TOPRAK...
Uyumak için girdiğim yatakta, bir kaç gündür çıkmadığım orman yürüyüşlerimi düşünüp, aklımdan geçenleri elimdeki eski deftere yazıyordum. Bir haftadır, sırf yanılıyorumdur, geri dönmek istemem sadece geçici bir şeydir diye düşündüğümden evden çıkmak istemiyordum. Ama bunun bir nedeni de eğer ormana gidersem Rüzgar'ın geleceğini bilmemdendi sanırım. O her ne kadar bilmese de ve ben de her ne kadar daha bir haftadır tanıdığım bir insanın beni böyle etkilemesinin sebebini bilmesem de bir şekilde aldığım kararları etkiliyordu işte. Hala bir karar verememiştim. Kafamın bir yerlerinde-ki bu yer oldukça büyük- geri dönme fikri dönüp duruyordu. Kafamı iki yana sallayıp düşüncelerimden kurtuldum ve elimdeki deftere yazdıklarımı okumaya başladım.
Işte yine bembeyaz bir sayfayı daha hayatımın kirleriyle dolduruyorum. Bütün kalp kırıklıklarım, gözyaşlarım, mutluluklarım, üzüntülerim, heyecanlarım, kalp çarpıntılarım bazen pişman olsam da bütün hatalarım...
Gözyaşlarımla süslenen ya da gözyaşlarımdan arta kalan her şey...
Bir saatin ömrü ne kadarsa, ne kadar atıyorsa 'tik tak' , benim kırık kalbimin atacağı da o kadar işte. Umutsuzluklarıma rağmen 'umut' büyüten ben, savaşmaktan kaçtığım için yine paramparçayım işte. Benim için en değerli varlıklardansınız, hayatıma en azından bembeyaz renkler katabilmiş sayfalar. Bir mum ışığı bile yetiyor kirletmeme sizi. Kendimi ateşlerde yakıyorum yakıyorum da sizi neden sürüklüyorum peşimden bilmiyorum. Herkesin yangınını, sancısını söndüren bir şeyler vardır ya hani, benim yangınımı bir tek siz söndürebiliyorsunuz. Yazı yazmayı da okumayı da öğrendiğim o kara tahta, sanki ta o gün işlemiş içime karanlığını.
Sessiz çığlıklarım , haykırışlarım nafile mi değil mi bilmiyorum. Kim duyuyor beni? Yoksa herkes sağır ve dilsiz mı bana? Korkmak bazen çare oluyor yaralarıma , yalan değil. Korkum sabrım oluyor. Gökyüzünün maviliği mi, yoksa yeryüzünün maviliği mi sonsuz olan çözemiyorum.
Etrafım dört duvar... Yine beyaz yine beyaz. Tek siyah benim ya zaten aranızda. Siz mi çok iyisiniz , yoksa ben mi çok kötüyüm?
Off... Düşün mesela. Bir yaprak görürsün. Delik deşik ,paramparça. Az ötesinde de bir tırtıl. Pek bir farkım yok işte o yapraktan. Tırtıl mı? Hah!!! Onda bir tane bende bin..."*************************
Insan rüya gördüğünü bir şekilde idrak etmesine rağmen, rüyası kabusa döndüğünde korkmaktan kendini alamıyor. Bende her ne kadar şu an rüya gördüğümü bilsem de hissettiklerimi açıklayacak kelime bulamıyordum. Ilk başlarda mutluydum. Babamla sürekli piknik yapmaya gittiğimiz ormandaydım ve sürekli oturduğumuz bankta oturuyordum. Uzun zamandır hissetmediğim kadar da mutluydum. Etrafta bizim gibi piknik yapmaya gelen bir kaç aile vardı. Sonra baktığım herkes teker teker kaybolmaya başladı. Her şey de bundan sonra başladı zaten. Babamın bana seslendiğini duydum. Içinden bir ses dönüp bakma dese de ben babamı görmeyi rüyada bile olsa o kadar çok istiyordum ki. Dönüp baktım babama. Ben ona baktıktan sadece saniyeler sonra kayboldu zaten silik olan görüntüsü. Kendi etrafımda yavaşça bir tur dönüp çevremdeki herkese baktım. Hepsi yavaşça silindi. Yalnızdım... Içimdeki korku ve babamı görememenin hayal kırıklığıyla oturdum kalktığım banka. Bir süre ellerime baktım. Biraz daha korktum sessizlikten ve yalnızlıktan. Biraz daha korktum kendimden. Sonra ince cılız bir ses duydum. Kafamı kaldırıp bakmadım. Yine korktum.
"Bu senin seçimindi." duyduğum ses küçük bir kız çocuğuna aitti. Sesinin çocuksu tınısından ve inceliğinden anlamıştım. Ama o an için önemli olan benimle konuşanın kim olduğu değil ne söylediğiydi. Bunun benim seçimim olduğunu mu söylemişti?
"Anlamadım?" dedim kurduğu cümleye biraz daha açıklık getirmesini umarak. "Bence anladın. Sadece açıklama bekliyorsun."
"O zaman açıklar mısın?"
"Şöyle ki sen kendini herkese kapatmayı, uzaklaşmayı seçtin. Bir nevi yalnızlığı da seçmiş oldun. Bunu tersine döndürmek de devam ettirmek de yine sana kalmış. Ama bir düşünsene arkanda bıraktıklarını. Deniz'i düşünsene. Nehir'i düşünsene. Senin seçimin onları ne kadar etkiledi, ne kadar hırpaladı düşünsene. Sence verdiğin karar doğru muydu?"
Bir süre sessiz kaldım. Konuşamadım. Sonrasında yine korktum.