Kapattığım telefonu hızla cebime koydum. Bana yabancıydı bunlar. Ya da ben öyle biliyordum.. Oturduğum yerden hızla kalktım ve hızla eve doğru ilerledim. Yağmur artık iyice hızlanmıştı. Oysa ki korkardım öyle yağmurlardan.. Eskiden korkardım. Eski de kaldı güzel hayatım. Bir avuç içi ölüm kaldı sadece bana. Ne geri de bırakacağım ne ilerisi için düşüneceğim bir şey kaldı. Bir yokluğum kaldı elimde bir de nefesim. Elimi uzattım hızla ilerlediğim yolda. Usulca akıttım gözyaşlarımı. Cebimde ki telefon titrerken sağ elimi telefonu alıp açmak için cebime götürdüm. Ekrana bakmadan açtım telefonu ve kulağıma götürdüm.
''Nerdesin lan mk ''
Kaan'ın gür ve endişeli sesi gülümsememi sağlarken küçük harflerle konuştum. ''Yağmura sığındım. ''
Derin bir nefes aldığını duydum. Daha sonra sinirle güldüğünü. ''Neredesin yanına geleceğim? ''dedi. Uzatmadım nerede olduğumu söyledim. Eve gitmeyecektim. Kaan yeterdi.
Bir müddet yerimde bekledim. Arkadan bana sarılan sımsıkı kollar güvende olduğumu söylerken gözlerimi kapattım sadece.
''Hasta olacaksın. !'' dedi sertçe. Gülümsedim. Beni kendine çevirdi ve elimi tuttu. Dudaklarını elime bastırırken yakıcı nefesi içimi ürpertti. ''Hadi gidelim. ''
Yolda ilerlerken telefonunu çıkardı ve babamı aradı. İki gün onlarda kalacağımı söyledi. İzin verirdi babam. Güvenirdi çünkü. O geceden sonra tek güvendiği erkek Kaan'dı çünkü.
Evden içeri adım attığım gibi Kaan beni salonun ortasında soydu. Elbiselerimi tek tek çıkartırken ben sadece izliyordum. Zaten görmüştü tüm vücudumu. Utanmıyordum Bu yüzden. Elbiselerim den kurtulduğum da elimi tuttu ve banyoya sürükledi. Beni sıcak suyun altına sokup tıpkı bir annenin çocuğunu yıkadığı gibi yıkadı. Sessizdim. Çünkü aklımda hala o tanımadığım adamın cümlesi vardı. Seks. Bana uzak olan beni kirli yapan şey. Bunu yapamazdım. Bedenim ve ruhum benden izinsiz alınırken nasıl onunla öyle konuşurdum ki? Gözlerimin dolduğunu biliyordum. Sadece gözlerimi kapattım. Kaan görmesin diye. Gerçi suyun altında nasıl görecekti ki?
Kazağımı da başımdan geçirip kızgın gözlerle bana baktı. ''Ya hasta olursan Beritan? '' sordu.
''Sen varsın. ''
Tek bir cümlem onu gülümsetti. Sarıldı bana. Nemli saçlarımı öptü. ''Ben varım. ''
Kollarımı belinin altında birleştirdim ve başımı göğsüne gömdüm. Yine Kaan iyi gelmişti bana. Yine o yanımdaydı. Güvendiğim son erkek oydu.
''Hadi içeri gidelim. '' elimi tutup beni çekiştirdi. Çocuk gibiydim. Ve o tıpkı annem gibiydi. Hatta izin versem yemeği bile ağzıma o sokacaktı.
Kanepeye oturduğumuz da onun koltuk altına girdim. Televizyon da oynayan aptal dizi canımı sıkmıştı. Kaan ise telefonu ile oynuyordu. Belliydi oda sırf benim için açmıştı. Bende onun gibi yapıp elime telefonu aldım. Cevap vermediğim mesajı açıp yazmaya başladım.
~Bilmiyorum.
Dedim. Oysa diyemedim ki bedeni çalınmış benden sorulmaz bunlar diye. Sadece bilmiyorum dedim.
~Peki. O zaman soru sor. Merak ettiğin ne varsa.
Sahiden merak ettiğim bir şey varmıydı ki? Belki..
~Siz erkekler neden sekse bu kadar düşkünsünüz?
Dedim. Belki bu bana yardımcı olurdu. Aradığım bir çok cevabı belki bu sorunun cevabın da bulabilirdim .
~Seks ihtiyactır. Tıpkı su ve yemek gibi.
Ruhsuzca gülümsedim. İhtiyaçmış. Masum birinin canını almak için var olan bir ihtiyaç. Bir çok kızın hayallerini elinden alan ihtiyaç.
~İhtiyaç mi? Bu çok saçma.
Dedim. Oysa ki mantığım da dolaşan cümleler bunlar değildi. Türlü türlü şeyler vardı. Fakat parmaklarım itaat etmek yerine bağımsızca başka şeyler yazıyordu.
~Saçma değil. Bu doğal bir ihtiyac.
Belki olabilirdi. Ama bilmiyorum.
~Olabilir.
Dedim. Diyecek başka bir şey bulamadım.
~Güzel sorular. Varsa başka sor.
Ne soruya düşkün bir adam! Fakat soracaktım. Ama güvenmiyordum. Hangi erkeğe güven olurdu ki?
(erkek okuyucu varsa çok özür dilerim.)
~Aklıma gelirse sorarım.
Dedim ve telefonu kapatıp cebime koydum. Bakışlarım Kaan'a takılırken onun telefon ekranına bakıp gülümsediğini gördüm. Ufak bir sızı kalbimde yerini alırken donuk ifademle ''Kaan? '' dedim.
Bana bakıp telefonu cebine koydu ve alnımı öptü.
''Acıktım. '' dedim.
Gerçekten acıkmıştım. Sabahtan beri doğru düzgün bir lokma ağzıma almamıştım.
''O halde hadi mutfağa. '' dedi ve ayağa kalkıp beni de kendisi ile beraber mutfağa götürdü.
Dolaptan bir kaç malzeme çıkarıp yemek yaparken ben sadece onu izliyordum. Biliyordum ki yardım etmek istesem bile izin vermeyecekti. Bu yünden izlemek ile yetindim.
''Salata yersin değil mi? '' sordu.
''Evet. '' dediğim gibi hapşırdım. Bir kez daha hapşırdım.
''Beritan. '' dedi ve ellerini yıkayıp yanıma geldi hızla. Dudaklarını alnıma bastırırken endişe içinde geri çekilip ''Ateşinde yok. Neden hapşırdın ki? '' dedi. Elleri sırtımda derime dokunurken o hala emin olmak istiyordu. Fakat ateşim yoktu.
''Kaan ateşim yok. Sadece öylesine bir hapşırık. '' dedim.
Bana emin olmayan gözlerle bakıp elini enseme koyup beni kendine hızla çekti ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. 10 saniye sonra geri çekilip ''Haklısın ateşin yok. '' dedi ve ukalaca sırıttı.
Bu biraz olsun gülümsememe yardımcı olurken telefonumu cebimden çıkarıp tekrar o siteye girdim.
~Hey orada mısın?
Gözlerimi devirdim buna. Ardından cevap verdim.
~Buradayım.
İlk defa anlık cevap vermemişti. Her neyse dedim ve telefonumu cebime koydum tekrar. Bakışlarım Kaan'ı bulurken onun çoktan salatayı yaptığını gördüm. Ben masaya otururken o bir kaç şey daha masaya koydu ve tamamladı. Karşıma otururken ''Hadi cabuk ye. Bundan sonra daha ilaç alacaksın. '' dedi. Hasta olmamıştım. Bu yaptığı abartıydı.
Sadece gözlerimi devirip yemeğe odaklandım. Bugünlük macera fazla gelmişti.
+18 olacak demiştim fakat olmadı. Ama ilerde olcak. Neyse umarım beğendiniz. Sonra ki bölüm geç gelecek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim Gizli Aşkım!
Genel KurguYorum yapacaksanız da aklınızın varlığı ile yorum yapın. Gereksiz yorumlara gerek yok!