Yazar: SedaWeasley
Yoongi'nin gök gürültüsü ve şimşekten hoşlanmadığını söylemek yetersiz olurdu. Bu, onu korkutan ve tekrar çocuk gibi hissetmesine yol açan neredeyse tek şeydi. Şansına, stajyer olduğundan bu yana fazla gök gürültüsüyle karşılaşmamıştı; çıkışlarından bir yıl sonra fırtınaya yakalandığı yalnızca bir olay olmuştu ve korkusunu havanın soğukluğu ve hasta oluşuna dikkat çekerek saklamayı başarmıştı. Çoğu kendinden küçük olan grup arkadaşlarının bunu anlamaları fikrinden nefret ediyordu, zayıf gözükmek istemiyordu, zaten bugünlerde hepsi onun boyunu geçmeye başlamıştı.
Son günlerde V grafiklerinde elde ettikleri başarılarıyla ilgili bir Çin radyosunun çekimlerinden geri döndüklerinde şansı bitmiş gibi görünüyordu, gökyüzü bulutlarla kaplanmıştı ve yağmur damlaları odadaki üyelerin şimdiye kadar gördükleri en şiddetli yağış için gökten düşüyordu. Oldukça geçti- veya erken, saat neredeyse sabah ikiyi gösteriyordu ve herkes yarınki programları boş olduğu için mutluydu. Yoongi herkes oturma odasına yığıldığında koltukta oturuyordu, inanılmaz yorgundu, diğer üyeler de neredeyse baygın halde oldukları için minnettardı.
"Millet sizi bilmiyorum ama ben uyuyacağım, eğer herhangi biriniz beni öğleden önce uyandırırsanız," Yoongi yorgun kol ve bacaklarını oturarak esnetirken kızgın ve sert bakışlarını en genç ve haylaz üyelerin üzerinde gezdirdi, "Sonraki doğum gününüzü görecek kadar yaşayamazsınız," bitirip odadan ayrılmak için hareketlendi.
Dışarıyı seyreden Jungkook hevesle pencereden dışarısını gösterdi, "Hyung, hyung, bakın! Fırtına çıkacak, bu havalı değil mi?" Çocuk bir medyummuş gibi neredeyse o konuştuktan iki saniye sonra şimşek yere çarptığında gökyüzü bir havai fişek gibi parladı. FLAŞ. Ardından alçak bir gök gürlemesi duyulduğunda çocuklar toplu olarak yerlerinden sıçradılar.
"Pekala, bu tüyler ürperticiydi... ama Hyung, o kadar da değil." Tae kolunun üstüne kelepçelenmiş gibi tutunan Yoongi'nin yüzüne dikkat çekerek eğlenmiş bir sesle söyledi. Yoongi elini alev alıyormuş gibi indirdi ama hâlâ hızlanmış kalbini sakinleştirmeyi başaramamıştı. Aniden, odaya gidip karanlıkta tek başına yatma havasından çıkmıştı.
"Hyung iyi misin?" Bu sefer konuşan Jimin'di, herkes Yoongi'ye bakmaya devam ediyordu.
"İyiyim, Park Jimin." Etrafına bakıp onların diğer odaya gitmelerini engellemek için bir sebep bulmayı denedi, bir kez daha şimşek çaktığında elinde olmadan ciyakladı, vücudu titriyordu. "Hey, bir şeyler yemek ister misiniz? Televizyon izlemek? Ha?" Güçsüzce denedi ama bazıları çoktan diğer odaya doluşmuştu bile.
"Hyung, bence hepimiz uyumalıyız. İstersen sen burada kalabilirsin." Namjoon hâlâ uykuyla uyanıklık arasındayken onun davranışlarındaki tuhaflığı fark etmeyerek esnedi. Yoongi biraz daha şimşek çaktığında onun omzunun üstünden balkona açılan geniş cam kapıya baktı.
FLAŞ.
"Hayır, hayır böyle iyi- hadi uyuyalım." Kekeleyip kendini yatıştırmaya çalışırken diğerlerinin arkasından hızla içeri girdi;
Aptal olma.
Yalnızca gök gürültüsü.
Sen bir çocuk değilsin.
Aptal olma.
FLAŞ.
Sendeledi, kalbi boğazında atarken pembe pijama altını bacağına geçirmek için kumaş parçasıyla güreşen Jin'in üstüne düştü. Sızlandı ve ikisi birlikte yere düştüler.
"Özür dilerim, özür dilerim." Yoongi yarı uyanık yarı uykuda olan hyungunu ayağa kaldırdı ve aceleyle, başka gök gürültülerinden kaçınmayı umarak üstünü değiştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Through the Storms → YoonKook (ÇEVİRİ)
FanfictionYazar: SedaWeasley - https://www.asianfanfics.com/story/view/762902/through-the-storms-yoongi-bangtan-jungkook-suga-yoonkook-sugakookie - Yoongi'nin gök gürültüsü ve şimşekten hoşlanmadığını söylemek yetersiz olurdu.