"Hadi ama Sehun! Bunun tehlikeli olmadığını sana kanıtladım! Bir sürü makale ve deneyim yazıları okudum. Daha neyden korkuyorsun anlamıyorum?"
Jongin minik yavru bir kedi gibi Sehun'un peşinde dolanıyordu. Sehun ise hiç pas vermiyordu. Çünkü Jongin'in bu isteğinin tehlikeli olmadığına ikna olmamıştı. Jongin, "Bak yeni bir makale daha buldum! Üstelik bu da geçen seneden. Astral seyahat yapan 20 kişiden 17'si bunun harika olduğunu söylemiş!" diyerek ikna çabalarını sürdürmeye devam ediyordu.
"Ama 3 kişi de memnun olmamış o zaman, değil mi? Ve ben eminim ki sen 4. kişi olmaya adaysın."
Jongin gözlerini devirerek tableti kapattı ve kanepenin üzerine attı. Sehun şöyle bir göz ucuyla baktı ve kafasını sallayarak yeniden işlerini yapmaya koyuldu. Jongin ise o sırada televizyonu açmış tenis maçı izlemeye koyulmuştu. Aslında sporla pek bir alakası yoktu ama o an televizyonda izleyecek başka bir şey bulamamıştı. Jongin'in ilgilendiği tek şey uyku ve danstı. Dans etmediği zamanlarda genel olarak uyurdu. Üstelik bu kadar tembel ve uykuyu sevmesine rağmen mankenlere taş çıkaran bir fiziği vardı ve çevresi tarafından da oldukça kıskanılırdı bu özelliği. Sehun, Jongin'in bu fiziğinin sırrını dansçı olmasına bağlıyordu. Çoğu kez de, "Obezite olmadığın için şanslısın. Dans yeteneğine dua etmelisin." diyerek Jongin'e serzenişlerde bulunurdu. Kai ise çapraz bir gülümseme ile karşılık verip, "Sana da tavsiye ederim. Dans güzel şey." derdi. Sehun da bazen Jongin ile dans ederdi. Ama Sehun'un ilgilenmesi gereken daha önemli işleri oluyordu. Dans, Sehun için boş vakitlerini değerlendirebileceği bir hobiydi yalnızca. Çalışması ve ev işleri ile ilgilenmesi gerekiyordu. Jongin'in tembel olmasına karşın ona tek bir kelime etmez ve evin işlerini tek başına halletmeye çalışırdı. Çevresindekiler ona hep Jongin gibi bir ev arkadaşı olduğu için çok şanssız olduğunu söylerlerdi. Sehun söylenen sözlere gülüp geçer, tepkisiz kalmayı tercih ederdi ve, "Kirasını tam vaktinde veriyor ama!" diyerek dalgayla karışık onu savunmaya çalışırdı. Sehun'un Jongin'e özel bir şeyler hissettiği aşikardı ama bunu kendisine bile itiraf edemiyordu. Etse bile bunu Jongin'e belli edemezdi. Bu riskti ve Sehun Jongin'i kaybetmeyi göze alamazdı.
Esasen Jongin'in bu 'astral seyahat' gibi çılgın fikrini kabul etmemesinin nedenlerinden biri de buydu. Ona karşı beslediği hisler ve iç güdüsü bunu kabul etmemesi, izin vermemesi gerektiğini söylüyordu. Bariz bir tehlike yoktu bunda belki ama bilinçsizce yapılan bir şey, ufacık bir hata Jongin'in rüyada sıkışıp kalmasına ve bir daha asla uyanmamasına neden olabilirdi. Jongin bu astral seyahat fikri için uzun zamandır araştırma yapıyor ve çalışıyordu. Hatta Kore'de astral seyahat yapan kişiler ile de konuşmuş hepsinin deneyimlerini de bizzat yüz yüze görüşerek almıştı. Jongin bilinçliydi, nerede ne yapması gerektiğini de teker teker notlar alarak listelemiş ve hepsini Sehun'a da okumuştu. Ama yine de Sehun buna karşı çıkıyordu.
Akşam üzeri Sehun, lisedeyken onu üniversite sınavı için hazırlayan üst sınıflardaki hyungları ile görüşmek için dışarı gideceğini söyledi. Jongin o sırada salonun ortasında dans etmekle meşguldü.
"Dışarıdan istediğin bi şey var mı?" diye sordu Sehun ilgisiz gence. Jongin ise, "Hayır!" diye nefes nefese bağırarak yanıtladı.
Sehun derin bir iç çekti ve her zamanki spor ayakkabılarını giyerek yola çıktı. Şehirdeki metrobüsü kullandı ve yarım saat sonra bir barbekü salonunda Minsek ve Jongdae hyungları ile buluştu. Sehun gülerek, "Minseok hyung, yaşın ilerledikçe gençleşiyorsun! Kim senin hyung olduğuna inanır ki?" diye hyungu ile kısa bir sohbet gerçekleştirdi. Ardından da Jongdae'ye dönüp, "Her zamanki neşen yine aynı. Ah hyung... Bu kadar enerjiyi nereden buluyorsun?" diyerek ona da sarıldı. Jongdae de yine tanıdık kahkahası ile doldurdu salonu ve karşılıklı olarak masalarına oturdular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANDROMEDA
Teen Fiction"...Bazı başlangıçlar sonsuzluğun ilk adımıdır." --- Çaylak, 'yazarımsı' bir kişinin yazdığı ilk hikaye... :') Nam-ı diğer Exolata.