Şimdi; bu şey Çehov tarzı bir hikaye olarak başladı ama sonradan içindeki köklü paragrafların silinip yerine diyalogların sokuşturulmasıyla zorlanarak birinci tekil şahıs Mauppassant'a döndü. Yaniii eğer kafanızı karıştıran bir kısım olursa çekinmeden sorabilirsiniz, yolunmuş tavuk gibi duracak burada bu.
Ve elbette bir telif hakları kısmı var.
Hikaye @Tomlies için. İsmini etiketleyebildiğimden emin değilim ama umarım beğenirsin.
Beta @larrys_cookie çokça teşekkürler.
Bir de hikayenin kapağını hazırlayan, ismini koyan ve kaprislerime katlanan @omg_this_is_slutty 'ye de teşekkür etmem gerek sanırım ve bu kadar.
22/12/2006 Londra
''Bunu istemiyorum.''
Bana doğru dönen kızgın bakışlara karşı savunmamı yapmak için hazırlandım ancak susturulmam kaçınılmazdı.
''Louis, biletleri aldık.''
Kollarımı göğsümde birleştirerek ayağımı yere vurdum. Doğum günümü kapsayan noel tatilini bir sığır sürüsüyle geçirmek istemiyordum. İnsanın felsefede ''sosyal hayvan'' olarak geçmesi umrumda değildi. Eğer birbirimizin kurduysak, birbirimizden korkuyor ve dengeyi sağlamak için sosyal devlet kanunlarına ihtiyaç duyuyorsak; hiçbir kural olmayan gruplaşmaya kesinlikle karşıydım.
Lisedeki arkadaş grupları bakılabilecek her yönden hatalıydı. Lisedeki diğer bir hata ise fizik okumak isteyen birine yüzyıllar önce ölmüş felsefecilerin düşüncelerini ezberletmeleriydi. Yeni çözümler üretmeyi öğrenmem gerekirken eski -antik yunan medeniyetine uzanacak kadar eski- insanların düşüncelerini öğrenmek durumundaydım. Antik yunanla ilgili bir sıkıntım olmasa da günümüze gelene kadar şartların değişmiş olduğu aşikardı. Değişen şartlar daha fazla ışık demekti. Daha fazla ışık daha fazla görüş açısı. Fiziksel olarak bakıldığında karanlık diye bir şey yoktu. Işığın yokluğu vardı. Güneşin batmadığı topraklardan çıkıp karların dibine gömüldüğümde yeterince fotona ulaşamayacağımdan emindim.
Ezberleme zorunluluğuna Einstein'ın ezberimdeki sözleriyle karşı çıkarken Jordan çoktan beni kolumdan tutup sürüklemeye başlamıştı.
Yapmam gereken yatağımda uzanıp Louis'nin düşüncelerini oluşturmaktı. Odaklanmalıydım. İyi veya kötü antik yunan düşünce sistemi hakkında bilgi sahibiydim. Kendi rönesansımın doğuş vaktinin geldiğini söyleyebilirdim. Aciz bedenim ulu bir aydınlanmayla yıkanmalıydı.
Valizlerimi Jordan'ın ikiz kardeşi Jason taşıyordu ve grubun geri kalanının uçağın kontrol noktasında beklediğini görebiliyordum. Sıkıntılı bir nefes verdim. Treni tercih ederdim. Aklı olan herkes treni tercih etmeliydi. Üstelik kış ayındaydık. Ek olarak basınç farklarının da lehimize olmadığını sabah bilgisayarımdan kontrol etmiştim. Odamda yalnızlığa mahkum ettiğim bilgisayarım aklıma geldiğinde göğüs kafesimde bir baskı hissettim. Bu tatilden de yeni yeni oluşmaya başlamış arkadaş grubumuzdan da şimdiden nefret etmiştim.
23/12/2015 Londra
''Bunu istemiyorum.''
Bana doğru dönen kızgın bakışlara karşı savunmamı yapmak için hazırlandım ancak susturulmam kaçınılmazdı.
''Louis, arabayı kiraladık.''
En yakın arkadaşımın düğününe gelebilmek için saatlerce süren bir uçak seyahatine katlanıp kıta aşmıştım. Şimdi ise diğer arkadaşlarım tarafından bu düğünü bozmaya zorlanıyordum. Wesley onun baş nedimesi olmam için bana yalvarırken aslında onu düğününden kaçıracak kişi olduğumu bilseydi beni o an boğabilirdi. Bir gelin kaçıramazdım. Yıllardır dairemde pinekleyip duran kediyi bile kaçırtamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'd Marry You #LFESonbahar
FanfictionLouis evlilikten en uzak insan olduğunu düşünüyor. Harry ile tanışana kadar. ''Yarın sabah yanımda olup olmayacağını bilmek istiyorum.'' ''Yarın her şekilde buradan gitmiş olacağım.'' ya da Louis bir düğünden gelin yerine damat kaçırmanın çok daha...