33.Bölüm

8.1K 719 346
                                    

Sınıftan çıkarken yine Julia ile karşılaştım. Yanımdan çekip gitmesini diledim ama hiç de dersini almışa benzemiyordu.

"Ah, merhaba sakar kız, ya da kör mü demeliydim?" Dedi kıkırdayarak. Kafasını yana yatırmış yüzsüz bir ifadeyle bana bakıyor, dudağının kenarıyla gülümsüyordu. Birkaç saniye gözlerine baktıktan sonra bıkkın bir şekilde iç geçirdim.

"Üzgünüm ama moronlarla uğraşmaya ihtiyacım yok."

Gerçekten de ne suratını görmek ne de onunla muhatap olmak istiyordum ama o gittiğim her yerde istenmeyen tüy gibi beliriveriyordu. Cümlemi bitirir bitirmez yanından sıyrılmak için adım atmıştım ki elini kapıya dayayarak beni durdurdu. Sabırlı olmalıydım yoksa elimden bir kaza çıkacaktı. Gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldıktan sonra son kez midemi bulandıran gözlerine baktım.

"Derdin ne senin, hasta ruhlu filan mısın?" Halim hoşuna gitmiş olacak ki gülümsemeye devam ediyordu. Yapmacık bir masumiyet takınarak omuz silkti.

"Seni sevmedim. Sadece bu." Bana böyle davranmasının arkasında mantıklı bir sebep bile olmaması yetmezmiş gibi bir de bunu yüzsüz gibi yüzüme söylüyordu. Hakaret etmek istemiyordum ama belasını arıyor gibi bir hali vardı.

"Sevmiyorsan neden sürekli etrafımda gezinip benimle iletişime geçmeye çalışıyorsun? Uzakta ağlasana kevaşe." dedim sakinliğimi sürdürerek. Kevaşe kelimesini özellikle bastırarak söylemiştim. Gülümsemesi kayboldu ve yüzündeki yapmacıklık yerini tehditkar bir ifadeye bıraktı. Ruh halindeki bu değişiklik o kadar hızlı olmuştu ki psikopat olduğunu düşünmeye başlamıştım. Sıkılı dişlerinin arasından,

"Benimle böyle konuşamazsın." dedi. Yüzüne daha da yaklaşarak fısıldadım.

"Peki konuşursam ne olur ke-va-şe?" Gözü seyirmeye başlamıştı. Birazdan nöbete kapılacağını düşünüyordum ki ani bir hareketle beni iterek kendinden uzaklaştırdı. Ben alaycı gülüşümü sergilerken Julia oldukça sinirli görünüyordu. Gözlerini kısıp tıslamaya başlayınca gözlerimi devirdim.

"Bir köpek gibi hırlamayı kes seni aptal." O korkunç suratıyla bana o kadar yaklaştı ki saldıracak sandım ama yine normal sayılmayacak ani bir hareketle geri çekildi ve histerik bir şekilde gülmeye başladı.

"Hayatı sana zindan edeceğim." gibisinden son bir bakış attıktan sonra saçlarını savurarak kendini bekleyen arkadaşlarının yanına gitti. Arkasından bakıldığında kaba eti mini eteğinin altından görünüyordu. Her ne kadar umursamaz bir tavır takınmış olsam da rahat hissetmiyordum. Her gün bu tarz boş muhabbetlere maruz kalma ve bakışlarını üstümde hissetme düşüncesi bile berbattı. Hem normal birine de benzemiyordu. Psikopatça şeyler yapabilirdi. Göğsümün daraldığını hissettim. Ben sıkıntıdan kaçmaya çalıştıkça o beni gelip buluyor gibiydi.

Kapı eşiğinden çekilip Larry'e yol verirken rahatsızlığımı belli edercesine,

"Bu kız tam bir beyinsiz." dedim fakat hiç de beni duymuşa benzemiyordu. Zihninin neyle meşgul olduğunu öğrenmek için gözlerini sabitlediği yere kafamı çevirdim ve Julia'yı gördüm. Alıcı gözlerle onu süzmesi midemi bulandırmıştı. Ben sertçe kolunu dürtünce belli belirsiz başını salladı.

"Hı hı evet."

Larry'nin kızlarla bu kadar muhatap olması kafama çok takılmıştı ama şimdilik bir şey dememeye karar verdim. Bu kadar kısa sürede böyle bir kanıya vardığımı söylersem Angela beni yanlış anlayabilirdi. Zaten bu iddianın arkasında somut bir delilim de yoktu. Okul hakkında bir konu açtım ve birlikte bahçeye indik.

Hava oldukça kararmış, ay dolunay şeklini almıştı. Tenime nefes gibi dokunan hafif rüzgarla saçlarım kararsız bir şekilde uçuşuyordu. Geceyi güzelleştiren sevgilimin yüzüne beni görür görmez tatlı bir gülümseme yayıldı. Onu her görüşümde hâlâ ilk öpücüğünü veren bir genç kız gibi heyecanlanıyordum. Eskiden beni korkutan gözleri, şimdi beni güneşten daha fazla aydınlatıyor, her bakışı içimi yakıyordu. Ben onu bir sanat eseriymiş gibi süzerken o elimden yakaladı ve Larry ile Angela sarılarak bizden uzaklaşırken Adrian'la her zaman oturduğumuz yere doğru yürüdük.

Siyah ve Mavi (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin