Sarı saçlı, mavi gözlü, annemlerin deyimiyle pamuk gibi bir bebek olarak dünyaya gelmişim.. Babam beni gördüğünde ağlamaya başlamış ve demiş ki "Allahım ben sana ne yaptım da bana böyle bir kız çocuğu nasip ettin " bunu her duyduğumda içim öyle bir acır ki bu acının tarifi yok.. Mutlu bi çocuktum öyle zengin bir aile değildik zaten 2-3yaşlarında bir çocukta zenginlik-fakirlik kavramı yoktur, olamaz da.. Çünkü o yaşlarda tek derdimiz oyun oynamak, abur cubur yemektir ki doyumsuzluk sonradan oluşan bir şey sanırım.. En büyük zevkim babamın omuzlarında bakkala gitmekti ve bu bana büyük bir mutluluk verirdi.. Hatırlıyorum da evin içinde bile beni omuzlarında taşırdı sanırım bu babamın da hoşuna giden bir şeydi.. Babamla ilgili hatırladığım şeyler o kadar az ki yine de 2-3yaşlarındaki bir çocuğa göre fazla şey tutabilmişim diye kendimi şanslı hissettiğimde olmuyor değil.. Yarım yamalak hatırladığım bir şey de babamın bana 'prensesim' deyişi, sanırım prenses kelimesini hayatım boyunca başka birinden duymak istemiycem..
Bir sabah yine her zaman ki gibi kahvaltımızı yapıyorduk, sonra annemle birlikte babamı yolcu ettik ve babam hani filmlerde olur ya ölücek olan karakter tam giderken ya geri döner ya da bir daha gelmiycekmiş gibi bakar arkasına, işte babamda bir şeyini unutmuştu ve geri gelmişti, o an olacakları bilseydim, bilseydik ona öyle bir sarılırdım ki minik ellerimle yüzünü kavrayıp hafızama kazırdım en ince ayrıntısına kadar, kokusunu içime çekerdim, sımsıkı sarılırdım ona keşke, keşke bilebilseydim..
O sabah yediğim ballı ekmeği de unutmuyorum.. Sonrasında yola düşüp köye anneanneme gitmiştik, gece babamı bekliyorduk balkonda..
Sonra karanlığın içinde bir araba sesi duyduk sevinçle bağırdım "babam geldi babam geldi" diye meraklı bakışlarla bakıyordum kapıya sonra bir hüzün, eniştem gelmişti..
Annem babamı aradı ulaşamadı, meraklandık ertesi gün olmuştu, eniştemlerle birlikte bizim eve doğru yola çıktık..
Hiç unutmam ön koltukta teyzemin kucağında oturuyordum, eve yaklaşırken bir telefon geldi, o an teyzemin gözünden yaş aktı hemen sordum niye ağlıyorsun diye söylediği tek şey 'gözüme kirpik kaçtı' oldu.. Çocuktum ama bu yalana ben bile inanmamıştım.. Üsteledim ne oldu diye meraklı bir çocuktum zaten ama nafile bir cevap alamadım, ufak bir azarla geçiştirdi beni.. Sonra kapıyı yumrukladık açan olmadı, annem anahtarla kapıyı açtı ve içeri girdiğimizde herşeyin bıraktığımızda ki gibi olduğunu gördük hem şaşkın hem de meraklanmıştı annem..
Sonra yine bir telefon bu sefer annemin ki, telefonun ucundaki dayımdı bir şeyler söyledi anneme inanın o an annem ne yaptı ne oldu hiçbir şey hatırlamıyorum.. Hatırladığım tek şey benim apar topar yan evdeki komşuya götürülmemdi..
Kimse bana baban öldü demedi evde büyük bir curcuna insanlar ağlıyorlar, bağırıyorlar çocuk aklımla bir mana veremiyordum.. Bakkala koşuşturduğumuzu hatırlıyorum sadece..
Sonrasında yan evin bahçesinde bir tabut insanlar etrafında ona bakıp ağlıyorlar.. Annem beni çağırdı, tabutun içinde yatan babamdı ama yine de idrak edememiştim öldüğünü o an sadece uyuduğunu düşündüm belki de bilmiyorum.. Babamın yüzüne bakıyordum annem öp dedi öptüm babamı ama doya doya değil, koklarayarakta değil çünkü kimse bana onu bir daha göremiyceğimi, öpemiyceğimi söylemedi..
Sonra aceleyle kucağına aldı biri beni komşunun evine götürdü, şuan kızgınım o kişiye 2dk daha fazla görmemi engellediği için babaya doyulur mu ? doyulmaz ama biraz daha yanında kalmama engel olduğu için kırgınım belki de..
Babam ölmüştü daha 4yaşındaydım en ihtiyacım olan zamanlarda babam yanımda olamıycaktı, her zaman arkamda hissetmem gereken koca bir çınar artık yoktu.. Hiç gözyaşı dökmemiştim çünkü ne olduğunu çözemiyordum, algılarım kapanmıştı belki de bilmiyorum..
Devamı gelicek..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bitmeyen Özlem; Babam
Short StoryYazmayı hiç beceremem ama içini dökmekte iyi gelir derler bu yüzden bende bi yerden başlamak istedim..