Şişmanca bir adam içeri girerken neyse ki dyan zamanında geri çekildi böylece artık dip dibe durmuyorduk. İlk başta neşeli bir şekilde ıslık çalarken beni görünce susup uzaylı görmüş gibi bakmaya başladı. Bende şaşkınlık ile dona kalırken birbirimize yaklaşık yarım dakika boyunca öylece baktık.
''burada ne işiniz var?'' dedi kısık bir ses. Tam o kısık ses ile alay edecektim , ki bir adamın erkekler tuvaletinde ne işi olduğu gayet barizdi, o kısık sesin benim sesim olduğunu fark ettim. Cidden mi? Daha mantıklı bir şey söyleyemez miydim?
Dyan gülmemek için kendini kasarken dirseğimle ona yandan vurdum. Adam kocaman olmuş gözleriyle bana bakarken neredeyse benimle aynı bir ses tonuyla sordu. '' asıl SİZİN burada ne işi var?''
Hey! Bu benim sorumdu!
Evet ama o sorunca en azından mantıklı oluyor. Sonuçta ERKEKLER tuvaletindesin!
Pekala evet. Ama daha önemlisi , ne cevap vereceğim?!
Beynimin durumunu şöyle düşünebiliriz: milyon tane küçük tessa sağa sola koşturup toz tutmuş raflarda mantıklı bir cevap arıyordu.
''yani...ben...'' kekeleyip dururken bir yandan elimdeki kül tablası ile oynuyordum.
Bekle bir dakika: kül tablası?
Tessa nr.13365: buldum! Cevabı buldum!
Rahat bir nefes verirken başımı kaldırıp adımın gözlerinin içine baktım.'' Bu çocuğun tuvalete sigara ile girdiğini gördüm de alarm çalışmasın diye peşine girdim.'' Dedim bir yandan tavandaki yanıp sönen yangın alarmlarını işaret ederek. '' yanlışlıkla çalma ihtimalleri vardı sonuçta.''
Sanki durum hiç utanç verici değilmiş gibi , keyifle gözleri parlayan ancak sıkılmış bir ifade takınmış dyan'a büyük bir ciddiyetle döndüm.
''lütfen sigara içmek için'' ve kafayı çekmek için dedim içimden '' bir dahakine dışarı çıkın. Restoran da sigara içmek yasak.'' Ders verircesine parmağımı burnunun önünde salladım. Aklıma durumu kurtaracak başka bir şey gelmeyince az kala kalp krizi geçiren adama bu kadar açıklamayı yeterli gördüm.
Gerçekten o da biraz abartıyordu. Onun hoş olmayan bir taraflarını görmemiştim ya. Masum bir gülümseme ile yanından geçip acele ile tuvaletten çıktım. Koridora çıkar çıkmaz adımlarımı hızlandırdım. Herkesin erkekler tuvaletine girdiğimi bilmesine gerek yoktu sonuçta.
Dyan sırıtarak masaya döndükten ve ben de beş dakika ortalıkta koşturduktan sonra olayı sadece bay yuvarlağın fark ettiğini anladım. Derin bir nefes verip durumu mümkün mertebe unutmaya çalıştım. Ancak dyan'ın gözlerine baktığımda gördüğüm şeyler sürekli zihnimde canlanıyordu. Çok tuhaftı. Sanki o an birbirinden nefret eden dyan ve tessa değildik. Sanki daha bağlıydık.
Birden birkaç gün öncesi gibi çocuklardan aynı şekilde nefret edip etmediğimi düşündüm. Aslında pek normal sayılmazlardı gerçi bu benim için de geçerliydi. Bazıları bana badboy –tavırlarının arkasında daha fazlası olduğunu göstermişti. Öncelikle dyan , hatta seth ve ben de beni düşündürüyordu ayrıca marco da çok iyi biri gibiydi.
Belki bu 'borcu' kullanmalıydım. Sonuçta üzerinden- tanrım! Ara sokaktaki olayın üzerinde daha iki gün geçmişti. Sanki aylar geçmiş gibi hissediyordum! Sadece 48 saatte dyan hakkında düşündüklerimi sarsmayı başarmıştı! Ee ne demişler insanları dış görünüşüne göre yargılama.
Gerçi dyan'ın görür görmez onu damgalamamıştım ki. Göründüğü gibi olduğunu bana kanıtladığı binlerce an vardı. Yani kendini beğenmiş bir badboy ve çapkın. Ama bende herkesin sandığı gibi her şeye sahip olan gıcık kız değildim..! bu çok karışıktı! Bunları düşünmeden onlardan sadece nefret etsem olmuyor muydu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
behind the screen (türkçe çeviri)
RomanceTessa'nın hayatı tam anlamıyla bir kâbus.Babası içiyor ve onu dövüyor ve üvey annesi ona kötü davranıyor.Buna rağmen dışarıya her zaman mükemmel bir profil çiziyor.Ama bir gün okulun kötü çocuğu ,dyan'ın, kız kardeşine yardım ediyor ve ona göre artı...