2. BÖLÜM

216 42 6
                                    

Ben hala ne yapıcağımı düşünürken Mert hareketlenmeye başladı ve babaannemin elindeki valizi alarak "hoşgeldin babaanne" dedi. Babaannemin suratı hemen düzeliverirken "sağolasın oğlum, senin bu ablan olcak işe yaramaz bön bön suratıma bakınıp duruyordu" diyip gıcık gıcık bana baktı ve ardından da içeriye girdi. Babaannem arkasını döndükten sonra Mert bana göz kırparak babaannemin arkasından o da gitti. Aklı sıra bana nispet yaptığını sanıyor. Salak çocuk.

Arkalarından bende salona geçtiğimde babaannem bacaklarını sehbaya uzatmış, bir bacağını diğer bacağının üzerine koymuş bir şekilde çoktan kurulmuştu. Hayır yani beni kınıyor kendisi benden de beter. Gelir gelmez ey Allahım yarabbim ya.
"Hoşgeldin babaanne" diyip elini öpmek için harekete geçtim. İnşaallah elin temizdir babaanne...

Bir elini elimin içine alıp dudağıma ordan da alnıma götürdüm, inşaallah doğru öpmüşümdür yoksa dilinden kurtulamam valla.
"Hoşbuldum" diyerek sertçe elini çekti.

Mertle babaannem güle güle sohbet ederken ben onlara bakmak istemesemde bakıyordum.
Bu annem nerdeydi Allah aşkına. O olsaydı bu kadar sinirlenmezdim bari.
Kapı açılınca 'oh be sonunda' dedim ve ayağa kalkıp annemin yanına gittim "Anne nerdesin sen ya!?" dedim." Gülçin ablan çağırdı onun yanına gitmiştim." dedi ve beni olduğum yerde bırakarak salona girdi. Gülçin abla bizim alt komşumuzdu. Eşi öğretmen kendisi ise hemşireydi. Altı ay önce evlenerek buraya taşınmışlardı ve Gülçin abla da üç aylık hamileydi. Eşi matematik öğretmeni olan Murat abi de Gülçin ablanın evde olduğu günler onu bize emanet etmişti. Annem çalışmıyordu çünkü babaannem karşı çıkmıştı. Kadın kısmı çalışmaz oturur evinde işini gücünü yapar demişti ve annem de mecburen çalıştığı iş yerinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Ama şu aralar bir pastane açmak istiyordu, babam da buna olumlu bakmıştı. Bizde satılık bir dükkan arıyorduk.

Annemle ben masayı hazırlarken babaannem de babama birşeyler anlatıp duruyordu ama ben hiç oralı değildim. Bana ne Bakkal Muhiddin'in kızının beşiz doğurmasından ve üç ay sonra yine hamile kalmasından. Kudurmuşlar yahu töbe töbe ayıp vallahi...

En son masaya suyu da koyduktan sonra annem herkezi yemeğe çağırmıştı. Sofraya ilk oturan, koşarak gelen Mert olmuştu. Sonra babaannem,babam,annem derken en son da ben oturmuştum. Bunlar hep babaannemin diline düşmiyim diye. Açlıktan gebersem bile o gidesiye kadar hep en son ben oturucaktım yemeğe.

Tabaklarımıza yemeğimizi aldıktan sonra napıcaz, yemeye başlıyacağız. Bizde öyle yaptık.
Tam çorbamdan bir yudum içmek için kaşığı ağzıma götürüyordum ki "Defne, tuzu ver bakiyim" diye konuşan babaannem yüzünden içememiştim. Sırf bana gıcıklık olsun diye yapıyor ha yoksa tuz Mert'e daha yakın! Neyse sakin olmalıyım. Bu daha başlangıç.
"Mert tuzu versene" dememle " Ben Mert'den istemedim" demesi bir oldu. Sabır sabır sabır.
Gözüm anneme kayınca kaş göz işareti yaparak 'kalk' demeye getirmişti. Kalkıp masanın etrafından geçerek Mert'in yanından tuzu aldım ve babaannemin yanına koydum. yerime geri geçtiğimde çorbamı içmek için hamlede bulunduğumda beni şaşırtarak birşey istememişti.

Ben hariç herkez birşeyler konuşurken ben yarın ki maçı düşünüyordum. Kazanmayı bütün takım çok istiyorduk çünkü çok fazla emek harcamıştık bu sezon.
Yemeğin ortasında Babamın hapşurmasıyla kendimden geçik bir şekilde "çok yaşa" demem gecikmemişti. Babam da bana karşılık "hep beraber" demişti.

Yemekten sonra odama geçtiğimde telefonumun bildirim ışığının yandığını farkederek telefonumu elime aldığımda mesaj geldiğini gördüm.

Gelen: Kaan

Kanka naber ya. Hiç arayıp sormuyon ayıp oluyo vallahi :D

Güven Bana #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin