20. Bölüm

152 22 4
                                    

Gözlerimi, göz kapaklarımdan fırlayacakmışcasına açmış, şaşkın bir vaziyette karşımdaki kişiye bakıyordum. Ne vardı biraz şanslı olsaydım yani? Şu an karşılaşmam gereken en son kişiyle karşı karşıyaydım:
-"Bahadır?" diyebildim sadece. Onun buraya bugün değil,yarın gelmesi gerekiyordu. Şimdi ne açıklama yapacaktım acaba.
-"Seda?" dedi o da. Evet,Bahadır'la birbirimizin adlarını ezberliyoruz(!) Ama son söylediği şey, yani ismim, aslında başka bir imada bulunuyordu. Yalnızca tek kelimeyle "burada ne işin var?" demişti.
-"Ne tesadüf, ben de buralardaydım" dedim. Öbür tarafta sırat köprüsünden geçemezsem,hep bu yalanlardan olacağa benziyordu. Kendimi kurtarmak için sürekli yalana başvuruyordum. Bu huyumu bir an önce düzeltmeliydim.
-"Burada olman yalnızca tesadüf mü?" dedi.
-"Evet,seni mi takip edeceğim sanki? Hem seni takip etmiş olsam senden önce buraya varmazdım"
-"Neden buradasın peki?"
-"İlkokul arkadaşım burada oturuyormuş da,ziyaretine geldim" eh,kısmen doğruydu bu. Bahadır'ın beni sorguya çekmesini engellemek için ben ona soru sormaya başladım:
-"Ya sen? Sen burada ne yapıyorsun?"
-"Hiç,işim vardı da bu civarda..." dedi. Demek bana yalan söylersin Bahadır Bey.
E sende ona yalan söyledin,çocuğu niye suçluyorsun?
Az önce kendimi kurtarmak için yalan söylememi söyleyen iç sesim,şimdi ise yalan söylememden ötürü beni suçluyordu. Dengesiz yemin ediyorum bu iç ses. Den-ge-siz.
-"Seda!" diye bağırdı yukarıdan bir ses. Yüce Rabb'imin bana artık yalan söylemem için vahiy gönderdiğini düşünürken Öykü'yle karşılaştım. Şaşkın bir şekilde bir bana, bir de Bahadır'a bakıyordu. Şu an resmen Bahadır,ben ve Öykü bakışıyorduk. Olaylar ne ara buraya gelmişti ben hala anlamış değildim. Bu yalanlarla sırattan nasıl geçebileceğimi düşünüyordum oysa ben.
Kalbim küt küt atıyordu ve buna mani olamıyordum.
-"Efendim" dedim.
-"Hassi... Noluyo lan burada?" dedi Bahadır. Ben onun yerinde olsam daha büyük tepkiler verirdim. Düşünsene,bana iftira atan kızla,komşumun kızı tanışık çıkıyor. Dizilerde yok böylesi.
Kısa süre sonra Öykü yanımızda belirdi. O an kimse olduğu gibi davranmıyordu. Öykü,ben anlamayayım diye Bahadır'ı tanımamış gibi yapıyordu. Bahadır da yine ben onun Öykü olduğunu anlamayayım diye onu tanımamış gibi yapıyordu. Ben... Ben ise sanki ikisini de tanıyormuşum ve Öykü'yle arkadaşmışız ve bu Öykü'nün iftiracı Öykü olduğunu bilmiyormuşum gibi davranıyordum. Anlayacağınız olaylar bir hayli karışıktı.
-"Şe şey,Seda ben telefon numaranı yanlış almışım da,e tabii o kadar yıldan sonra ilkokul arkadaşımı bulmuşum,kaybetmeyeyim dedim. Yani şey işte ya..." dedi Öykü. O da şoktaydı tabii. Doğru telefon numaramı isteyecek,isteyemiyor heyecandan...
Bahadır bir bana bir de Öykü'ye bakıyordu. Herkes şaşkındı.
-"Tamam ben seni çaldırayım" dedim. Hemen telefonla Öykü'yü aradım.
-"Artık gidelim sevgilim" dedi Bahadır. Sevgilim derken? Onu bana mı söylemişti? Allah'ım bu çocuk neyin peşinde?
-"Sevgilin mi?" diye ortaya bir soru attı Öykü. Ama soruyu bana mı yoksa Bahadır'a mı sorduğu belirsizdi. Bahadır ona cevap verme tenezzülünde bile bulunmadan sıkıca elimi tuttu ve beni adeta sürüklemeye başladı. Çok korkuyordum. Ne vardı evde poduduk botlarımla oturup çikolatalı sütümü yudumlasaydım? Hep bir işlere karışmak istiyordum.
Uzun süre sessizce yürüdük. Ama bu sessizliği beni daha da korkutuyordu. Ne demişler, havlamayan köpekten korkacaksın. En son bir yerde oturduk ve konuşmaya başladı:
-"Ben sana onun evine gitmeyeceksin demedim mi? Bir de siz tanışıyormuşsunuz. Allah bilir bana ilk iftira attığı zamanlar da zavallılığıma katıla katıla gülmüşsünüzdür!"
-"Bahadır sen ne diyorsun? Yemin ederim öyle bir şey yok, ben sana yardım etmeye çalıştım"
-"Öykü'yle birbirinizin telefonlarını alarak mı?"
-"Ya bir dinle!"
-"Neyi dinleyeceğim ya, bir git" dedi ve sinir katsayımı yerinden oynattı.
-"İyi o zaman, gidiyorum!" aslında gitmek istemiyordum. Gerçekleri Bahadır'a anlatmalıydım. Şu an beni hain bir kız olarak görüyordu.  Ama ben ne yaptım? Gurur yaparak yürümeye başladım. Birkaç adım atmıştım ki,hızla geriye doğru çekildim. Ve tam o an önümden bir taksi geçti.
-"Dikkatli ol!" dedi Bahadır. Meğer tam ben geçecekken önümden araba geçmişti de haberim yoktu. Bahadır olmasa arabanın altında ezilebilirdim.
Önümden arabanın geçmesinin ilahi bir mesaj olduğunu düşündüm. Demek ki buradan gitmeyip anlatmalıydım.
-"Kesinlikle sandığın gibi değil,sana anlatacağım"
-"Seni dinleyeceğimi kim söyledi?" dedi ve yürümeye başladı. Ama ben ilahi mesajı almışım bir kere,ona anlatmadan peşinden ayrılır mıyım?
Peşinden gitmeye başladım. Arkasında olduğumu biliyordu ama beni takmıyordu. En sonunda bir arabanın yanına geldi. Babasının arabasıydı bu, daha önce bindiğimden biliyorum. Şoför koltuğuna oturdu. Ben de onun yanındaki koltuğa oturacaktım ki kapıları kitledi. Bu sefer camları kıracakmış gibi tıklatmaya başladım. Kendi camını açınca hemen o tarafa koştum.
-"Ya kardeşim sen beni bir dinlesene ya,Allah için bak!" ne diyorum ben ya! Gören de çocuk arabasıyla arabama çarpmış sanır.
-"Kardeşim mi,Allah için mi? Ne diyorsun kızım sen? Seda bak ben ciddiyim, seni dinlemek istemiyorum"
-"Ya sen yeni gelin misin, ne bu nazlanmalar? Dinle işte beni" evet,sinirlenince ağzıma geleni söylediğim doğrudur. Aslında ben genel olarak ağzıma geleni söylerim.
Penceresini kapattı ve gaza bastı. Arkasından koşmaya başladım. Başta ona yetişecekmişim gibi oldu ama yetişemedim. Ve kendimi yere atıp böğürmeye başladım.
-"Aağ,yardım edin,bacağım... Gitmiyor bacağım..." olay ne ara futbolcu kız Serenay'ın söylediği ve capsler yapılan "bacağım gitmiyor" repliğine gelmişti anlayamasam da bu işe yaramıştı. Bahadır durmuştu ve yanıma gelmişti.
-"Seda iyi misin?" yanıma gelip bunu söylediği an koşmaya başladım, arkama bakmadan ve delicesine... Arabanın yanına ulaştığımda hemen ön koltuğa yerleştim. Yürü be Seda! Kafamı derslerime bu kadar versem tıpı kazanırdım herhalde.
Bahadır onu kandırdığımı anlayınca yanıma geldi ve şoför koltuğuna oturdu.
-"Tamam,sen kazandın. Şimdi bir yere gideceğiz, bana her şeyi orada anlatacaksın"
-"Peki" dedim ve nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalıştım. Çok fazla koşmuştum.  Araba yolculuğunda hiç konuşmadık ama yine de benim için gergin dakikalar olmuştu. Bahadır'a olayları nasıl anlatacağımı kafamda oluşturmuştum.
Arabadan indiğimizde bir ormana gelmiştik. Gerçekten de bildiğimiz ormandı burası. Her yer ağaçlarla doluydu ve yerlerde toprak vardı. Bir yerlerden ayı çıkacağını düşünmemeye karar verdim. Ama zaten düşünmemeye karar verince de düşünmüş olmuyor muydum? Kısacası biraz tırstım buradan.
Bahadır eline gazete aldı ve bir ağacın altına serdi.
-"Otur" dedi emir verircesine. Ve ben yine
-"Peki" demekle yetindim. Oturmak için uygun pozisyonu bulup güzelce oturdum. Neden buraya geldiğimiz hakkında en ufak bir fikrim yoktu ya, neyse.
-"Seni dinliyorum" dedi. İçimden pes ettiğini düşündüm ve zafer kazanmış gibi hissettim. 

KOMŞUNUN ÇOCUĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin