek orayı terk etti.
Ardından da çocuklar çıktı. Yaklaşık bir saate kadar bazıları yeni yağdığı için az olan karla, kardan adam yapmaya uğraşırken bazıları da grup halinde saklambaç oynuyordu. Müdüre hanımın dediği saati gördüklerinde vakit kaybetmeden teker teker içeri girdiler. Hafif kırlaşmış saçları mavi gözleri ve yaşıtlarına göre daha düzgün fiziği olan yaklaşık otuz yaşlarında yabancı bir adamla kapı ağzında karşı karşıya geldiler. Hepsi aralarında gelen misafir bu kişi mi? acaba diye konuşurken yabancı adam duyduğu şeylere muzipçe gülümseyerek" evet beklediğiniz o misafir benim" Çoçuklar merakla"adınız ne ?peki"deyince adam azıcık çıkmış kirli sakalını kaşıdı" Sizin için misafir olarak kalsam yetmez mi? İsmimi söylemeyi sevmiyorum da"
Dediğinden bir şey anlamayan çocuklar aval aval bir iki dakika adamın suratına baktılar. "Oturalım mı? Çünkü size aldığım hediyeleri vermek istiyorum" Aval aval bakmalar adamın dediği şeyle biraz da olsa sona erdi ve dikkatler adamın elinde gösterdiği poşetlere çevrildi. Adam kendine uygun oturacak yer kestirerek çocuklara eliyle beni takip edin işareti yaptı. Adam elindeki poşetlerle önden, çocuklarda peşinden odanın ucundaki oyun alanına vardılar. Bütün çocuklar oyun alanındaki kendi küçük sandalyelerine yerleşirken adam sandalye olmasına karşın yere çömelmeyi tercih etti. Çünkü küçük sandalyeleri ağırlığıyla kırıp çoçukları üzmek istemiyordu. Paketleri poşetlerden çıkarıp yanında oturan çocuğa"Pembe paketleri kızlara mavi olanları erkeklere dağıt. Kendine de almayı unutma olurmu?"dedi. Çocuk kafasını sallayıp adamın önünde duran paketleri teker teker arkadaşlarına verdi. En son kendine aldığında yerine oturup hediyesini utanarak açmaya başladı. Kızların hediyelerinden bebek veya mutfak seti gibi oyuncaklar çıkmıştı ama bunlar eski zamandan kalan ucuz şeyler değil, modern ve en pahalılardandı. Kızların o an gözleri ışıldamaya başladı. Peki kızların ışıldarda erkeklerin ki ışıldamaz mı ? Her gün rüyalarına girip durmadan hayal ettikleri oyuncaklar ellerinin içindeydi. Adeta hepsi sevinçten dilini yutmuştu. "Beğendiniz mi?" Biri en sonunda kendini toplayabildiğinde adını bile daha öğrenemediği adama minnettar ve mahçup bir şekilde bakarak"siz ne diyorsunuz? Bunların hepsi çok güzel, gerçekten çok teşekkür ederiz" dedi. Adam aldığı cevapla çok memnun olmuştu."Peki neden bunları bize aldınız? Buraya niye geldiniz? Merak ediyorum" Adam ilk önce bir afalladı. Çünkü beklemediği yerden soru gelmişti. "Bu yetimhaneyi ve sizleri görmek için" Çocuklar tam bir şey daha sormak isterken, gizemli misafir laflarını kesip"Size hikaye anlatayım mı? Gördüğüme göre yapacak ve eğlenecek hiçbir şey yok"diye güzel bir teklifte bulununca, çocuklar çok sevdikleri şeyi yani insanları bıktırana kadar soru sormayı bırakıp kafalarını salladılar Adam aldığı cevapla memnun olup çocuklara dönerek zihninden bir an bile çıkmadığı o hikayeyi anlatmaya başladı.