Berk
Kendime geldiğimde ilk hissettiğim şey başağrısı oldu. Beynimde sanki davul çalıyorlardı. Nerdeyse ağrıdan gözlerimi açamıyordum. Ellerimle yüzümü ovuşturup yavaşça gözlerimi açmaya çalıştım. Göz kapaklarımı aralamak için sahip olduğum güçün yarısını israf etmiştim. O derecede halsizdim. Karanlık bir odaya gözlerimi açmıştım. Elimle pantolonumun cebini arayarak telefonumu çıkardım. Gece saat 4tü. Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım. Başım çok kötü dönüyordu, bir de midem bulanıyordu. En son hatırladığım şey barda içmem idi. Bir de hayalen Burcunun yüzünü hatırlıyordum. Ama ben zaten her gün onu rüyamda gördüğüm için orası normaldı. Etrafa bakındığımda evimde olmadığımı anladım. Nerdeydim ben? Kaşları çatık ayağa kalkarak sallana sallana duvara yaklaşarak ışığı yaktığımda sanki gözlerim kör oldu. Elimle gözümü kapatarak bir anda spazm eden ağrını azaltmaya çalıştım."Ne vardı sanki bu kadar içecek?" Kendi kendime söylenerek bir kez daha gözlerimi açtığımda gözüm duvardaki resme takıldı. Burcu. Mezuniyet resmiydi. Burcunun resminin duvarda ne işi vardı? Gözlerim kocaman oldu. Yoksa... Yoksa ben Burcunun evine mi geldim? Hızla resme doğru gittiğimde ayağım yerdeki lambaya takıldı ve bir anda dengemi kaybederek yere çakıldım. Yüzü üste düşerek burnum öyle bir yere değdi ki, yüksekten oflayarak elimle tuttum. Geri getirdiğimde kan görünce gözlerimi devirdim. Birden diğer odadan ses geldi ve bir kaç saniye sonra ayıcıklı pijamalarında uykulu Burcu odaya koştu. Beni yerde görünce gözleri belerdi.
"Berk? Noldu sana? Burnun mu kanıyor senin?" Diyerek hemen yanıma koşup yere oturdu. Şaşkınca yüzüne baktım.
"Ben gerçekten gece senin mi evine geldim?" Sorduğumda bir anlık sanki yüzü düştü, sonra kafasını salladı.
"Evet, hatırlamıyor musun?"
"Hayır. Sadece hayalen senin yüzünü hatırlıyorum. Ben de sandım ki seni rüy-" ne diyeceğimi çaktırmadan sözümü kestim. Burcunun kaşı havaya kalktı. Gözlerinde bir parlaklık oluştu, ama bir şey söylemedi.
"Hadi kalk, burnunun kanını durdurmamız gerek" diyerek ayağa kalkıp elini bana uzatınca yavaş şekilde elini tutup ayağa kalktım. Bir anda kalktım için başım çok kötü döndü ve istemeden sallandım.
"Çok kötü başım dönüyor" dudağımın altında mırıldandığımda Burcu tuttuğu elimi alarak omuzuna attı ve belimden yapıştı.
"Hadi bana tutun" sakince bana bakıp dediğinde gözlerimi ona doğrulttuğumda bir anlık o yakınlığımızdan baş ağrımı unuttum. Göz göze geldik. O güzel gözleri yine beni alıp bir yerlere götürüyordu.
"Hadi" fısıldayarak gözlerini kaçırıp beni lavabosuna doğru yöneltti. İçerye girdiğimde musluyu açtı.
"Hadi sen burunu yıka, ben sana pamuk vereyim de, burnuna koy" diyerek yandaki dolabı açıp içerini aramaya başladı. Burnumun kanını yavaşça yıkayarak musluyu kapattım. Burcu bulduğu pamuku bana uzatınca elinden alıp burnuma tıkadım ve başımı geri attım.
"Sen nasıl böyle burnunu kanatmayı başardın acaba?" Burcu kollarını göğüslerinde birleştirip bana alayla baktığında sırıttım.
"Ne zamandan beri yerde lamba duruyor acaba?" Dediğimde Burcu gözlerini devirdi.
"Ne vardı o kadar içecek, Berk?" Ciddiyetle sorduğunda yüzümdeki sırıtış düştü. Gözlerimi ondan kaçırarak tavana baktım.
"Sanki bilmiyorsun" yavaş tonla dedim. Nedense bir anda gözlerimin önünde Burcunun Cankatla resmi canlandı. Beynim alevlendi. Derin derin nefes alarak kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
"Sevgilin nasıl?" Dişlerimin arasından öfkeyle sordum. Kendimi tutamamıştım işte. Zehrimi akıtmalıydım. Bu kız beni mahvediyordu. Sayesinde nerdeyse alkolik olacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Sen ANı
RomanceGörüştükleri andan beri bir birine nefret eden iki oyuncu. Bir birlerini görmeye bile gözleri yokken, hayır diyemeyecekleri bir projeyle bir araya gelirlerse, ne olacağını siz düşünün! Ateşle barutun karışımı bir ilişki. Eğlenceli ve bir o kadar da...