Bölüm Hazalın Ağzındandır
"Seni Hayırsız keltoş" elindeki sopasını havaya kaldırdığında kırışık yüzü iyice kırışıklıklarla kaplanmışı.
"Seni terbiyesiz, git buradan" dil çıkarıp omuz silktiğimde elif'in gülme sesi beni daha çok gülmeye teşvik ederken yaşlı dedenin hararetli homurdanmasıyla yanımıza gelmesi ile kahkalar içinde koşmaya başladık.
Hastane odalarından birine girdiğimizde çıplak bir adamın kız gibi çıkan Çığlı ile karşılaştık. Adam mağlum bölgesini kaparken Hem gülüp hem de bağırıyorduk. Dışarı çıktığımızda iki iri yapılı güvenlik görevlisine çarpıp ensemizden yakalandık.
"Bırak beni şişko" elif adamın elinde çırpınırken adam bıkkınca konuştu;
"Benim kemiklerin iri tamam mı?"
"Ha ha tabi benim nenemde astronot"
"Seni küçük..!" adam sinirlenmişti.
" seni şişko yere bırak beni" ben de çırpınmaya başlayınca iki koca adam da bir birine baktı kıyafetimdeki eli gevşerken elifle yavaş yavaş yere iniş yapıyorduk.Sayın yolcularımız 675 seferli uçak hastenemize iniş yapmaktadır. Lütfen ölün.
Tamam saçmala iç ses.
Her saçmaladığında suçu bana at zaten amk salağı.
"oha!" elif bana bana ne saçmalıyo bu mal dercesine baktığında "iç sesim bana cevap verdi!" dedim heyecanla.
"Tımarhaneye nereden ulaşabiliriz?" diye sordu adama.
"Senin için boş bir yerimiz var, seni götüreyim." arkadan thug life yapan sese döndüğümde beyaz önlüklü bir prens ile karsışlaştım. Ulu unicornlar adına!
"Senin yerini almak ne haddime " kendinden emin bakışlarıyla beyaz önlüklü prense bakarken, prensimiz dehşet bir gülüş ile cevap verdi
"Yerimi alabileceğini bilseydim seni başka bir yere götürürdüm" göz kırptığında ağzım açık onları izliyordum.
"Hah! Değerli vaktimi sana laf sokarak harcamayacağım bay sapık." doktor önlüklü yere bakıp fevkaladeninde fevkinde bir gülüş attıp kafasını bana çevirdi "Laf sokamayınca kaçan insanlardan sanırım?"
Kafamı evet anlamında salladığımda ikimizde güldük. "Hiçte bile! Hazal arya bizi bekliyor!" pis pis baktı doktor önlüklüye. Belli ki baya gıcık olmuştu. kolumdan tutup sert bastığı adımlar eşliğinde beni ardından sürükledi. Uzun koridorun sonuna kadar böyle devam ettik. Ben hala kıkıkırdıyordum. Ona inat yapıyordum, elifle atışmak çok eylenceliydi. Sonu ateş bile olsa._.
Odanın önüne geldiğimizde sonunda kolumu bırakmıştı elif. Kapıyı açıp içeri girdiğimizde yüzümüze hafif bir soğuk vurdu. açık pencerenin önünde dalgalanan perdeden gözümü çekip koltukta uyuyan ulaşa baktım. Ardından kaşları her zamanki gibi çatık olan arya'ya. "Ne bok yiyorsunuz dışarda? Canım sıkıldı zaten. Ulaşın üstüne şunu ört üşür o hazal" ayağındaki pikeyi bana uzattı. Ayaklarımı yere sürte sürte oraya gidip pikeyi aldım. Ben ulaşın üstünü örterken Elif pencerenin yanından uzaklaştı ve aryanın yanındaki sandalyede oturdu. "Ne zaman bitecek bu iş, buradan gitmek istiyorum. " arya tekrar homurdanmaya başladı başının üstündeki serum torbasına yaklaştım. "Bitmek üzere"
"Buraya taşındığımızdan beri Hastasın arya, bazı kontrollerde geçmeni istiyorum."
Haklıydı. Yeni taşındığımız şehir arya ya hiç yaramamıştı. "Elif haklı, bu böyle gitmez. Serum yiyerek iyleşemessin. Hem hastalığın ne onu bile bilmiyoruz, yemek yiyemiyorsun bile."
Arya gözlerini kapatıp yutkundu. "Ben hasta değilim."
Konu uzayacaktı. Ne desek tam tersini söyliyip bizi haksız çıkarmaya çalışacaktı. Hepimiz sustuk.
Herşey değişiyordu. Her şey yeni başlıyordu belki de.
Vuhuu sonunda biraz giriş yapma zamanım oldu! Okuyan ve oy veren herkese çok teşekkürlerimi sunuyorum! Hepinizi seviyorum, kitabı unutmayın! (¬_¬)ノ