"Hazır mısın?" filenin karşısında, topu karşılamak için bekleyen Lucy'e baktım.Biraz öne doğru eğildi ve topa odaklanıp "Hazırım!" diye bağırdı.Topu sert bir şekilde karşıya gönderdiğimde topa yönelip manşetle bana gönderdi.Manşetlerinde hiçbir sorun yoktu, bu konuda eskisinden daha iyiydi ama servisleri hala yeterli değildi. Attığında ya fileyi geçemiyor ya da yönü yanlış yere doğru gidiyordu.
Bu sefer servis çalışmaya yöneldik ve bana servis atmasını söyledim. Ona bu konuda bütün ipuçlarını ve yöntemleri söylemiştim, eğer hala atamıyorsa bu benim suçum değildi.Artık bir takım olarak çalışmalara başlayacaktık ve o hala aynı durumda olursa takıma girmesi söz konusu olamazdı. Hem bu benim daha çok işime gelirdi. Zaten bir süre sonra pes edeceğini düşünüyordum. Çünkü artık bu iş için eskisi kadar hevesli değildi.Fazla yorulduğu gözlerinden belli oluyordu.
Birkaç deneme yapmasına rağmen topu bana gönderemedi.Bu sırada bende sinirlenmemeye çalışıyordum. Hadi ama bir servis atmak ne kadar zor olabilirdi ki! Bütün çabalarımdan sonra güzel bir servis karşılamayı hakediyordum.
Ona, topu atması için çıkışacakken başını başka yöne çevirmesiyle bende baktığı yere baktım.
Bakmamla duvara yaslanıp kollarını birleştirmiş bizi izleyen Dylan'ı görmem bir oldu.Ne kadar süredir orada durup bizi izlediğini bilmiyordum. Bize baktı ve başını iki yana doğru sallayarak yavaş adımlarla Lucy'nin yanına ilerlemeye başladı.
Ne olduğunu yada neden geldiğini anlayamamışken ona seslendim.
"Hey, çalışmamızı bölemezsin! " şakayla karışık konuştuğumda bana umursamaz bakışlarının yanında dişlerini göstererek gülümsedi.Bu gülümsemenin anlamını biliyordum. Bu gülümseme daha çok kimse işime karışamaz düşüncesiyle, kendinden emin oluşunun bir göstergesiydi. Her ne anlama gelirse gelsin, bu gülüşü görünce bende birşey diyemedim. İçim eridi içim! Ne yapabilirdim ki, zaten fazla gülümsemeyen birisi olduğundan yüzünde bir tebessüm oluştuğunda bile yere yığılacakmış gibi hissediyordum.
Onları izlemeye döndüm. Lucy'nin suratı asıktı. Büyük ihtimalle, Dylan onun beceriksizliğini gördüğü için morali bozulmuştu.Aralarında birşeyler konuştular, tabi ben bu kadar uzaklıkta onları duyamıyordum.Salak gibi öylece durduğumu farkettiğimde ikisi de bana dönüp bakmaya başladı.Ne? Anlamında bir hareket yaptığımda Dylan topu tutup bana gönderdi. "Servis at!" dediğinde anlayamamış gibi ona baktım. O da bunu farketti ve bir açıklama yapma gereğinde bulundu.
"Sen iyi bir hoca değilsin, bu yüzden Lucy'e benim birkaç taktik vermem daha iyi olur." dediğinde Lucy kenara kayıp kıkırdadı. Pis şıllık!
"Sen voleybol oynamaktan ne anlarsın? Gidip kötü çocukluk falan yapsana! "
"Fazla uzatma, at hadi! " dedi sabırsızca.Bunun üzerine sinirlenip topu yerde sektirdim. Bunu yaparken de ona bakıyordum. Dylan Lucy'e birşeyler anlatıyordu ve Lucy'de gülümseyerek ona bakıp, dediklerini dinliyordu.
Sert bir servis göndermeme rağmen zorlanmadan topun altına girip karşıladı. Top bana geldiğinde yine sert bir şekilde gönderdim. Bir süre top yere düşmeden oynadık ve en sonunda attığım topun hızını ve yüksekliğini avantaja çevirerek hızla fileye yaklaştı ve smaç attı. Yine de ben herşeye hazırlıklı olduğum için bunu farkedip manşetle karşılamayı başardım. Bu sefer karşılık vermek yerine topu tuttu ve bana doğru yaklaştı.
Topu karşılayabildiğim için böbürlenerek ona baktım. "Demek ki hava atacak kadar iyi değilmişsin." derken bir yandan da alayla sırıtıyordum.
"Öyle birşey iddia etmemiştim ama yine de senden daha iyi bir hoca olduğum kesin." dediğinde onun da yüzünde bir sırıtış vardı. Belli oluyor dememek için kendimi zor tuttum. Böyle bir konuda onunla tartışacak kadar çocuk değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜRTÜK
Teen FictionÇoğu hikayede masum kızları destekleyip onlar için üzülüp, sevindik.Oradaki sürtük kızlar hiç umrumuzda olmadı.Peki ya hikayedeki başrol bir sürtükse ne olur? İşte sürtük kızımız Jessica.Popülerliği doruklarında yaşayan ve bütün erkekler tarafından...