Hayallerin sınırı yokken biz onu sınırlı hayatlarla karşılaştırıyoruz. Hayallerimizin mutluluğunu hayatımızın hüznüyle aynı keseye koyuyoruz. Aslında bu bir cesarettir. Cesaretli insanlar üzüleceklerini bile bile hayal kurarlar. Kurdukları hayaller gerçeğe dönüşmese de onlar gerçeğe dönüşmesi için uğraşırlar, çoğu zaman böyle insanları görünce dalga geçer, onlara gurursuz, pişkin, salak ve daha bir sürü şey deriz ama bilmeyiz ki onların cesaretli insanlar oldunu. Aslında salak olan bizizdir. Onlar gibi cesaretli olup hayal kurmak yerine hayallerden kaçıp hayatın bize getirdiği şeylerle yetiniriz yani kaçarız, bir korkak gibi.
Hayatın bazı insanlar için kolay bazı insanlar için zor oldunu düşünürüz bilemeyiz ki hayatı kolaylaştıranda, zorlaştıranda bizizdir. Herşey aslında bizim elimizdedir, tabi biz bunun farkına varamayız çünkü hep dar açılı düşünürüz. Gereğinden fazla herşeyi kafamıza takar bunları beynimizde yorumlayarak büyütür ve sonra kendimize çok büyük bir sıkıntı haline getiririz. İşte aslında genelimiz hep bu yüzden hayallerden kaçar, hayallerin onu üzdünü düşünür ama aslında hayaller değildir onu üzen, kendisidir, gururudur, korkaklığıdır. Artık korkmak yerine cesartimizi toplayıp mutlu olmaya çalışmalıyız. Eğer mutlu olmak yerine mutsuz olursak sanki bir uçurumun kenarında düşmek üzereymişiz gibi hissederiz. Yaşamayı sevmek yerine, yaşamaktan nefret ederiz aslında bu bir yerde de akılsızlığımızın kanıtı olabilir.
Uyanmalıyız artık görmeliyiz hayalin ve hayatın farkını. Herşeye rağmen cesartimizi toplamalıyız. Büyük hayaller kurmalıyız ve başarısızlık riskini göze almalıyız ki az yada çok mutlu olabillelim.