"Seni içimden terk ediyorum"
Senin haberin olmadan, kendimi daha fazla yıpratmadan seni içimden terk ediyorum.
Seni içimden terk ediyorum
Terk ederken benliğimden vazgeçiyorum
Kendimi de seninle terk ediyorum
Belki de;
Yaşarken ölüyorum...
"yaşlarımı
yanağıma varmadan öldürüyorum
tam sancağımdan yaralıyorum kendimi..."
Dışarı boşaltamıyorum kendimi. Ağlayamıyorum... Bunun ne kadar zor olduğundan haberin var mı? Boğazındaki düğüm öyle bir hale geliyor ki içindeki biriktikçe, geçmiyor. Senden gelen yara bile güzel ama ben yine de seni içimden terk ediyorum.
"ne tuhaf değil mi
içimi acıtan da sendin acımı dindirecek olan da
ya öldür beni dedim
ya da git benden
içi bulanık bir sevdanın ucunda
seni kaybettim"
Seni kaybettim ya... Kendimi de kaybettim ben. Seni kendime o kadar karıştırmışım ki kendi kuyumu kendim kazdım... Şimdi yaramsın, acımsın ve hala sol yanımsın. Yine de seni içimden terk ediyorum.
"elveda canımın ardı"
Elveda canımın acısı... Kendini iyi bak! Sen kendini bana vermedin ama ben sendeyim... O yüzden kendime iyi bak!
"saçları yağmurlu kız"
Gözleri bulutlu kız...
susacak kadar bile yanımda değilmişsin
geç fark ettim."
Her geç kalışım daha derin bir yaraydı bana... Sessizliğimi bile paylaşamadıysam, paylaşamadıysak neyleyim ben senin 'Buradayım' nağralarını...
"yalnızlık üstüme yıkılıyor
ben koluma takıyorum
çünkü şairim
bilirsin yanımdayken de gurbetimdin."
Sen benimken de bir o kadar değildin. Belki de benim hiç olmamıştın... Bilemiyorum. Sen hep başka dallara konan kuş, bense limanın birinde unutulmuş, çürümeye mahkûm gemi. Çapasını denizde değil de o minik kuş kalbine atmış. Her şeyi unut, bunu unutma!
"bir insan bu kadar eksilebilir mi"
Evet, bir insan bu kadar eksilebilir. Bir insan kendini başkasına vererek kendini bu kadar mahvedebilir. O küçük kan pompalayan zavallıyı ancak bu denli yok edebilir.
"gözlerinde gizledi o seni sen bilmedin
o adam bendim unuttun mu
bak sevdiğin adam gülmeyi bile unuttu
seni unutamadı"
Seni bir türlü unutamadı! Sen belki onun varlığını bile unuttun, sende ki kalbini unuttun ama o seni unutamadı. Sen onu öldürdün ama bundan haberin bile olmadı. Çünkü sen onu unuttun! O hala senli hayallerle yaşama çabasındayken...
"hani sen sevdiğini
yarı yolda bırakacak kadar yüreksiz değildin
hani sen bana kalkmayı değil
düşmemeyi öğretecektin neredesin neredesin"
Beni bu ışık görmeyen kuyuya fırlattın ve gittin. Sen bana düşmemeyi öğretirken en has düşüşü yaşattın. Kalkmayı öğretmedin ya yüreksizim... Şimdi ben bu karanlıkta sonsuzluğa mahkûm kaldım!
"ellerine hüzün bulaşsın bu gece
kanlı bir mektup bırakırım belki de sana"
Senin sebep olduğun yaralardan akan kanıma bulaşan bir mektup. Hüzünlü ol onu okuduğun gece. Benim senin yüzünden hep hüzünlendiğim gibi... Mektubu okuduğun zaman bil ki; bu hayat, hayatım sana adandı...
"bir yerlerde sessiz bir çığlık kopacak
bir dal kırılıp uçuruma düşecek"
Ve kimsenin umurunda olmayacak. Sessiz çığlığın sahibi can çekişerek kendi içinde ölecek ve kimsenin ruhu duymayacak. Uçurumdan bir parçası daha düşecek o kişinin. O kişi her geçen gün ruhundan bir parça daha öldürecek...
"ağlamayacak kadar vazgeçeceğim senden
öfkeme bile değmezmişsin diyeceğim
ve seni yine terk edeceğim"
Ama asla kendime itiraf etmeyeceğim. Seni her terk ediyorum dediğimde yaranı kanatacağım. Böylelikle seni ömrüm boyunca içimde diri tutacağım.
"uçurumlarca uzağım sana
kan revanım"
Sen uçurumlara yaklaşamazken ben senin için sonunu düşünmeden atladım o uçurumlardan... Şimdi kan revanım ama kimin umurunda!
"susuşlara prangalı dil
kanlı düşler kuyusunda
ölüm çığlıkları atabilir"
Ve o çığlıkları biri duysa, intihar ederdi. Çünkü o çığlıklarda hüzün, acı, eksiklik, yalnızlık... her şey o çığlıklarda gizliydi. Kimse taşıyamaz o kadar yükü belki ama o taşımak zorunda bırakılmış.
"keskinleştikçe erirmiş bıçak
bilemedim"
Seni sevdikçe kaybedermişim. Bilemedim.
"ne zaman
içimden sana ait bir şeyleri söksem
kendimi parçalıyormuş gibi oluyorum"
Senden gelenleri o kadar kendime mühürlemişim ki, her vazgeçme çabamda, ruhumu öldürüyorum.
VE HERKES EKSİKSİZ GİTMİŞTİR, GELDİĞİ GİBİ.
Yazan: Büşra Nur Yılmaz