İpek 'Gelin Hanım' pankartını tutan adama doğru yürüdü.
"İyi geceler."
"Gelin Hanım siz misiniz?"
İpek elini uzattı "İpek Sakoğlu."
Adam elini tutmadı "Beni takip edin."
İpek'in valizini alarak yürümeye başladı. İpek de onu takip etti. Havaalanından çıktıktan sonra üşüdü, kollarını vücuduna sardı. Bir araba geldi, adam kapıyı açtı, İpek bindi. Valizi de arkaya koyduktan sonra yola çıktılar. İpek ışıklardan şehir merkezinde olduklarını anladı. Bir saat kadar daha gittikten sonra kale gibi bir yapının avlusuna girdiler arabayla. Aynı adam kapıyı açtı, İpek indi. Yine üşüyerek kollarını bedenine sardı.
"Hoş gelmişsiniz Gelin Hanım."
İpek sesin geldiği tarafa döndü. Yeşil gözlü, beyaz tenli güzel bir kadın balkon gibi bir yerden ona sesleniyordu.
"Hoş bulduk efendim."
Kadın merdivenlerden aşağı indi. İpek ellerini önünde birleştirmiş, parmaklarıyla oynuyordu.
"Valizi misafir odasına çıkartın."
Adamlardan biri valizi aldıktan sonra diğeri arabayı avludan çıkardı.
"Çok beklettin bizi, ama değmiş." Dedi kadın. İpek'in etrafında döndü. İpek'in çenesi titriyordu.
"Üşümüşsün içeri girelim."
İpek kadını takip etti. Duvar kenarlarında eski model ahşap koltuklar olan şık ve büyük bir yere girdiler. Kadın oturdu, İpek'e de oturmasını işaret etti.
"Ben Zümrüt, Miran'ın annesiyim."
İpek kaşlarını çatarak "Miran kim?"
Kadın gülümsedi "Kocan."
İpek bakışlarını kaçırdı "Keşke beklemeseydiniz efendim, saat çok geç olmuş."
"Burak Bey gece yarısından önce burada olmanı ayarlayacaktı ama neyse."
"Siz Burak Bey'i tanıyor musunuz?"
"Tabi ki yurt müdürünü tanıyoruz, bize o yardımcı oldu."
İpek yurt müdürü deyince rahatladı. Yeşim Abla görevden yalnızca büyük ağanın haberi olacağını söylemişti.
İpek esnedi, ağzını kapattı.
Zümrüt Hanım gülümseyerek "Yol yorgunusun, seni odana götüreyim."
İpek Zümrüt Hanım'dan önce ayağa kalktı, bu davranışı kadının hoşuna gitmiş gibiydi. Önden o arkadan İpek yukarı kata çıktılar. Kadın bir odanın kapısını açtı.
"Bugün burada yatacaksın, yarın asıl odana geçersin."
İpek'in tüyleri diken diken olmuştu "Teşekkürler efendim."
"Bana da efendim yerine anne demeye alışan iyi olur."
"Peki efe- pardon anne."
Kadın memnun bir gülümsemeyle odadan çıktı. İpek valizinden temiz kıyafet alarak banyoya girdi. Kısa bir duşun ardından banyodan çıktı. Aynada vücuduna baktı. Zafer'in izlerinin rengi kırmızıya dönmüşlerdi, iyileşiyorlardı. Kasık hizasındaki dikişler de neredeyse yok olmuştu. Sırtında da küçük kırmızılıklar kalmıştı bir tek. Burak Abi'nin verdiği ilaçtan sürüp giyindi. Yatağına yatıp yarın yaraların hesabını nasıl vereceğini düşünerek uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka Takımı-2
General FictionHayatı düzensizlikten ibaretti. Birileri aynı satranç oynar gibi hayatına yeni kişiler sokup çıkartıyordu ve onun yapabileceği hiç bir şey yoktu. Önünde keskin bir viraj vardı şimdi de. Ya çarpıp yok olacaktı, ya dönüp yeni yollar bulacaktı.