5.BÖLÜM

17 4 0
                                    

RÜZGAR...

Içimdeki mutluluğu anlatmak imkansız gibi bir şeydi sanırım. Eve nasıl geldiğimi bile doğru düzgün hatırlamıyorum. O kadar şaşkındım ki  onun  konuşmasından sonrasını hayal meyal hatırlıyorum. Ben kafamı toplayıp bir şey diyemeden yürüyüş bitmiş ve Toprak'ın  evinin önüne gelmiştik. Gülümseyerek  "Görüşürüz" demiş ve cevabımı bile beklemeden içeriye girip kapıyı kapatmıştı. Bir süre boş boş kapalı kapıya bakıp "görüşürüz" diye mırıldanmış istemeye  istemeye eve gelmiştim. Ses tonu kulaklarımdan gitmiyordu. Önceden de onu bir kaç kere ormanda şarkı mırıldanırken duymuştum ama bu kadar net değildi. Sesi güzeldi. Anlatamayacağım kadar güzel. Şu an kendimi hem hafiflemiş hem de daha iyi hissediyordum. Yarın yeni bir gün yeni bir başlangıçtı. Yaptığım büyük hatalardan biri de sanırım Toprak'la daha önce konuşmaya çalışmamamdı. Cesaretim yoktu deyip yine bir bahane üretecektım. Ama ilk defa yaptığım bir şey beni hem bu kadar pişman ediyor hem de iyi ki yapmışım dedirtiyordu. Şimdiyse evimin salonunda oturmuş olanları düşünüyordum.

Ortadaki sehpanın üzerindeki telefonumun çalmasıyla düşüncelerimden sıyrılıp telefonu elime aldım.
"Efendim?"
"Nerdesin oğlum sen?"
"Evdeyim."
"Kapıyı niye açmıyorsun o zaman. Yarım saattir zile basıyorum."
"Bekle açıyorum hemen."
"E bir zahmet artık."
Telefonu kapatıp tekrar sehpanın üzerine koyduktan sonra kapıyı açmak için salondan çıktım. Sırf sinir etmek için kapıyı bir süre açmadım.
"Rüzgar aç lan şu kapıyı. Sanki ben bilmiyorum beni sinir etmek için kapının arkasında beklediğini."  Eymen'i sinirlendirme operasyonu tamam deyip sırıtarak kapıyı açtım.
"Ooo kardeşim sen mi geldin?"
"Lan dalga mı geçiyorsun. Yarım saattir zile basıyorum niye açmıyorsun kapıyı?"
"Bir şey düşünüyordum dalmışım öyle. Duymadım kapının çaldığını. Ee sen nerelerdesin iki gündür?"
"Ofiste işler biraz yoğun onlarla ilgileniyordum.Sen?"
"Ben de durumlar biraz karışık aslında."
"Neden? Ne oldu?"
" Ihmm Toprak'la konuştum."
Sesimdeki mutluluk bariz bir şekilde ortadaydı. Bunu saklama gereği duymamıştım. Hem nasıl mutlu olmazdım ki. Her ne kadar o yazarken de anlaşabiliyor olsak da konuşurken farklıydı işte. Onun sesinde bile beni etkileyen bir şey vardı. Eymen'e baktığımda bana anlamazca baktığını gördüm. Tabi ya o daha adını bilmiyordu ki! Her yürüyüşten sonra detaylarıyla birlikte her şeyi ona anlatırdım. O da beni dinler bazen tavsiyeler verirdi ama iki gündür görüşemiyorduk ve onun bir şeyden haberi yoktu.
Beklediğim soru çok geçmeden geldi. "Toprak kim abi?"

"Toprak, iki senedir beni bilmese de peşinde koşturan, tam vazgeçtim derken beni yine bilmeden kendine çeken kız. Sana onu anlatırken kullandığım tabiriyle 'Ormanın  Sırrı' "
Eymen ağzı açık bana bakıyordu. Onun yerinde ben olsam bende aynı tepkiyi verirdim. Bir süre söyledikleri hazmetmek için bir şey söylemeden öylece durdu. Sonrasında ise dedikoducu Eymen iş başındaydı.
"Nasıl? Ne zaman? Nerde? Ne konuştunuz? Ne dedi? Sen ne dedin? Bana niye anlatmadın? Lan konuşsana meraktan ölüyoruz burda!!!"
"Bir dışardan anlatacağım zaten Eymen." dedim bıkkınca. Bu çocuğun bu huyunu pek sevdiğim söylenemezdi açıkçası.
"Tamam. Anlat dinliyorum."dedi ve sustu. Belli ki cidden merak etmişti. Gerçi iki yıldır her gün sabırla o da bu anı beklemişti ve bu onun için çok normal bir tepki  olarak bile kalıyordu.

"Dün buna artık bir son vermem gerektiğini düşünüyordum. Iki yıl boyunca  topladığım tüm ayrıntıları  göz önünde bulundurmaya çalışıyordum." dedim ve sustum. Beklentiyle -gözlerini kocaman açmış bir şekilde- bana bakıyordu. Onun bu haline hafifçe güldüm ve anlatmaya devam ettim.

"Işte dün yine yürüyordu ve ben de onu takip ediyordum. Düşünceler beynimi yine esir almıştı. Ofiste çıktıktan sonra eve uğramıştım ve bu da düşüncelerimin arasındaydı. Nedenini bilmiyorum ama evimin ormana yakın olduğu falan geçiyordu aklımdan. Işte tam o anda iki yıldır kaçırdığım en büyük ayrıntıyı fark ettim."
dedim ve yine susup derin bir nefes aldım.
"Eee?"
"Oğlum bir dur anlatıyorum işte."
"Tamam ya sustum. Anlat hadi"
"Ormana her gün yürüyerek geliyordu. Ve ben bunu bir ayrıntı olarak bile almamıştım.Ama dün bunun gerizekalılığın daniskasi olduğu kanısına vardım. Çünkü eğer yürüyerek geliyorsa ya evi çok yakındydı ya da arabasını biraz ileride bir yere park ediyordu. Ben ilk seçenek olmasını umdum."
derin bir nefes daha aldım. Ama içimdeki heyecanı bastıramıyordum. Ve gülümsüyordum.

Son NefesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin