Bölüm 1

65 5 0
                                    

Berfin

Sadece buralardan uzaklaşmak istiyordum. Her şeyi geride bırakıp sadece gitmek. Buraları anılarımda terk etmek. Ve yapıyordum da bu kadar beni ne kadar zorlasa da gidiyordum buralardan. En azından bir süreliğine Yalova'ya gidecektim. Her şeye baştan başlayıp uzaklaşacaktım İstanbul'dan

Sabah olmuştu bile. Annem gideceğim diye en sevdiğim kahvaltıyı hazırlamıştı bana. Süt, jambon , sucuklu yumurta... Kahvaltımızı ettikten sonra veda zamanı gelmişti. Kalacağım yer şimdiden hazırdı. Sahilin oradaki büyük bir evde kalacaktım. Çok güzel bir görüntüsü vardı. Beyaza boyanmış duvarları , kobalt mavisi perdeleri. En iyisi de tam sahilin kenarındaydı. Sahilin beni rahatlatacağını düşünüyordum. Anneme veda ettim. Gideceğim vapur 10:30 da kalkacaktı. Bir an önce gitmek istiyorum buradan. Bir an önce... Biletimi geminin balkonundan almıştım. Balkona çıktım ve 418 numaralı koltuğa oturdum. Gemi hareket etmeye başlamıştı. Rüzgarı hissediyordum sadece ve kulağımda çalan ''Vicdanın Affetsin'' şarkısını dinliyordum.

Bir kırık kalp ah etti.
Söz söylenmez üstüne.
Seni vicdanın affetsin.
Benden af bekleme.

Saçlarım rüzgarda dengesiz şekilde sallanıyordu. İçimde çok iyi bir his vardı. Bu yolculuğun bana çok güzel geleceği yankılanıyordu beynimde. Hayatımın değişeceğini hissediyordum. 1 saat geçmesine ramen hala Yalova'ya varamamıştık. Deniz çok dalgalıydı , geminin gitmesini çok zorlaştırıyordu. 2. saatin sonunda Yalova'ya ayak bastım. Yalova'yı her zaman çok sevmişimdir. Neden bilmiyorum ama doğduğum yer ve babam beni kendine çekiyordu galiba. Ben 18 yaşındayken olmuştu bunlar...

Babamın gözlerimin önünden kayıp gidişini hala üstümden atamamıştım. Babam beni kurtarmak için kendini feda etmişti. Karşıdan karşıya geçerken benim yaşımda sarhoş bir sürücü arabasını üzerime doğru sürdü. Babamda beni itti ve arabanın altında kaldı. Hayat ne tuhaf. Belkide babamın yerine benim olmam gerekiyordu. Babamın yerine benim arabanın altında kalmam gerekiyordu. 2 senedir vicdan azabı çekiyorum. O görüntü gözümün önünden hiç gitmedi , gitmiyorda. Hastane önünde acı çekiyor diye. Baba öl artık demek ne zor biliyor musunuz ? Acı çekmemesi için.. O babamın yattığı yerde benim olmam gerekirdi.

Bir anda bir gencin ''Hadi artık ilerlesene.'' demesiyle kendime keldim. ''Kusura bakmayın'' diye karşılık verdim ve yürümeye devam ettim. Çok egoist fakat bir o kadar da tatlı birine benziyordu. Esmer, kahverengi gözlü, 180 boylarında çok yakışıklı biriydi. Otobüse bindim ve yaşayacağım yere yerleştim, manzarası çok güzeldi. Burada geçirebileceğim güzel günleri düşündüm ve yatağa uzandım. 

Uyandığımda saat 5 olmuştu. Kapı sesiyle irkildim. Sadece biraz daha uyumak istiyordum. Ama kapıdaki izin vermiyordu. Kapıyı açtım ve karşımda sabah bana sinirle ilerlememi söyleyen çocuk vardı. Kapıyı açmamla bir şok geçirmiştim zaten. Çocuk hiç beklemediğim bir tepki verdi.

--Gene mi sen ?!

--Beni takip edip kapımı çalan sensin.

--Ahahahah seni mi takip etmişim ben.

--O zaman ne işin var burada.

--Güldürdün yakışıklıyı :D

--Ya sen nasıl bir egoistsin.

--Öncelikle iltilafların için teşekkürler. Ben seni takip etmedim. Malesef ki karşı komşunum. Öldün mü diye merak ettim

--Merakını giderdiysen artık gidebilirsin. Bugün çok yoruldum ve sadece uyumak istiyorum.

--İyi bakalım güzellik.

Kapıyı kapadım ve yatağa yöneldim. O bana güzellik mi demişti? Evet, evet güzellik dedi. Aman ne takıyorsam zaten. Banane ya ne dediyse dedi. Üstümü değiştirdim ve ayıcıklı pijamalarımı giydim. Önce balkona çıkıp bir sigara içtim daha sonra sıcak yatağıma girip uyudum. Beni uyandıran kişi gene o oldu. Ama bu sefer sadece o değil. O ve gitarı...




Sabah GüneşimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin