~13~

565 23 12
                                    

"Efendim iyimisiniz ?" "Efendim?"

Hostesin beni kolumdan dürtmesi ile bir anda uyanıp hostesin boğazına sarılmam bir olmuştu. Kadını tam karşımda duran koltuğa yatırıp elimdeki pençeleri çıkartmıştım. Boğazını kesiceğim anda diğer hostes geldi ve çığlık atmaya başladı.

Hostesin çığlığı ile az önce gördüğümün bir kabus olduğunu anlamıştım.

Elimdeki pençeler yerini insan formuna bırakırken üstünde olduğum kadından elimi çekip krndimi yattığım koltuğa attım. Hosteslerin ikiside odadan çıkarken ben yüzümü ovuşturuyordum. Neden durmadan bu kadar gerçekci rüyalar gördüğümü anlayamamıştım. Ama sürekli görüyordum.

Bir keresinde Morgana ile uyurken bir kabus daha görüp Morgana'nın karnında derin bir çizik açmıştım. Neyseki oda bir kurttu ve bu ona zarar vermemişti. Ama Isabell'e yada bir başkasına bunu yapacak olursam bir masumu öldürmüş olucaktım.

Uçak havaalanına iniş yaptıktan sonra hemen kendimi dışarı attım, kafamın içindeki uğultularla savaşmak beni çok yoruyordu.

Gözlerimi gökyüzüne diktim ve içimden "herşey düzelecek" diyerek kendimi teselli ettim.  Son zamanlarda üzerimdeki baskının artması kanlı aydan olsa gerekti. Kurtların kanlı ayda öfke ve güç ile yaşadıkları söylentisi bu olsa gerekti.

Kanlı ayın vermiş oldugu gücün etkisini kullanarak konseye saldıran bir çok isyancı kurtlar vardı, umarım ben ve sürüm konseydeyken böyle birşeye kalkışan olmazdı.

Havaalanının önünde bir taksiyi çevirip bindim. Taksiciye adresi söyledikten sonra cebimden telefonu çıkartıp Isabeel'i aradım. Fakat telefona cevap vermemişti.

Bir kaç kere daha çaldırdım duymamıştır diye ama yine cevap alamamıştım. Aklıma Sasha geldi.

Sasha'yı da aradım fakat oda telefonuna cevap vermemişti. Kimsenin, benim bugün geleceğimden haberi yoktu. Bu yüzden biraz endişelendim ve Hershel'ı aradım fakat oda diğerleri gibi telefona cevap vermemişti.

Aklıma gelen kötü düşüncelerden arınıp taksiciye biraz daha hızlanmasını söyledim. Yaklaşık 15dk ya Evime gelmiştim ormanın içindeki gizli bahçeme.

Taksiciye ücretini ödedikten sonra arabadan inip valizimi elime aldım.

Hızlı adımlarla eve doğru yürürken her adımımda tuhaf bir koku burnuma gelmrye başlamıştı.

Kurumuş kan kokusu ve yanık et konusu gibiydi. Dışardan eve baktığımda çok sessizdi şuana kadar Sasha yada Isabeel geldiğimi fark edip dışarı çıkmalılardı.

Evin girişine geldiğimde kokunun evden geldiğini anladım. Hızlı bir şrkilde kapıyı çalıp "ben geldim millet" diye seslendim içeriye.

Ses çıkmayınca "Sasha kapıyı aç benim Isaac" diye seslendim. Ama yine bir hareket yoktu.

Içimdeki kötü düşünceleri bastırmayı bırakıp kapıya bir tekme atarak kırdım.

Kapı açılır açılmaz dışarıya doğru çıkan ceset kokusuyla burnumu kapatmam bir oldu.

Korkup hemen içeri girdim. Yerde kanlar vardı ve neredeyse bütün eşyalar kırılmıştı.

Bir mücadele olmuş belliydi. Hızlıca yukarı çıkıp kokunun geldiği odaya koştum.

Yerde 2 tane ölü erkek vardı. Göğüsleri parçalanmış ve sinekler üzerlerinde uçuşuyordu. Kim olduklarını bilmiyordum ama bizimkilerden biri olmadıkları için içim rahatlamıştı.

Bütün odaları gezerken Hershell'ın çalışma ofisinde koltukta oturan bir ceset daha gördüm.

Saçlarının bembeyaz olmasından aklıma gelen tek isim Hershell olmuştu.

"Hershell" diyerek koltuğa koştuğumda gırtlağının koparılarak öldürülen Hershell'ı görünce kendimi yere atıp şaşkınlıkla Hershell'ın ölü bedenine baka kaldım. Nasıl öldürülmüştü kim yapmıştı bilmiyordum, ama kesinlikle bulucaktım.

Gözleri açık ölen Hershell'ın gözlerini kapattıktan sonra ağır adımlarla odadan dışarıya çıktım.

Odadan çıktığım gibi tanıdık bir koku burnuma gelmişti. Isabell'in kokusuyda ama tek fark kanla karışmasıydı.

Panikleyip kokunun geldiği banyoya doğtu koştum. Küvetin içinde yüzü parçalanmış bir kadın yatıyodu. Saçları bedeni aynı Isabell'e benziyordu kokusu onun kokuduydu. Ama kendime küvette yatanın Isabell olduğunu söyleyemiyordum.

Gözlerim dolmuştu, dizlerimin bağı çözüldü ve yere çöktüm gözümden akan yaşlarla küvetin içinde cansızca yatan Isabell'e bakıyordum.

Kulağıma gelen ayak sesleriyle bir anda toparlanıp banyodan fışarı attım kendimi gözlerim kıpkırmızıydı. Içimdeki öfke kurtu tetikliyordu, dönüşmemek için kendimi engellesemde pençelerim çıkmıştı bile.

Alt kattan gelen ayak seslerini takip ederek aşağı indim.

Karşımda bana silah tutan iki tane sarışın kadın vardı. Gözlerimi ve rlimdeki pençeleri görünce panikleyip hiç durmadan ateş etmeye başladılar. Kurşunların bir kaçı isabet etsede hemen oturma odasına koşup koltuğun arkasına saklandım.

Normalde bir kurşun bu kadar canımı yakmazdı ama bu omuzuma giren kurşun etimi yakıyordu.

Omuzumdaki kurşun yarasına baktığımda gümüşün kokusu burnumu bile yakmıştı.

Canım çok acıyordu.!

Gümüş kurşun kulkananlar sadece avcılar olmalı diye düşünerek arkasına saklandığım koltuğu bir tekme ile kadınlara doğru itip üzerlerine atladım.

Yere düşen bir sarışının üstüne çıkıp yüzüne birkaç yumruk attım.

Diğer sarışın hemen toparlanıp ayağa kalkmıştı bile ve silahı bana doğrultup "dur yoksa ateş ederim." Dedi.

Üzerinde olduğum sarışın yumruklarımın etkisiyle bayılfığı için hızlıca diğerinin üzerine atlamak için bir hamlee yaptım fakat avcı panikle bir kaç el ateş edip beni yere düşürdü.

Göğüsümde açtığı üç kurşun yarasıyla yere yığılıp acıyla kıvranırkrn gözlerimin kanlanması etrafı bulanık görmeme sebep olmuştu.

Gözlerim kapanırken içeri giren bir kadın daha gördüm. Ondan sonrası çıkan silah sesleri ve kurt hırlamasıydı.

Son AlfaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin