'Tanıştırıyım BESTE'

205 2 0
                                    

Okuldaki çoğu kızı hep kıskanmışımdır. 'Analar neler doğuruyor benim ne eksiğim var?' dediğim zamanlar oldukça fazladır. Aslında eksiğimden çok fazlam varmış. Şuansa ayanın karşısında yansımadaki tanımadığım Beste'ye baktığımda anladım. Ne yani birkaç degisiklik insanı bu kadar mı değişiştirir. Acaba yol yakınken geri mi dönsem diye düşünmedim değil. Ama hayır o Araf'ın beni fark etmesi lazım. Derin bir nefes alarak son kez kendime baktım.

Dizimin iki karış üstüde deri  etek ve kırmızı dar bir bluz onlarıda deri montla tamamladım. Okulda son sınıflar herzaman serbest giyiniler. Bizde bu sene son sınıf olduğumuz için istediğimiz herşeyi giymekte özgürüz.

Gözlerimi ön planda göstermek için rimel ve ince likit sürdüm. Saçlarımı saldım ve yıllardır kullanamadığım düzleştiriciyi sonunda kullandım. Koyu ruj sürdüm ama abartılcak kadar değil. Fondaten ve pudra kullanmadım zaten pürüzsüz tenim var. Herneyse hazırım.

Omzuma sırt çantamı atıp elime telefonumu aldım. Kapıyı açıp dışarı çıktığımda kilitledim. Anahtarıda deri montumun cebine attım. Bahçeden geçerken o hergün bıkmadan suladığım güllerin kokuları burnumu doldurdu.

Sokağa çıkıp karşıya tam geçerken yaşlı kadını fark ettim. Yolun ortasında yavaş yavaş yürüyordu. Başımı hemen arkasından üstüne doğru gelen arbayı fark etmem de bir oldu. Ayaklarım yaşlı kadına doğru koşmaya başladı artık topuklularla nasıl koşulursa. Yaşlı kadını kolundan tuttuğum gibi kendime doğru çektim. Neredeyse üstüme doğru düşcekken son anda tutunup dengesini sağladı. Kılpayı dedikleri bu olsa gerek. Araba son sürat durmadan yoluna devam etti. Sanki bilerek kadına çarpıcaktı. Yaşlı kadın kafasını kaldırarak bana baktı. Neden öyle garip bakıyordu anlamıyordum. Heralde az önce olanlardan sonra yeni yeni kendine geliyordu.

"Evladım sen olmasan ben şimdi ölcek miydim?" sesi titriyordu garibimin. Nasılda sevimli, yaşlılık bir insana bu kadar mı yakışır? Titreyeren ellerinden tutarak " iyi misiniz?" diye sordum. Kafasını aşağı yukarı salladı. Ve bana yaklaşıp sarıldı. Fısıltı şeklinde birşeyler geveledi ağzında. Bir anlam veremedim ama sarılması bittiğine başımda bir ağrı oluştu. Ben şakaklarımi ovalarken " kendini hazırla" dedi ve arkadasını dönüp gitmeye başladı.

Bende arkamı dönüp durağa doğru yürümeye başladım. Peki neden o yaşlı kadı  öyle diyince ben birşey yapmadım. Ve bu baş ağrısı ne böyle. Durakta servise bindikten sonra yol  boyu ağrı yüzünden yüzümu buruşturdum.

Okula geldiğimde nihayet baş ağrım geçmişti. Kimseler ortalıkta olmadığına göre direk sınıfa gittim. Bu sabah olanlar çok garipti ve nedenini bilmediğim uğultular şimdide kulağımda çınlanıyordu. Kolidordan geçerken bilmediğim bir sancı karnıma saplandı. Heralde kahvaltı yapmadığımdandır diye düşündüm. Tam sınıf kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım. Edebiyat öğretmenini gördüm ilk olarak bana yaratık mışım gibi bakıyordu. Ne yani o kadar mı değişik oldum. "İçeri girsene kızım kapının orda dikilme"  dedi. Tam sırama doğru yönecektim ki "evet arkadşlar yeni öğrenci arkadaşınız kendini tanıtcak" diye bana baktı. Ağzım bir karış açılırken içimden ' yok artık daha neler' diye geçirdim. Gözüm sınıftakilere kaydı. Hepsi bana gözünü kırpmadan bakıyordu. Aslında okula yeni öğrenciler geliceğini biliyordum. Hatta bizim sınıfa da gelecekti. Sanırım beni o zannettiler. Ağzımdan sadece bir cümle çıktı " Tanıştırıyım BESTE!"

Sonra Sitem'e doğru yol aldım. Yanına oturunca gözleri büyüdü ve baya sinirlendi. " Git başka yere otur burası dolu!" Ben ona sırıtarak bakıyordum. Sonra ayağa kalktım "Beni gerçekten tanımadınız mı? Benim beste. Hani hergün aynı sınıfta olmamıza rağmen fark etmediğiniz beste. Şimdi bana öyle bön bön bakçağınıza dersi dinleyin!" dedim. Dur bi dakka bu cümleleri ben mi söyledim. Sitem "Besteee.. hadi canım sende ben kırk yıllık arkadaşıyım. Senle uzaktan yakından alakası yok." Sıraya otururken " saçmalamayı bırak Sitemcik" dedim ve şaşkınlığını direk belli ederek " Beste! Ne yaptın kendine" dedi. Ben bunda abartılcak birşey bulamıyorum. Benim olduğunu Sitemcik dememden anladı çünkü bir tek ben ona söylerdim. Başkasının demesine asla müsaade etmezdi. Önüme döndüğümde öğretmen ve tüm sınıfın hala bana baktığını gördüm. Sinirlerime hakim olamayarak " dönsenize önünüze ayı mı oynuyor burda! Benim işte beste bana öyle yaratık mışım gibi bakmayı kesin!" kükredim resmen Sitem bile irkildi. Sonunda öğretmen " çocuklar herkes buraya baksın" demesiyle öğretmen dahil çoğu kişi önüne döndü. Ama bazıları hala pür dikkat bana bakıyordu. Sitem dayanamayarak "Kızım bu hal ne? Baya 180° derece değişmissin. Herkesin öyle bakması doğal ayrıca dövmeni sevdim." bende 'ne dövmesi' diye tam sorucaktım zil çaldı.

"Kalk kalk kantine gidelim hadi. Sitem bana sende öyle bakarsan artık kendimi uzaylı zannetcem" dedim Sitem'i kolundan tutarak. Sitem sırıtarak " Araf şimdi seni böyle görse dibi düşer. Hmmm jeton yeni düştü onun için değil mi? Bak sen Beste'ye. Kızım ben sana demiştim zaten  'sen daha keşfedilmemiş altın madenisin' diye"  diyerek sıradan kalktı. Yüzüme yine bir sırıtma yapıştı. Bir sancı daha karnıma  girince sınıftan çıkmak üzereydik.

Son anda Sitem beni tutarak "kızım iyi misin?" dedi. Evet sancı baya bıcak misali karnımı deşiyordu. Az önce ki sırıtmadan eser kalmamıştı. Yarım saniye geçtikten sonra geçti. Toparlanarak " yok ya bir şeyim kahvaltı yapmadan geldim. Ondan olsa gerek" dedim. Siteme tutuna tutuna kantine gittik. Bize bakan herkese 'evet ben uzaylıyım' demek geliyordu içimden. Her neyse kantine geldimizde  ben boş bir masa  bulurken Sitemde yiyecek birşeyler almaya gitti. Yine aynı masasında otururken gördüm onu. Elinde ki telefona odaklanmıştı.

Sitem elinde iki poğaça ve iki çay alıp masaya oturdu. Ama ben hala ona odaklıydım. Gördüğüm andan itibaren yine içimde kelebekler kanat çarpıyordu. Bıkmadan onu saatlerce izleyebilirdim. Sitem geldiğini belli ederek "şu çocuğa yiyecekmiş gibi bakmaktan asla vazgeçmeyeceksin değil mi?"  diyerek beni kendine çevirmeyi başardı. "Peki o öyle tatlı olmak zorunda mı?" bana yine tuaf tuaf bakmaya devam ederek "sana alışmam zaman alacak " dedi. Yine yüzümde sırıtış belirdi. " Çok mu güzel olmuşum?"  Dedim ve bana bakarak " Hayır çok tuaf yani sen değişmissin. Daha seksi ve yüzün hatların daha belirgin dudakların daha dolgun ve saçların aşırı bakımlı. Yani eski masum halinden eser yok. Ve dövme sana ayrı bir hava katmış." Ne diyordu bu böyle " Sitem beni deli etme. Tamam saçlarımı saldım ve makyaj yaptım. Göze batan kıyafetler giydim ama bende diğer kızlar gibiyim. Araf'ın yanında ki kızlara baksana yanlarında sönük kalıyorum." daha fazla konuşmamak için poğaça mı yemeye koyuldum. Tam ikinci ısırıkta yine karnıma sancı girdi. Bu sefer daha beterdi ve ağzımdan inilti çıktı.

Sitem  sandelyeyi ittirerek yanıma geldi." Ne oluyor sana böyle! Kalk hastaneye gidiyoruz." diyerek kolumu çekiştirmeye başladı. Yüzüm buruşurken "Birazdan geçer Sitem git yerine otur!"  diyerek dişlerimin arasından tısladım. Ürktü ve yerine geçti. İlk defa böyle tepki vermiştim ona ve doğal olarak somurttu. "Seni düşünende kabahat" diyerek sitem ediyordu. "Etme!"  diye kükredim. "Beste ben gidiyorum!" dediği gibi kalktı ve arkasına bakmadan gitti. Niye böyle tepki verdim diye düşünürken sancının geçtiğini hissettim. Yine onun masaya baktığımda bana bakıyordu bir tek o değil bütün kantin. Sinirlendim " Bakın işinize!" diye kükredim. Bu ben olamazdım ne oluyordu bana. Ben herşeyi içime atar kimseyle muhattap dahi olmazdım. Ama şimdi bu sabahtan beri olanlar aşırı tuaftı.

Arafların masadan bir çocuk kalkarak benim masama gelemeye başladı. Tam karsımda karşımda siyahlar içinde ki çocuk kolumdan tuttuğu gibi beni kantinden çıkarmaya başladı. Ben çırpınmaya ve bağırmaya başlarken daha sıkı tuttu. Beni herkesin içinde okulun dışına sürükledi. İçimden 'keşke Sitem yanımda olsaydı' diye geçirdim. Beni okulun arkasına getirdikten sonra duvara fırlattı. Sırtım duvara çarpınca aynı anda karnıma sancı girdi. 'Bu kaçıncı sancı' diye isyan ediyordum içimden. Beni getiren çocuk "adın ne!" sesini yükselti bende aynı anda "BESTE" diye kükredim. " Bu dövmenin sende ne işi var!" diyerek bana iyice yaklaştı. Bir cevap bekliyordu ama ne dövmesinden bahsettiğini bilmiyordum. Bana o kadar yakındı ki nefesini üstümde hissediyordum. "Bil.bilmiyorum." diyebildim sonunda. Anında sırıtarak geri çekildi ve tek kaşını kaldırdı. " Bilmiyorsun öylemi?" dedi imalı imalı. Daha fazla dayanamayarak "Ne diyorsun be sen! Hem beni buraya getirdin hem de sen mi hesap soruyorsun. Bana bak her kimsen defol git başımdan!" dediyerek kükredim kaşım çatık şekilde.

Tam bir girişimde bulucakken başka bir çocuk omzundan tuttu. "Oğlum bunun bir açıklaması vardır. Gel gidelim burdan elbet öğrencez" diyerek siyahlar içinde ki çocuğu kendine çevirdi. İkisi kendi aralarında hafif bir bakışma yaşarken burnumdan sıcak bir sıvı dudaklarıma kadar indi. Elimi burnuma değdirdim ve elime baktım. Evet burnum kanıyordu. 17 seneden beri ilk defa burnum kanıyordu. Kendime gelip tam lavaboya doğru koşarken siyahlı "zamanı geldi mi?" diye birşeyler geveledi ağzında. Ben elim burnumda koşarken okul içinde olduğumu fark ettim. Lavaboyu bulup yüzümü yıkamaya başladım. Akan kanı gördükçe başım dönmeye başladı. Burnumu iyice yıkadım. Sonra da iyice yüzümü yıkayıp aynaya baktım. Bakmamla donup kalmam bir oldu. Bu ben değildim. Ne sabah ki nede ondan önceki. Gözlerimi büyüterek ben miyim diye ellerimi haraket ettirdim. Evet bu bendim.

Ağzımdan " Nasıl bu hale geldim?" diye geçirdim. Sahiden nasıl böyle değişmiştim??

Karanlık KızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin