Kızgınlıkla basket sahasının zeminine bakıyordum . Tebeşirle yazılmış devasa "JUSTIN" yazısını defalarca okuyordum . Bu kadarı biraz fazla olmuştu. Elimdeki topu sertçe atıp eve girdim . Küçük şeytanı bulup bunun hesabını soracaktım . Odasından gelen kıkırtıları duyunca orda olduğunu anladım .
"heeyyy küçük şeytan" diye bağırdım ve içeri girdim .
Hızlı bi şekilde kapının arkasına baktım orada yoktu . Yavaşca dolabın kapaklarını açtım . Gözlerini kapatmış ağzını elleriyle tutan bi adet Bella görmemle kollarından tutup sırtıma atmam bir oldu . Ani hareketim yüzünden çığlık atınca bu sefer ben kıkırdadım . Etrafımda dönmeye başladım. Küçük elleriyle belimi sarıp çığlık atmaya devam etti .
"sureyya tamam tamam özür dilerim" dedi yarım türkçesiyle .
Başım döndüğü için durdum . Bu kadar dönmek ondan daha çok bana ceza olmuştu . "Sureyya özür diledim ama" diyince daha fazla üzerine gitmedim ve yere indirdim . Çatık kaşları ve dolmuş gözlerini görünce ister istemez kendime kızdım . Bu kadarına gerek vardı sanki. Boyuna gelmek için çömeldim. Gerçekten üzülmüş görünüyordu . Gözlerinin içine baktım . "Özür dilerim Bel . Seni üzdüğüm için" dedim kırık çıkan sesimle . "Ama her seferinde bunu yapıyorsun . Ben de üzülüyorum"diye de eklemeyi unutmadım . Kısa saçlarını gözünün önünden çekip konuşmaya başladı . "Ben sadece onu sevmeni istiyorum sureyya, benim onu sevdiğim gibi seninde onu sevmeni istiyorum" dedi üzgünce . Gözlerimi sonuna kadar açtım. Allahım şuan tartıştığımız konu Justin ın ta kendisiydi . Onun yüzünden günün belli saatleri kardeşimle atışıyorudum . Ellerimle yüzümü sıvazladım . "Bak bel Justin ın sesi güzel ve düzgün bi tipi var . Sen onun hayranısın bense onunla ünlü olmadan önce arkadaştım. Yani Senin ve benim bakış açılarımız farklı." Dedim somurtarak . Evet Bi geçmişimiz vardı . Bel in annesi ile Justin in annesi eskiden arkadaslardı . Ve Bel doğmadan önce olan şeylerdi .İnşallah o herşeye yeten aklı bunu da kavramaya yeterdi . Kafasını salladı ama hayır anlamında . "Ne olur sanki sen de onu sevsen bak ben ona benzemek için saçımı kestirdim" dedi ciddiyetle. Evet sırf ona benzemek için saçlarını eski hali gibi yaptırmıştı. Ve ben buna karşı çıkamamıştım. Çünkü beni en kör noktadan vurmuştu. Anne ve babamız hayatta olsaydı izin vereceklerini düşünmüştü .
********
Babam Ali Tankıranoğlu , hem yurt dışında hem de Türkiye'de adı duyulmuş iş adamlarındandı. Dedemin tekliflerini kabul etmeyip kendi çabasıyla yapmıştı o değerli pahabiçilmez yerini ... O zirvede olduğu için ölmüştü .
Gerçek annem i hiç bi zaman tanıyamamıştım . Babamın söylediğine göre ben iki yaşındayken kalp krizinden dolayı ölmüş olmasıydı . O olaydan 5 yıl sonra babam selena ile evlenmişti yani ben 7 yaşındayken . Babam Kanada ya taşınmamızı uygun görmüştü . Herşey güzel gidiyordu . Bi sıkıntımız yoktu. Selena yla arkadaş gibi yakındık ve onu gerçekten çok seviyordum . Ingilizceyi ana dilim gibi konuşmam onun sayesindeydi .
13 yaşıma girdikten bir kaç ay sonra Babam ve Selena bi kardeşim olacağını söylemişlerdi. Ilk duyduğumda korkmuştum . Benimle ilgi alakayı kesip onunla ilgileneceklerini düşünmüştüm . öyle bişey olmayacağını söylemişti ve içimi rahatlatmıştı .
Bella doğduktan iki yıl sonrasıydı Babam ve Selena evlilik yıl dönümlerini kutlamak için dışarı çıkacaklardı . Mutlu bi şekilde ayrılmıştık . O akşam onlar eve dönmediler . 1 hafta sonra bi depoda bedenlerinin yarısı yanmış bi şekilde bulduklarını söylediler . Olay yerine gidemedim . Cenazeye gidemedim . Babamın cenazesi Türkiye ye götürülmüştü .
Selena nın annesiyle yaşamaya başladık . 2 sene boyunca o bizimle ilgilenmişti.
18 yaşıma girdiğim gün babamın avukatıyla konuşmuştum. Mal varlığının %78 i benimdi %22 si Bella nın . Şirket sanki başında babam varmış gibi yönetiliyordu. Ve her yıl daha da büyüyordu . Maddi açıdan zaten sıkıntı çekmiyorduk . Avukat babamdan kalan mektubu da okumuştu . "Eğer ben ölürsem Türkiye ye geri dönmenizi istiyorum ." temalı kısa bir mektuptu . Bella'nın müslüman olarak yetiştirilmesi de dip not olarak eklenmişti . Tabi bu mektup Selena nın hayatta olduğu varsayılarak yazılmıştı . Ama o da yoktu...
Vakit kaybetmeden gerekli işlemleri tamamlayıp küçük Bel ile Türkiye ye geri dönmüştük . Vazgeçilmez şehrim istanbul olduğu için Beykoz da siteler şeklinde ayrılmış her sitenin içinde ikişer villa bulunan büyük bahçeli bi eve taşınmıştık . Aslına bakarsanız babamın imza attığı bi proje olduğu için burayı seçmiştim . Yan evle bahçelerimiz arasında diz boyunuzu geçmeyen ışıklar vardı . Yani herhangi bi çit veya tel yoktu. Ortak bahçeydi sanki . Ama her iki tarafında havuzu basket sahası ayrıydı . Mahremiyet sıfır... o sene üniversite olarak itü inşaat mühendisliği ni kazandım . Bella o zaman 4yasında falandı yanlış hatırlamıyorsam . Ana dil olarak ingilizce eğitim alıyordu . Onun la hep ingilizce konuşuyordum .Fakat şu justin olayı tamamen konunun dışında kalıyordu .Belki bi geçmişimiz olabilirdi . Ama bu yinede hayatımızın içinde olacağı anlamına gelmiyordu ...