"Ahmed" dedi Mahpeyker bir akşam yemeği sırasında.. "Handan Sultan'ın vefatı sence de biraz şüpheli değil mi ? Kadıncağız uykusunda öldü. Hiçbir rahatsızlığı yoktu ki.."
"Tam olarak ne söylemek istiyorsun ? Validemi biri mi öldürttü yani ? Suikast mi ?"
"Bilemiyorum ama bence bunun araştırılması gerek. Altından ne çıkacağı hiç belli olmaz. Gerek hekimler, gerekse tecrübeli bir paşa bunun üzerinde durabilirler."
Ahmed düşünceliydi... Biraz sonra "Aslında doğru söylüyorsun." dedi. "Bunu araştırtacağım. Bunu en iyi Derviş Paşa yapar. En sadık, bana en yakın olan paşadır. Amcam gibidir. Bei hep koruyup kolladı sağolsun."
Gülüştüler...
Uzun zamandır paşalar ve beyler, Ahmed'i, Şehzade Mustafa hakkında kışkırtıyorlardı. Ahmed'in ilk şehzadesi Osman, ve ardından Mehmed doğduğundan beri sürekli Şehzade Mustafa'nın artık idam edilmesi gerektiği yönünde söylemlerde bulunuyorlardı. Zira saltanat yalnızca babadan oğula geçmekteydi. Bu nedenle padişahın bir kardeşinin hayatta kalması demek, devletin kendisine bir tehdit demekti. Bu nedenle Ahmed, bir gece tekrar Şehzade Mustafa'nın öldürülmesine hükmetti.
Kösem... Kösem son anda Ahmed'i engellemeyi başardı.
"Yapma Ahmed.. Kaideleri değişterebilirsin. Sen bir padişahsın.. Unuttun mu ? Bunu kendin söylemiştin. Eğer istersen kardeşin ölmez. Her şey, senin gerçekten istemene bağlı."
Kösem'in hasodaya habersiz gelmesiyle Ahmed'in hükmünü anlaması bir olmuştu. Zaten kötü durumda olan Ahmed, kolayca ikna oldu ve kardeşini idam ettirmekten tekrar vazgeçti. Lakin ne gam... Şehzade yine çok üzülmüş, ve korkmuştu. Öyle ki, günlerce sürekli ağlayarak uykusundan uyandı...
Derviş Paşa ise haftalar süren araştırmalarının sonucunda Handan Sultan'ın nasıl öldüğüne dair en ufak bir iz bulamamıştı.
Derviş Paşa, Macaristan seferiyle meşgul olan Vezîriâzam Lala Mehmed Paşa'yı gözden düşürmeye çalıştı. Özellikle Anadolu'daki karışıklıklar ve Şah Abbas'ın Osmanlı topraklarına yönelik saldırıları dolayısıyla vezîriâzamın bizzat İran Seferi'ne çıkması gerektiğini padişaha telkin etti. Bir yandan da Lala Mehmed Paşa'nın yakın adamı yeniçeri ağası Hüseyin'i Halep beylerbeyiliğiyle İstanbul'dan uzaklaştırdı. İsteği doğrultusunda İran seferi serdarlığı ile görevlendirilen yaşlı ve hasta vezîriâzam ordu Üsküdar'a geçtiği sırada vefat etti. Lala Mehmed Paşa'nın hizmetinde bulunan Peçuylu İbrâhim, Şeyhülislâm Sun'ullah Efendi'nin Defterdar Bâkî Paşa'ya yaşlı vezîriâzamın, tedavisiyle uğraşan bir Portekizli hekim tarafından zehirlendiğini söylediğini belirterek bunda Derviş Paşa'nın rolü olduğunu ima eder.
Mehmed Paşa'nın ölümü üzerine vezîriâzam olan Derviş Paşa, bu defa zahire sıkıntısı çekilebileceği ve geç kalındığı gerekçesiyle seferin ertelenmesi için I. Ahmed'i ikna etti. Ancak bu konuyla ilgili müşavere meclisinde Şeyhülislâm Sun'ullah Efendi, Üsküdar'da bulunan ordunun sefere çıkmasının daha uygun olacağını ileri sürdü. Tartışmalar sonunda Şark seferi serdarlığı Deli Ferhad Paşa'ya verildi, vezîriâzamı sefere göndermek istediği için de Sun'ullah Efendi görevinden azledildi. Böylece İstanbul'da kalan Derviş Paşa bazı devlet işlerindeki usulsüzlüklere el attı. Öncelikle Avusturya ile barış yapılması işine yöneldi. Elçileri Lello vasıtasıyla İngiliz kralından uygun bir antlaşma için aracı olmasını istedi. Savaşların ağır masrafları yüzünden ortaya çıkan para sıkıntısına çareler aradı. Özellikle dinî hizmet görenlerin geçimleri dışında oldukça fazlalaşmış olan tahsisatlarının (duâgûluk vazifeleri) kesilmesini ve varlıklı yahudilerin ihtiyaç fazlası gümüş ve mücevherlerine, karşılığı bir iki yılda devletçe ödenmek üzere el konulmasını düşünmüştü. Yaptığı icraatlarla yeniçerilerin güvenini kazanırken bu iki zümre kendisine düşman oldu. Rüşvet alanlar, görevlerinde suistimalde bulunanlar ve sahte para basanlara karşı sert bir mücadeleye girişti. Avusturya ile devam eden barış müzakerelerini bir sonuca bağlayan, Osmanlı siyasî ve diplomasi tarihinde oldukça önemli bir yeri bulunan Zitvatorok Antlaşması onun sadâreti sırasında imzalandı.
Bu sırada Şark seferi serdarı Ferhad Paşa'nın Celâlîler'e karşı Kayseri ve Konya'daki başarısızlık haberleri geliyordu. Ordudaki sipahilerden sonra mevâciblerini alamayan yeniçeriler isyan etmiş, Ferhad Paşa'nın izin vermesiyle bu askerler Üsküdar'a gelmişlerdi. Öte yandan Canbulatoğlu isyanı da alevlenmişti. Vezîriâzam bölükbaşıları aracılığıyla askerlerin karşıya geçmemelerini, Aydın ve Saruhan'da kışlamalarını emrederken Muallim-i Sultânî Mustafa Efendi ile Ebü'l-Meyâmin Mustafa Efendi'nin vefatıyla tekrar şeyhülislâm olan Sun'ullah Efendi'nin telkinleri sonucu azledilip ortadan kaldırılması kararı alınmıştı. Azledildiğinden habersiz saraya davet edilen vezîriâzam burada boğularak öldürüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖSEM: Gücün Zirvesi
Historical FictionÖyle bir kadın ki... Güçlülerin güçlüsü. Kudretli sultanların en zirve basamağı. Tek bir lafıyla istediği yerine getirilebilen.. Emir bekleyen değil, bizzat emirleri veren ve imparatorluğu idare eden bir kadın. Osmanlı'nın ilk ve tek kadın padişahın...