-"Bu yılbaşında ne yapıyoruz millet?" diye sordu abim evdekilere. Tabii ki programımız belliydi,abim dalga geçmek amacıyla sormuştu bunu. Programımız ne miydi? Ben susayım annem cevaplasın bu soruyu:
-"Halanları,amcanları ve teyzenleri bize çağırırız,çünkü geçen yıl amcanlardaydık yılbaşında. Sonra çerez yeriz,sohbet ederiz falan güzel bir gece olur yani"
Evet yanlış duymadınız,yılbaşı programımız tam olarak böyleydi. Neredeyse tüm sülale bir evde toplanır,çerez yenir,televizyon izlenir,sohbet falan edilir ve sonra 10dan geriye doğru sayılır,gece biter. The end. Her yıl aynı şeyi yapıyorduk. Ve her nedense annemle babam bundan zevk alıyordu. Hep beraber oturup çerez yemenin neresi eğlenceli Allah aşkına? Gece o saatte dışarıya da çıkamayacağıma göre,yapacak bir şey yok. Bu harika eğlenceli(!) yılbaşı partisine katılacaktım.
Yılbaşına 3 gün mü ne vardı. Herkeste bir heyecan vardı,ama benim pek heyecanlı olduğum söylenemezdi. Gerçi geçen yıl da böyle demiştim ama yılbaşı gecesi deli gibi eğlenmiştim. Yani ruh halim o gece değişebilirdi.
Şu an dışarıdaydım ve hediye almaya gidiyordum. Sınıfta yılbaşı çekilişi yapmıştık,herkes kurada çıkan kişiye hediye alacaktı. Bana sınıfın kitapkurdu kızlarından Serra çıkmıştı. Tabii ben düz mantık bir insan olarak kitapkurdu olan birine tabii ki kitap alacaktım. Hangi kitabı alacağıma başta karar verememiştim ama sonra en yakın arkadaşından bu aralar almak istediği kitabın adını öğrenmiştim. Kitabın adı Aynı Yıldızın Altında'ydı. Kitabın aynısı bende vardı(ben de sınıfın kitapkurtlarındanım) ama kullanılmış kitap da veremiyeceğim için aynı kitabı yeniden alacaktım. Kitapçıya girdiğim an gözüm yeni çıkanlara takıldı ve ayaklarım benden bağımsız bir şekilde oraya doğru gitti. Sonra... Sonra kendimi kitapların arasında kaybolmuş bir şekilde buldum. Buraya gelme amacım aklıma gelince kitaplara bakmayı bırakıp,hediye edeceğim kitabı satın aldım ve paketlettirdim. Güzel bir hediye olmuştu. Umarım beğenirdi.
Ertesi gün okulda herkes birbirine hediyesini verdi. Bana kimin aldığını deli gibi merak ediyordum. Bekledim... Bekledim... Ve sıra bana hediye alan kişiye geldi. Bana hediye alan kişi sınıfın zenginlerinden Güneş'ti. Duyduğuma göre babasının holdingi vardı,hatta bu okula yediği bir haltın cezası olarak geliyordu. Buna sevinmem gerekiyordu,çünkü zengin olduğu için harika bir hediye almış olabilirdi. Ama üzüldüm. Çünkü Güneş sınıfta nefret ettiğim bir elin parmaklarını dahi geçmeyen insanlar içindeydi. Samimiyetine hiç inanmıyordum. Zaten hediyeyi verirken de bir mesafeliydi bana karşı. Ama ben onun gibi değilim. Ona sıcak bir şekilde teşekkür edip hemen hediyemi açtım. Aldığı hediyeyi beğenmiştim. Parfüm,deodorant ve kremdem oluşan bir takım almıştı. Ben de kendi hediyemi Serra'ya verdim. O da hediyesini beğenmişti. Sınıfta hediyesini beğenmeyen bir tek Kaan vardı galiba. Çünkü ona,tarihten nefret etmesine rağmen tarihle ilgili bir kitap alınmıştı. Onun yerinde olmak istemezdim.
Derken yılbaşı günü geldi çattı. Aslında benim için pek farketmiyordu. Alt tarafı 2015 yerine 2016 yazacak tarih yerlerinde,hepsi o kadar. Abim bana dönüp:
-"Seda,biz bu gece Miray'layız. Evde çerez yiyip yatmayacağım senin gibi,kıskan"
-"Ya abi ben de geleyim seninle,ne oluuur!"
-"Seda baş başa diyorum,yemek yiyeceğiz diyorum,mum ışığında diyorum,anlasana"
-"Ya ben bir köşede otururum size bir zararım olmaz,valla"
-"Olmaz"
-"Lütfen"
-"Hayır"
-"Gıcıksın biliyorsun dimi?"
-"Evet biliyorum" dedi ve yanımdan ayrıldı. Gıcık işte. Beni evde tek bıraktı. Zaten kuzenlerim de muhtemelen gelmeyecekti. Hepsinin kolunda bir sevgilisi var,tek ben sapım. Hande'yi aramaya karar verdim. Onunda sevgilisi vardı ama o saatte amcam dışarıda olmasına izin vermezdi herhalde. İnşallah izin vermezdi de evde tek kalmazdım.
Telefonumu elime aldım ve Hande'nin numarasını tuşladım:
-"Alo?" diye açtı telefonu.
-"Selam Hande,napıyorsun?"
-"Hiç öyle ödev falan,sen?"
-"Ben de test çözüyordum da sana bir şey sormam lazım"
-"Ne?"
-"Şey şimdi biz hani her yılbaşı toplanıyoruz ya,hatta bu yılbaşı bizde toplanacağız hani"
-"Evet hani o harika çerez yeme... Pardon yılbaşı partimizi diyorsun dimi?"
-"He evet onu diyorum,sen geleceksin dimi?"
-"Başka çarem var sanki,Sinan'la buluşmak istiyorum ama babam hayatta o saatte dışarıda olmama izin vermez. O yüzden geleceğim"
-"Yess be!"
-"Sevgilimle yılbaşını beraber geçiremeyeceğiz diyorum,buna bu kadar sevinmeni neye yorumlamalıyım?"
-"Ya yanlış anlama be,evde tek kalacağım diye üzülüyordum, abim de dışarıda"
-"He tamam,merak etme,bu yılbaşında da sevgilim yerine seninle beraberim"
-"Aşk olsun ya,sevgilin oldu ya hemen sat kuzenini"
-"Onu demek istemediğimi biliyorsun"
-"Tamam tamam, neyse akşam görüşürüz"
-"Baybay!" dedi ve telefonu kapattı. Harika eğlenceli bir yılbaşı partisi geçirmeyecektim,bu doğru. Ama yine de canım sıkılmayacaktı.
Testime geri döndüm. Dersler gerçekten çok zordu. Aşırı zor. Test çözmek bana şu an öyle zor geliyordu ki... Gözkapaklarım bu zor sorulara bakmamak için istemimdışında kapanıyordu. Ama hayır,bu testi bitirmeliydim. En azından bir testçik(!)
Zar zor testi bitirince test kitabını yerine koydum. Tabii test kitabını yerine koyduğumu anında gören annem durur mu hiç? Bana hemen iş yaptırmak istedi:
-"Seda,ders çalışman bitti galiba"
-"Hıhı" dedim kısık bir sesle. Bu konuşmanın sonunun nereye varacağını az çok tahmin edebiliyordum.
-"Gel o zaman bana yardım et,akşama birsürü misafirimiz var" dedi. Bende mecburen anneme yardıma başladım. Önce ortalığı topladım. Sonra da mutfağa gittim. Annem yine döktürmüştü. Börekler,tavuklar,pilav ve... Bir dakika,yaprak sarması mı o?
-"Anne inanmıyorum yaprak sarması mı yaptın?"
-"Evet"
-"E o zaman neden bu kadar çeşit yemek yaptın ki? Yaprak sarması varsa gerisine kim bakar?"
-"Kızım ana yemek yaprak sarması değil ki. Ana yemeğimiz tavuk pilav. Börek ve yaprak sarması onun yanındaki yemekler"
-"Yaprak sarması gibi bir yemeği yan yemek yapıyorsun ya,hayret ediyorum doğrusu"
-"Hadi hadi çok konuşmada şu salatayı yap" dedi ve bende işime koyuldum. Salatalıkları,domatesleri,soğanı,marulu kısacası tüm malzemeleri doğradım. Zeytinyağı tuz falan ekledim ve karıştırdım. Açıkçası görsel olarak da tat olarak da mükemmel olmuştu. Misafirler gelene kadar dursun diye buzdolabına koydum. Misafirlerin gelmesine az kalmıştı. Sofrayı hazırladım. Biraz sonra gelen ilk misafirimiz teyzemler oldu. Kapıyı onlara annem açtı. Hoşgeldin fasıllarının ardından içeri girdiler. Teyzemler üç kişilik bir aileydi. Teyzem,eniştem ve internet bağımlısı Barış ismindeki oğulları. Çocuk içeri gelir gelmez wifi şifresini sordu. Ben de verdim. Ardından on üç yaşındaki bir çocuk internette ne yapabilir düşüncesiyle gizliden gizliden ne yaptığına baktım. Biriyle mesajlaşıyordu. Mesajlaştığı kişinin ismine baktım:
Aşkım
Yuh
Az önce on üç yaşındaki kuzenimin sevgilisini olduğunu öğrenmiştim ve şoktaydım. Sevgili olma yaşı ne ara bu kadar düşmüştü acaba? Kendimi yaşlanmış gibi hissettim o an. Heyt be,on yedi yılı devirmiş insanım ben diye düşünmeden edemedim. Hayır bir de daha memeleri çıkmamış sevgilisiyle aşkımlı hayatımlı konuşuyordu ya,iyice gülesim geliyordu. Onu izlediğimi anlamasın diye oradan ayrıldım ve sofrayı kurmaya devam ettim. Tabii giyinmem de gerekiyordu. Ortalıkta eşofmanla dolaşıyordum ve birazdan tüm misafirler evde olurdu. Odama gittim ve hazırlanmaya başladım. Her ne kadar ortada bir parti olmasa da güzel giyindim. Kırmızı kazağımı giydim ve altına siyah mini eteğimle siyah kilotlu çorabımı giydim. Ardından saçlarımı yandan at kuyruğu yaptım. Saçlarım çok şeker olmuştu. Makyaj masasına oturunca ne yapacağıma başta karar veremedim. Ama daha sonra ince bir eyeliner çektim ve hafif renk veren dudak nemlendiricini dudağıma sürdüm. Böyle uzun uzun anlattığım bakmayın,bunların hepsini yaklaşık 10-15 dakika içinde yapmıştım annem sağolsun. Durmadan beni çağırıyordu. Hazırlanınca içeri geçtim. Herkes gelmişti. Annem onları sofraya buyur ettiğinde herkes sofraya oturdu. Kuzenlerimden Hande ve Barış hariç başka hiçbiri yoktu. Hande'yle yan yana oturduk. Daha doğrusu o oturdu. Ben durmadan misafirlere hizmet ettim. Yemeği bitene yemek koy,içeceği bitene içecek doldur,masayı topla... Herkes masadan kalktığında ben henüz yemeğimi rahat rahat yemeye başlamıştım. Hande bana bakarak sırıtmaya başladı. "Ne bakıyon,ayı mı oynuyor" bakışını atınca:
-"Hatırlıyor musun geçen yılbaşı bizdeydik,ve ben herkesle ilgilenmekten yorgun düşmüştüm,şimdi aynısı sana oldu" dedi.
-"Uf evet ya yoruldum,baksana herkes masadan kalktı ama külkedisi Seda hala yemeğini yiyemedi"
-"Merak etme merak etme,senin yanında bekliyeceğim yemeğimi bitirdiğim halde"
-"Ay lütfettiniz" deyince ikimiz de güldük. Ben yemeğimi büyük bir iştahla yerken içeriden sesler geliyordu. Millet koyu bir sohbete dalmıştı belli ki. Ve henüz saat akşam sekizdi. Yani dört saat daha katlanacaktım bu gürültüye,öyle mi? Ben bunları düşünürken Hande sohbeti başlattı:
-"Derslerin falan nasıl?" zaten başka konu kalmadı ya konuşacak,hepsini tükettik ya biz,o yüzden derslere geçiyorsun Hande. Tabii ki bu düşüncelerimiz ona söylemedim. Onun yerine:
-"Hiçbir dersten kalmıyorum çok şükür ama dersler zor ya. Bazen matematiği anlamak için bir yerlerimi yırtıyorum ama yine de hüsranla sonuçlanıyor. Hayır yani sözelci de değilim ki. Öyle olsa tarih dersim 3 olmazdı. Son durum bu yani,senin?"
-"Şimdi kuzenciğim,övünmek gibi olmasın ama benim derslerim kendimi bildim bileli süper. Yani benim dersler fena değil" Deyince kendimi sessizce " ay bununda iyice götü kalktı" demekten alıkoyamadım.
-"Seni duydum!" diye bağırdı ve koluma yumruğu geçirdi. Tabii bendeniz Seda durur mu? Bende onun bacağına tekmeyi geçirdim. Bir süre böyle atıştık. Sonra yengem yani Hande'nin annesi gelip bize "Kavga mı ediyorsunuz siz?" deyince birbirimize sarılıp saçma saçma iltifatlar etmeye başladık yengemi kavga etmediğimize inandırmak için(benim canım amcakızım,canım yengekızım gibi) En sonunda yengem "hasbinallah!" dedi ve "sizden tiksiniyorum" bakışını atıp annemlerin yanına Hayriye'nin nikahsız hamile kalan kızının dedikosunu yapmaya gitti. Hayır yani kim ne yapmışsa yapmış,annemler neden onları kötüleyip bundan zevk alıyorlar anlamış değilim.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Hande'yle benim odama gidip biraz eğlenmeye karar verdik. Müzik açtım ve delicesine dans ettik. Ona yeni aldığım kitapları,kıyafetleri falan gösterdim. Sonra ise Bu Tarz Benim oynadık. Belki çocuksu gelecek ama çok eğlendik. Ben Nurella oldum o da Emel Özkızıltaş... Hande durup durup "Ay öldüresi var beniii" dedi,ben de habire "Sebastiaaan,kurtar beniii" dedim. Ve bunları yaparken delicesine kahkahalar attık. Sonra böyle bir şey yapmanın fazla çocuksu olduğu kanısına vardık(sözde) ve oyunu bırakıp içeri girdik. Herkes hala aynıydı. Sohbet ediliyordu. Ve teyzemin kocası Necati eniştem kendisine bir rakı açmış,onu yudumluyordu. Bizim ailede çok fazla içen olmazdı. Mesela benim babam ayda yılda bir içerdi,o da çok az miktarda... Ama eniştem fazla fazla içiyordu ve adam iyice kafayı bulmuştu. Beni teyzem gibi görecek kadar. Tabii beni teyzem zannedip bir şeyler söyleyince babam Hande'yle odadan çıkmamı baya sert bir dille söylemişti. Bizim bağımlı Barış'ı aradı gözlerim. Belki Hande'yle saçma salak oyunlarımıza onu da dahil ederdik de daha eğlenceli olurdu. Onu ararken meğer burnumun dibinde beklediğini gördüm:
-"Ne oldu canım kuzenim Barış,sevgilinden mi ayrıldın yoksa. Aman boşver sana kız mı yok,elini sallasan ellisi"
-"Saçmalama Seda,canım sıkıldı bana kitap ver. Ama saçma sapan kitaplardan değil,bilim kurgu olsun mümkünse" dedi kibirli bir şekilde. Bu çocuğa ne yediriyorlar da böyle oluyor anlamıyorum ki! Elimle gel işareti yaptım ve onu odama getirdim. Kütüphanemden bir kitap verdim ve kitabı aldığı gibi odadan çıktı. Hande'yle ben teşekkür etme tenezzülünde bile bulunmayan sevgili kuzenim Barış'ın arkasından şaşkın gözlerle bakıyorduk. Daha sonra "ergendir,ne yapsa yeridir" diyerek konuyu kapattık. Benim odamda biraz daha saçmaladık ve daha sonra annemlerin yanına gittik. Hala sohbet ediyorlardı. Gece tüm sıkıcılığıyla devam ediyordu yani. Saate baktığımda bu sefer on bir buçuk olduğunu gördüm. Derken kapının zili çaldı. Evet gecenin bu saatinde zil çaldı. Kapıyı annem açtı,ve karşısında kim vardı bilin,Yaren!
-"Yaren,merhaba kızım" dedi annem Yaren'in neden geldiğini düşünürken
-"Merhaba,şey ben sizden izin isteyecektim. Seda'yla biraz dışarıda gezebilir miyiz? Biliyorum saat çok geç oldu ama abim de bizimle olacak zaten,lütfen" dedi Yaren sevimli olmaya çalışarak. Açıçası şu an annem kabul etsin diye her şeyi yapabilirdim. Aynı şekilde,Hande de öyle. Evde canımız sıkılmıştı. Annem ise kabul etmekle etmemek arasında kararsız görünüyordu. O sırada İnci abla kapıya çıktı ve annemle sohbete başladılar:
-"Aysel,nasılsınız komşucum?" dedi İnci abla. Başka bir zaman olsa "komşucum" lafına gizliden gizliden kıs kıs gülerdim ama şu an annemin tasdik ettiği şeyleri yapmalıydım ki beni dışarı göndersin. O yüzden dudaklarımı birbirine bastırmakla yetindim.
-"İyiyim İnci,akrabalarla toplandık,sohbet muhabbet falan ediyoruz"
-"A ne güzel,benim öyle bir imkanım yok ne yazık ki. Akrabalar hep memlekette. Neyse ben şey söyleyecektim, Yaren'le Bahadır evde sıkıldılar. Seda'yı da alıp biraz dolaşsınlar mı? Hem Bahadır da yanlarında olacak,benim oğlum yanlarında olursa onlara hiçbir şey olmaz. Gönderir misin Sedayı?"
-"Ay bilemedim ki saat epey geç oldu,ben bir İsmail'e sorayım" dedi annem ve babama sormak üzere oturma odasına gitti. Hande'yle ben de gizli gizli dinliyorduk.
-"İsmail,Seda bizim karşı komşunun çocuklarıyla biraz gezsin mi dışarıda? Hem sıkıldı, Hande'yi de alır yanına"
-"Gitsinler gitsinler,Necati'yi böyle görmesinler de... Necati abi sen de artık kendine gel be!" dedi babam. İçeriden eniştemin öğürme sesleri geliyordu. Adam bayağı içmiş yani. Sonuç olarak babam izin verdi ve Hande'yle ben de dışarı çıktık.
Dışarı çıktığımızda yeni yıla girmemize on beş dakika falan kalmıştı. Hava soğuktu ve her yer kardan dolayı bembeyazdı. O an pantolon giymiş olmayı isterdim. Hande,Yaren,Bahadır ve ben beraber bir parka gittik. Gece gece birsürü çocuk vardı dışarıda ve hepsi kartopu savaşı yapıyorlardı. E tabii ertesi gün okul tatil olunca anaları salmış çocukları... Bizim Hande hemen fırsattan istifade bana dönüp:
-"Seda ben biraz ilerideyim tamam mı? Sinan'la konuşacağım. Eğer beni ararsan,arama. Eğer tam konuşmanın ortasında gelip bölersen,ben de seni bölerim. Anladın mı?" dedi.
-"Tamam ya,git sen" dedim ben de. Ve Bahadır'ka parkta yürümeye başladık.
-"Aslında bu konu,şu an açılacak en son konu,ama söylemek zorundayım. Yarın Ebru'yla Buket Öykü'yke yeniden konuşacaklar" dedi Bahadır. Sahi, bizim Öykü ve Harun denen iki adet sorunumuz daha vardı,değil mi? Bir süreliğine de olsa unutmuştum onları ama Bahadır az önce hatırlatmıştı. En son Ebru ve Buket Öykü'yle konuşunca bizim kızlar neredeyse sinir krizi geçirmişti. Neden mi? Öykü, bizim kızlara "benim hayatımdan size ne,defolun buradan,benim yeni bir hayatım var ve Bahadır umrumda değil" falan demiş. Yani kız başka birine aşık olmuş, Bahadır'ı unutmuş falan ama yine de abisine doğruyu söylemiyor. E tabi söylerse abisi ona neler yapmaz ki... Abisinden korktuğu için Bahadır bunun cefasını çekmek zorunda mı? Kesinlikle değil. O yüzden Ebru'yla Buket bu sefer daha sinirliler ve konuşmaya değil kavgaya gidiyorlar. Öykü'nün dövüldüğü anı görmeyi her şeyden çok isterim tabii ki ama, Bahadır kızlarla gitmeme izin vermiyor ki! Bunun için ona yalvarmak istedim ama sonradan bu güzel anı bozmak istemedim. Hatta konuyu kapatacaktım:
-"Evet,neler olacak çok merak ediyorum. Neyse boşver şimdi onu. 2015 yılı neredeyse bitmek üzere. Senin için 2015 nasıl bir yıldı?" diyerek konuyu değiştirdim.
-"Bilmem ki,kötü olaylar da oldu ama ne bileyim, o kadar da fena bir yıl değildi be! Güzel şeyler de oldu" dedi. Meraklı Seda yönümü çıkardım ve o tek kelimelik soruyu sordum:
-"Mesela?"
-"Hımm,mesela... Yaz tatilinde bir haftalığına da olsa tatile İtalya'ya gittim. Güzel bir tatildi"
-"İtalya nasıl bir yer? İstanbul'dan güzel mi?"
-"Güzel,ama İstanbul'dan güzel olduğunu söyleyemem. İstanbul'daki tarihi yapıların haddi hesabı yok,sen de biliyorsun bunu. Galata Kulesi gibi"
-"Evet,Galata kulesini biliyorum. Kız kulesini de. İkisi de çok güzel"
-"Daha önce hiç Galata Kulesi'nin tepesine çıktın mı?" diye sordu.
-"Hayır çıkmadım,ya sen?"
-"Ben de henüz çıkmadım,bir söz var. Galata Kulesi'nin tepesine kiminle çıkarsan o kişiyle evlenirsin diye. Duymuş muydun hiç?"
-"Duymamıştım" dedim.
-"Belki de bir gün birli..." dedi ancak cümlesini tamamlayamadı. O anda yeni yıla girdiğimizi işaret eden havayi fişekler patlamaya başladı. Heyecanla:
-"Bahadır bak havayi fişek!" diye bağırdım. Bu heyecanım onun komiğine gitmişti. Güldü ve:
-"Evet,gördüm" dedi. İkimiz de ayağa kalktık ve gökyüzünü izlemeye başladık. Havayi fişekler çok güzel ve huzur vericiydi. Gökyüzündeki o güzel şölen bitince bana dönüp:
-"Yeni yılın kutlu olsun Seda" dedi.
-"Senin de... Senin de kutlu olsun" dedim. İkimiz de gülümsüyorduk o an. Sanki hiçbir derdimiz tasamız yokmuşcasına...
-"Sedo!" diyen bir sesle irkikdim. Hande'ydi. Yalnız benim anlamadığım "Sedo" da neyin nesi?
-"Hadi eve gidelim,sizin evde ortalık fena karışmış"
-"Fena mı karışmış? Fena karışmış derken? Nolmuş ki?" dedim. Normalde olsa daha aşırı tepkiler verirdim de,yanımda kimin olduğu malum. Sahi, neden ortalık karışmış?
-"Ya hadi hadi, ben de ne olduğunu bilmiyorum. Annem apar topar eve çağırdı"
-"E şey, Bahadır o zaman gidelim biz" dedim. Nedense o an sesim olduğundam daha ince çıkmıştı. Hande bana bakarak gözlerini bellerte bellerte açtı ve "oha" dedi sessizce. Bir dakika bir dakika, benim sesimi yanlışlıkla inceltmem yanlış mı anlaşılmıştı bana mı öyle geliyordu?
-"Tamam sizi bırakayım" dedi ve Hande'yle ben önde, Bahadır ve Yaren arkada evin yolunu tuttuk. Hande bana fısıltıyla " sen az önce çocuğa cilve mi yaptın?" dedi. Ben de tabii ki öyle bir şey yapmadığım için kaşla göz arasında Hande'nin karnına bir tane geçirdim. İçinde canının acıdığını belirten küfürler mırıldanırken ben istediğimi elde etmenin verdiği zevki yaşıyordum. Bizim evin önüne geldiğimizde Hande'yle şok olduk. İçeriden bağırışma sesleri geliyordu. Gecenin bu saattinde akrabalarla dolu bir evden bağırışma sesleri... Evet durum aynen buydu. Hemen zili çaldık ve annem kapıyı açtı. İçeri girdik.
-"Ya sen kimsin de benim anneliğime laf ediyorsun be! Kendine bak şişko karı!" diyen teyzeme şaşkın şaşkın bakıyordum. Halam da cevap verdi:
-"Allah aşkına doğru değil mi? İyi bir anne olsaydın oğlun bağımlı olup abuk subuk şeylere bakmazdı internetten. Oğluna hiçbir şey öğretememişsin"
-"Abla bak, ablamın görümcesi demem döverim ben bu kadını" dedi teyzem bağırarak. Babamlar,annemler herkes teyzemle halamı ayırmaya çalışıyordu. Eniştem ise sızmıştı. Olandan bitenden haberi yoktu. En sonunda teyzemle halam farklı odalara gittiler ve sakinleştiler. Olanlar bana çok saçma geliyordu. Bu kadınlar daha yarım saat önce can ciğer kuzu sarması değiller miydi? Ne ara tartışmaya başlamışlardı? Hayır bir de herkesin huzuru kaçmıştı. Amcamlar ve halamlar kalktılar. Her şey için teşekkür falan edip sessizce evlerine gittiler. Ardından babam,teyzemleri evlerine bırakmaya gitti. Malum,eniştem bu halde araba kullanamazdı. Annem ise söylene söylene etrafı toplayıp uyumaya gitti. Abim eve geldiğinde ben hala olanların şokundaydım. Geldiğinde ona olanları anlattım ve tek verdiği tepki şu oldu:
-"Vay anasını!" çocuk resmen duygularını iki kelimeye sığdırıp bana anlatmıştı. Sonra o da uyumaya gitti. Ben de biraz Hande'yle mesajlaştım. Bu gece olanları baya bir geyiğe vurarak konuştuk. Evde kendimi kahkaha atmamak için zor tuttum. Sonra pandalı pijama takımımı giyerek(favori pijamam) yatağa girdim.
Bugün olanları düşününce Bahadır'ın söylediği şey aklıma geldi. "Belki de bir gün birli..." demişti ve cümlesi yarım kalmıştı. Ama ben ne diyeceğini anlayabilmiştim. Bir gün benimle Galata kulesinin tepesine mi çıkmak istiyordu? Bunu istediğini hayal edince kalbim heyecandan duracakmış gibi oldu. Hayır bir de anlamı varmış Galata kulesinin tepesine çıkmanın... Gerçekten Bahadır beni seviyor muydu? Ben onun için komşunun kızından fazlası mıydım? Bu düşünceler içinde en son uyuyakaldım.Evet,yılbaşına özel olarak bu bölümü daha özenerek yazdım ve diğer bölümlerden biraz daha uzun oldu. Umarım beğenirsiniz :) oy ve yorumları eksik etmeyin pandacıklar :)
Bir de Liplistrk kullanıcı adlı sevgili arkadaşımın "Mafya Kızı" adlı kitabına da bir göz atın bence ^_^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMŞUNUN ÇOCUĞU
Teen FictionSeda ve ailesi yeni bir apartmana taşınırlar. Seda ve Bahadır için her şeyin başladığı yer orasıdır işte :)