Luhan'ın annesi, evde boş durmamak için kendine bir iş seçmişti. Yakınlarda yaşayan yaşlı bir çifte bakmaktı. Her gün onların evine gider, yemek, temizlik, diğer ihtiyaçlarına yardım ederdi.
Luhan'ın annesi, aşk romanlarına bayılırdı. Kitap okumak onun ikinci uğraşıydı.
Luhan'ın babası öldüğünden beri aşk romanları okuyup kendini teselli etmeye çalışırdı.
**
Luhan, her gün otobüsle hastanesine giderdi. Otobüse bindiğinde, annesinin ona verdiği aşk romanını okuyordu. Otobüse iki sevgili gelmişti. Luhan'ın yanı boştu. Onun yanına oturmuşlardı. Luhan'ı yanında flörtleşiyorlardı. Luhan bu tiksindirici cümlelerden hiç hoşlanmamıştı. Durakta inip hastanesine yürüyerek gitmeye karar vermişti. Temiz hava daima iyidir diye geçiriyodu içinden.
Hastaneye girdiğinde, meslek arkadaşları aşk hayatlarından bahsediyordu. Luhan bu konuşmalardan nefret ederdi.
Sohbet sırası ona gelmişti. Arkadaşlar hep bir ağızdan "Luhan senin bir ilişkin yok mu? Hep bekar bir ahbap olarak mı kalcaksın?!" dediklerinde Luhan sinirlenmişti "Evet aynen öyle" diyip hastasının odasına girmişti. Hastasıyla konuşmak iyi gelir diye girmişti içeriye.
Hastasına "Nasıl hissediyorsun?" dediğinde "İyiyim doktor" demişti hastası. Hastası 17 yaşında bir lise öğrencisiydi. Daha çok gençti. Okulundaki öğrenciler gibi o da kaykay hayranıydı. Kaykay yaparken rampadan feci şekilde düşüp hastane yataklarına mahkum olmuştu.
Hastanın annesi çok fena bir kadındı. Sürekli doktorlara ve hastane çalışanlarına bağırıp "Oğlumu iyileştirin" derdi.