MONOTON HAYAT

50 1 0
                                    

İşe gitmek için yola koyulmuştu gene..
Otobüse bindi.
Aynı tanıdık yabancı yüzler, soğuk selamlaşmalar ile her zamanki yerine oturdu.
Camdan dışarı seyrederken ,
Hayat ne kadar vefasız diye düşündü..

Sen ona her şeyini veriyorsun ama ilk bulduğu fırsatta çelme takıyordu düşmen için..
Gözlerini kapadı..
Sevdiği gelmişti yanına..
Ne zaman kendini yalnız hissetse gözlerini kapattığında onu görürdü..
Derin bir iç çekti...
Otobüste bulunanlar bile duymuştu bu iç çekişi...
Üzgün ve acıyan gözlerle bakıyorlardı haline..
Umursamıyordu üzerindeki bakışları..

Monoton bir iş gününün ardından uzun süredir görmediği dostları ile buluşacaktı..
Neredeyse 1 senedir sadece işten eve evden işe gidip geliyordu.
Kimse ile görüşmüyordu..
Dostlarını kıramadığı için akşam dışarı çıkmak zorunda kalmıştı.
Bir an evvel bitse işkence eve gidip yalnızlığımla baş başa kalsam diyordu kendi kendine..

Dostları ile her zaman görüştükleri Kadıköy'deki yerde buluşacaklardı.
Mekana en son o gelmişti. Dostları koyu sohbete başlamışlardı.

Onu gördüklerinde kahkahalar ve şakalaşmalar son bulmuştu.
- Hacı nasılsın diye sordu Mert.
Mert en mahrem sırlarını bilirdi ve en yakın dostuydu.
- İyiyim şükür !! dedi.
Kendine ayrılan yere otururken göz göze geldiği garsona çay siparişini vermişti.
- Yalnızlığa alıştın mı bakalım ? diye sordu .
Cevap alamayınca bir kere daha sordu aynı soruyu Mert.
"Cevabı suskunluğum da saklı. Yalnızlığı bilmeyenler anlayamaz bunu" dedi..
Mert daha fazla üstüne gitmemesi gerektiğini anlamıştı bu cevaptan..

3 saat kalmışlardı mekanda..
Tek bir kelime etmemişti..
Sadece dinliyordu ve arada kafa sallıyordu bazı konulara..

Biraz daha oturduktan sonra müsaade isteyip kalktı mekandan.
Mert'te onunla birlikte kalktı ve yürümeye başladılar loş ışıklar altında..
Haldun Taner Sahnesi'nin oraya geldiklerinde Mert daha fazla dayanamadı ve gecenin sessizliğini bozan soruyu sordu..
- Ne kadar daha eziyet edeceksin kendine ?
Buğulu gözlerle baktı Mert'in suratına.. Hani dokunsa ağlayacaktı aslında.. Erkekler ağlamaz tezini çürütecekti o dakikalarda..
- Bilmiyorum !! dedi.. En yakın dostuna da yalan söylemeyi tercih edip, yalnızlığını kimse ile paylaşmak istemiyordu aslında.
- Bana bari yalan söyleme !! Ben seni biliyorum dedi Mert..
Konuşmaya başlasa aslında kelimeler kendiliğinden ardı sıra gelecekti. Kelime kusması yapacaktı
ama frenliyordu kendisini.. Mert ısrar etmeye devam ediyordu. En yakın dostunu bu halde görmek
Mert'i de çok üzüyordu..

Boş bir banka oturup dalgaların taşları dövmesini izliyorlardı.
Sessizliği bu sefer kendi bozmuştu mırıldanırken ;

"Sevdim dedim sadece,
Cevapsız soruları yanıtlamak için..
Çaresizim, son demlerindeyim yaşamın,
Duvar dile gelse yanıtlardı suallerimi dedim..
Sustu...
O zaman şunu bil istedim,
Belki ölmem için bile yardımın gerek..."

Mert duyduklarını duymazdan gelmeye çalışmıştı. Muhabbetin nereye gideceğini çok iyi biliyordu.

Ancak en yakın dostunu dinleyerek ve onunla konuşarak sadece çare olabileceğini de çok iyi biliyordu.
- Çok sevdin biliyorum dostum.. diyerek girdi lafa..
- Ama senin yapabileceğin bir şey yoktu.. Doktorların bile çaresiz kaldığı amansız tümör karşısında ne
yapabilirdin ki !! Sana unut demiyorum.. Onunla yaşa tabii ki.. Ama unutma hayat devam ediyor. Sen hala nefes alıyorsun.. Duygu sana en son ne söylemişti hatırlıyor musun dedi..
Uzun zamandır ismini duymamıştı sevdiğinin. Kafasını sallayarak hatırlıyorum onayını verdi.
- Bir gün gittiğimde, sakın pes edip yılma. Hayata kahretme küsme sakın.. Biz olarak yaşamaya devam et. Sofraya hep iki tabak koy. Yatağa hep biz olarak yat.. Biz olarak uyan...
Yeter ne olur sus derken gözyaşları sel olup akıyordu Burak'ın.. Mert aldırmadan devam etti konuşmasına..
- Nefesime, canıma karıştığın gibi karış insanlara.. Yeniden sev, sevil !! Mutlu olmak için çabala demişti. Peki sen ne yapıyorsun ? İnsanlardan kaçarak mutlu olamazsın.. dedi Mert.
Bunları aslında kendisi de biliyordu ancak uygulaması çok zor olan şeylerdi..

-Yaşamadan bilemezsin dostum dedi..
Mert daha da sinirlenmişti.. Beyninden geçenleri söylememek için zor tuttu kendini.. Ama pes etmeyecekti :
-Sana nasıl yardımcı olabilirim diye sordu ?
- Beni yalnızlığımla bırak dedi Burak..
- Yalnızlık paylaşılmalıdır dostum..
- Yalnızlığı paylaşırsan adı yalnızlık olmaz ki.. Hem ben mutluyum yalnızlığımla.. Hesap soran yok, dert yok, hüzün çok..
- Peki ya kaybedilen zaman ? diye sordu Mert..
- Zamanla bir sorunum yok ki.. Monoton hayat akıp gidiyor işte.. Sabah oluyor, akşam oluyor, mevsimler dönmeye devam ediyor.. Mert pes etmişti artık..
En yakın dostunun bu şekilde olmasına gönlü razı olmuyordu ama yapacağı pek bir şey de yoktu.. Derin yaraların kabuk bağlaması uzun sürer bazen... Zaman en iyi ilaç dense de zaman tek başına yetmez hiçbir zaman..

"Gecelerin bu kadar uzun olduğunu bilmezdim önceden...
Senin yokluğuna inat geçmiyor zaman.."




YALNIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin