BÖLÜM-1

43 3 0
                                    

''Yılbaşı uğuru diye bir şey var, anla işte Sahara!'' diye yaklaşık yarım saattir yakınan ve beni buna ikna etmeye çalışırken başımın etini yiyen Buğra'yı peki diye susturmaya çalıştım.
'Tamam Buğra sen öyle diyorsan öyledir Buğra.''
''Oh be sonunda kabul ettin.'' Dedi bu sefer de. Dediklerimden sadece Tamam haklısın Buğra'yı ciddiye almıştı demek ki. Buğrabenim ortaokuldan beri arkadaşımdı. Ve kendisi nerede saçma inanışlar var gidiponları okur ve ezberlerdi. Oysa ben inanmazdım böyle şeylere ama Buğra'ya göre; bu yılbaşı uğuru diye uydurduğu şans, yılbaşı gecesi herkese bir kere uğrarmış. Aslında bunu ilk defa duymuştum; ilgimi çekmesi gerekirdi ama böyle inançlara inanmadığım için bunu da tıpkı yılbaşına nasıl girersen öyle geçer lafı gibi takmayıp beynimin gereksiz ve unutulmasında bir sakınca olmayan bölgesine gönderdim. Bu tür şeyler sadece kitaplarda, filmlerde olurdu. Asla şans gerçek hayatta bana uğramazdı; tıpkı aileme de uğramadığı gibi. Sanırım doğuştan şansız doğmuştum; parasız pulsuz bir ailenin ne kadar şanslı olmasını bekleyebilirdin ki? Belki milli piyango tutarsa zengin olabilirdik ama o milli piyango da şans işi değil miydi? Bari şanstan kazanmayan zekadan kazansaydım. Şuan daha iyi yerlerde olabilirdim. Para demişken işe geri gitme zamanım gelmişti mola sürem dolmak üzere olmalıydı.


''Buğracığım, öncelikle bu tür saçma düşünceleri bırak ve kendine gel; gerçekçi ol.'' Dedim ve önümdeki bardağı masaya hafiften vurdum. Ve öfkeli gözüken yüzümü bu sefer de üzgün yaparak ''İkinci olarak olsa bile bize uğramaz.'' Diye ekledim. Ardından yüzüme geniş yapmacık bir gülümseme koyup ''son olarak ise mola sürem doluyor. Yani şuanlık senin bu saçma inanışlarını dinlemekte kurtulabiliyorum lafın benim için olumlu yanını cümle içine kurmazsak eğer sadece iş yerine geri dönmem lazım.'' Dedim ve montumu giymeye başladım bu arada da Buğra'ya ''Hesaplar cüzdanındaki kredi kartlarından öper'' dedim ve öpücük atıp kalktım. ''Seni gidi her defasında hesabı bana ödeten tatlı kız'' diyerek işaret parmağını bana sallamayla kafasını bir sağa bir sola sallamak gibi saçma bir hareket yaptı. Bunun üzerine sadece suratına baktım ardından ''karizmanı kendi kendine çizdin'' dedim ve o da hemen kendini toparladı ve havalı olduğu nu düşündüğü bir pozisyona geçti. Bunun üzerine sadece kıkırdadım ve arkamı dönüp cafeden çıktım.

Hava cidden soğuktu. Cafedeyken bunu hissedememiştim ama şuan montumun üzerine bir mont daha alabilirdim; tabii eğer ailem zengin olsaydı, babam içki parasına verdiği parayı sadece bir kenara koyup biriktirseydi ve annem de... Düşündüm de annem de örgü yapmaktan başka bir şey yapmıyordu ve genelde atkı bere eldiven gibi şeyler örüp satıyordu doğrusu bu benim için de kıyak bir şeydi.. Bu düşüncelerle köşeyi dönecekken yayalara kırımızı yanan ışıklarda küçük bir kız çocuğunun etrafı incelediğini gördüm ve ardından yola bir adım attığını gördüm. Ardından bir adım daha ve bir adım daha. O an beynim uyuştu ama kız çocuğunun her adımında beynim açıldı ve o yöne doğru koşmaya başladım. Neyse ki küçük kız çocuğunu adımlarının küçük olmasından ve araç sürücülerinin kızı fark edip kornaya basmaları ve şerit değiştirmeleriyle kız çocuğunu biraz korkutup geriye doğru döndürmüşlerdi o an kız çocuğuyla göz göze geldim; ikimiz de birbirimize korku içinde bakıyorduk tek fark ben koşuyordum. Onun yanına sonunda vardığımda onu avını bi anda kapan bir avcı misali kapıp kaldırıma geri getirdim. Hiçbir şeyinin olmadığı kanaatine vardığımda akciğerlerimi yırtarcasına nefes alıp verdiğimi fark etim ve içim yanıyordu. Sonunda annesi kızının yokluğunu fark etmiş olmalı ki; yanımıza gelip kızını kucağına aldı. Kız çocuğu ise dolu olan gözleri annesinin kucağına geçince huzura döndü ve tekrardan etrafı incelemeye başladı. Annesi ise sadece bana minnet sözcükleri söylüyordu ''teşekkür ederim, cidden çok teşekkür ederim, sen olmasaydın şimdi ne olurdu hiç bilmiyorum...'' Ve bu cümleler uzayıp giderken Buğra'nın bu yöne doğru koşarak gelmesiyle kadına en sonunda cevap verdim;
''Benim yerimde kim olsaydı aynısını yapardı, sadece eğer bir çocuğunuz varsa daha dikkatli olmalısınız.'' Dedim. Evet, çok klişeydi ama o an bize doğru koşarak gelen bir Buğra vardı. O yüzden sadece kadını yanımdan göndermek ve Buğra'yı sakinleştirip bir an önce işe dönmek istiyordum. Eğer daha fazla zaman kaybetseydim işe geç kalabilirdim ki bu da Necati abiyi orada tek başına bırakıp birkaç işe tek başına koşmasından başka bir işe yaramazdı.

YILBAŞI UĞURU #WattyTR2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin