SON UMUT

42 2 0
                                    

Yine sonbahar gelmişti. Sonbaharı hiç sevmiyordu. Her sonbahar geldiğin de hüznü bir kat daha

artıyordu. Tozlu raflarda okunmayı bekleyen kitaplar gibi yüreği de tozla kaplanmıştı. Tek fark vardı
aralarında okunmayı beklemiyordu..

Günlerdir tek bir kelime etmemişti kimseyle.. Susmaktan yoruldum artık dedi kendi kendine..
Yalnızlığa o kadar gömülmüştü ki, etrafında olan bitenlerden bir haberdi..

Uzun bir aradan sonra dışarı çıkmak için hazırlandı. Kapısını kilitleyip evden çıkarken ufak bir
tebessüm geldi dudaklarına.. Yalnızlığım kaçmasın diye kilitledim onu eve dedi. Zihni ile konuşuyordu sadece.. Bir tek onunla konuşurken sıkılmıyordu..

Dışarı çıktığında derin bir nefes aldı. Etrafına bakıyordu. Ürkekti ve korkuyordu. Yeni doğan bir ceylan gibiydi. Ayakları üzerinde duramıyordu. Hava kararmaya başlamıştı. Gökyüzünün güneşle olan renk şovunu seyre daldı. Sonrasında uzun zamandır renkleri kendileri gibi görmediğini fark etti. Kırmızı ne kadar güzeldi gün batımında.. Hele sarı.. Baksana mora çaldı şimdi de hava diye zihni ile anın tadını çıkarıyordu..

Kadıköy'e gitmek istedi canı o an. Sahil kenarında oturup çayını yudumlarken martıları izlemeyi özlediğini fark etmişti. Belki daha öncelerde yaptığı gibi ıslak hamburger de yerim diye düşünüyordu.. Her zaman gittiği yere gitti. Deniz kenarındaki boş masalardan birine oturdu. Çayını yudumlarken sigarasından derin bir nefes aldı. Martılar ne kadar da özgür geliyordu gözüne.. Onların yerinde olmayı hayal etti bir an..
-Pardon ateşinizi alabilir miyim ? sesi ile irkildi uyandı rüyasından. Martıları izlerken ;
-Tabii buyurun dedi..
- Yalnızsınız sanırım..
-Nereden anladınız ?

-Yalnız olanlar çok uzaklardan bile anlaşılırlar. Üzerlerindeki toz bulutunu sadece yalnız olanlar anlar dedi kadın. Bu laf kendine gelmesini sağlamıştı. Kafasını çevirdi kadının suratına boş gözlerle bakıyordu o an..
- Senin hikayen nedir ? diye sordu bir an gaflette bulunup. Cümleyi daha tamamlayamadan kızmıştı kendisine..
- Hikayeler uzundur.. Anlatması da dinlemesi de zaman alır. Vaktin var mı dedi kadın..
- Yalnız olduğumu bildiğine göre bu durumda vaktimin de bol olduğunu anlamış olmalısın diyerek cevap verdi.
Uzun uzun birbirlerine hikayelerini anlattılar. Sıkılmadan usanmadan dinlediler birbirlerini. Her harfte, her kelimede , her cümlede kendilerinden kesitler dinliyorlardı sanki.
O kadar derindi ki konular zaman kavramını yitirmişti.. Saate bakmıyorlardı bile.

Gün ışımaya başlamıştı. Aslında her ikisinin de anlatacak daha çok cümleleri vardı.

Kadın :
-Uzun zaman oldu kendimi ifade edemeyeli. Çok iyi geldi bu konuşma. Sana teşekkür ederim dedi.
-İtiraf edeyim bende dedi Burak.. Son 6 aydır sadece zihnimle dertleşip konuşuyordum.. Bana da iyi geldi.. Yanlış anlamazsan ara ara bunu yapalım.. Aslında kendine hayret ediyordu. Hiç tanımadığı bir yabancı da yaralarına merhem buluyordu. Aslında yabancı sandığı kişi ona o kadar da tanıdık geliyordu ki..

"Sen bana yaranı göstermedin ki ;
Ben sana nasıl derman olayım... !!!"

Birbirlerine telefon numaralarını verip ayrıldılar sabahın ilk ışıklarında.

Burak eve nasıl geldiğini anlamamıştı bile. Kendini bütün dertlerden arınmış ve hafiflemiş hissediyordu..  Anlatsam kurtulur muyum sorusuna cevap bulmuştu..

Bütün gece uyumamış olmasına rağmen çok dinç hissediyordu kendisini.. Hava bir başka güzel kokuyordu, daha eğlenceli görünüyordu boş ev bugün ona.. Aradan 1 hafta geçmişti. Eskiye göre daha iyi hissediyordu kendisini. Ama mantıklı bir açıklama bulamıyordu kendisine.. Acıları benimsediğinden mi bu iyi hissetme yoksa gizemli kadınla yapmış olduğu terapi gibi konuşma mı ? Bu ikilem arasında gidip geliyordu.

Eğer acıları benimsemesinden ise bu normaldi. Peki gizemli kadından dolayı ise buna henüz hazır değilim diye düşünüyordu.. Yaşananlara, hatıralara, maziye ihanet etmiş gibi hissedecekti kendisini.. Beyninde gene kendi kendiyle kavga etmeye başlamıştı..

Telefon elinde bekliyordu. Bir yandan da kendisiyle kavga etmeye devam ediyordu. Kendisine kızıyordu.. Bu ne hal böyle liseli ergenler gibi elinde telefon bekliyorsun.. Hayırdır gönlüm bu anı mı bekliyordun.. Bu kadar mı sıkıldın benden diye söyleniyordu.

Akşam iş çıkış saati geldiğinde eve dönüş için yola düşmüştü her zamanki gibi.. Ama bu sefer biraz farklıydı.. Telefona bakarak arşınlıyordu yolları.. Gece 12'ye geliyordu.. Telefon o gün hiç çalmamıştı.. Ümidini kesmişti artık.. Aramayacaktı belli ki.. Ben mi arasam acaba diye düşündü.. Yok canım olmaz dedi kendi kendine.. Ya açmazsa, ya da açar bozuk atarsa.. Bütün cesaretini toplayıp aradı gizemli arkadaşını..

Uzun uzun çaldı telefon.. Tam kapatacaktı ki –Efendim.. sesi geldi karşı taraftan.. Belli ki zamansız aradım diye düşündü nefes alıp verişinden.. –Müsait miydin ben Burak. Diye tanıttı kendisini..
-Aaa müsaitim buyur Burak..
-Rahatsız etmedim dimi ?
-Yok yok telefon diğer odada idi. Bende mutfakta bir şeyler hazırlıyordum kendime.. Uzun uzun çalınca koşarak geldim telefona yetişmek için dedi gizemli kadın..
Burak'ın hoşuna gitmişti kendisine açıklama yapması..
-Sorun değil ya. Rahatsız etmiş olmayayım da diye tekrarladı yeniden.
-Eee !! Nasılsın bakalım görüşmeyeli dedi kadın..
-Daha iyiyim... Ama adını öğrendiğimde daha mutlu olacağım ve rahatlayacağım biraz daha dedi...
-Aa ! Sahi ismimi söylemedim dimi ben sana dedi kadın. Adım Banu dedi..
Yaklaşık bir saat telefonda konuşmuşlardı. Burak'ın artık kulakları yanmaya başlamıştı telefon pilinin sıcaklığından. –Senin için sakıncası yoksa eğer yarın akşam buluşalım mı dedi Burak.
-Seve seve dert arkadaşım dedi Banu.
Burak iyi geceler dileyerek kapattı telefonu. En son kurduğu cümleye takılı vermişti. Dert arkadaşım ne demek diye sordu kendine.. Kendine yakın hissettiği için mi demişti.. Acaba o da benim gibi karışık duygular içerisinde mi ? Yoksa sıradan birimiyim onun için diye sordu zihnine...

Sabah olduğunda akşamı iple çekiyordu. Zaman kavramını yitirmişti sanki saat geçmek bilmiyordu.
Kendi kendine de kızıyordu bir yandan.. Ne yapıyorsun sen ? Girdin gene ergen moduna diye azarlıyordu kendisini..

Akşam olduğunda daha önce karşılaştıkları Kadıköy'deki burunda tekrar buluştular. Uzun zamandır birbirini görmeyen iki dost gibi sarıldılar birbirlerine.. Hasret giderdikten sonra Burak dayanamadı:
Banu diyerek söze giriş yaptı.
-Kısa zaman oldu biliyorum ancak sanki sende kendimi görüyorum. Yaşadığımız çileler ve sıkıntılar hemen hemen aynı. Seni dinlerken sanki kendimi yaşıyormuşum gibi geliyor. Acaba derken Banu lafını kesti..

-Bak dert arkadaşım. Seni çok iyi anlıyorum ancak yaraları kabuk bağlamayanlardan sevgili olmaz dedi. Burak afallamıştı. Çünkü Banu çok açık sözlü biriydi ve leb demeden leblebiyi anlıyordu.

-Peki o zaman dedi Burak. Yaralarımın kabuk bağlaması için merhemim olur musun ? dedi.
Bu sefer Banu afallamıştı. Bu kadar net bir soru beklemiyordu... Sessizlik hakimdi. Burak tedirgin ve heyecanla Banu'ya bakıyordu. Banu bunun farkındaydı. Gecenin karanlığına ışık tutacak kelimeler bir anda dökülüverdi dilinden.

"Yadırgamadım hayatıma bir anda girişini,
Sana bu kadar ısınmamı da ..
Zira sende ben gibiydin..
Dibine çökmüştü seven yanların.."

--------------------------------------------------------**********------------------------------------------------------------

"Bazen en yakının mıdır sana uzak olan,
Yoksa uzakta mıdır sana yakın olan..."


YALNIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin