Psikolojik sorunların mı var?-San...O kadar çok mu belli oluyor yahu?
Saçma bi kahkaha attı.
-Manyakları severim...
-İnsanları sevmem.
- - - -
-Bütün kızların sorunları var gerçekten. Biri güvensizdir, biri pısırık, biri kendini ön plana çıkarmaya çalışır, biri egodan insanları görmez, biri salaklıkta sınır tanımaz, biri mızmız. Söylesene sen nesin? Tahmini zor değil aslında, insanları izleyerek eğlenen ama aralarına katılamayacak kadar özgüven yoksunu... Sadece dışardan yorum yapan bir izleyici.
-Sen nesin. İnsanları eleştirmekten zevk alan bir dengesiz.
Söyledikleri sinirimi gerçekten bozmuştu. İnsan birini tanımadan neden direk eleştirirki? Üstelik ilk kez gördüğü birini. Hem özgüvensiz değilim ki ben, sadece saçma sapan insanların dünyalarına karışmaktan hoşlanmıyorum ve izliyorum. Ben yalnızlığıı seviyorum ve bunu kimse eleştiremez.
Biraz daha balkonda kalmaya devam etsem bu çocuk laf dalaşına girmeye devam eder ve canımı sıkar diye düşünüp cevap vermesini beklemeden içeri girdim ve balkonun kapısını kapadım.Odamın kapısını araladım. Buraya gelmeyi sevdiğim pek söylenemez. İyice yalnız hissediyorum kendimi burada. Balkondayken izleyebileceğim insanlar var, kendi hayatımı düşünmemi bir nebzede olsa engelliyor. Ama şu odaya girdiğim zaman bütün hayatım önümde. Kaçacak yerde yok. Bu odaya her girdiğimde düşünmeyi ertelediğim herşey teker teker kafamın içine tekrar girmeyi başarıyor. Ben düşünmek istemiyorum. Düşünmek insana acı veriyor. Düşünmek zararlı. İnsanlar zararlı. Yaşamak zararlı.
Kendimi yatağıma attım, kollarımı başımın altına soktum ve tavanı izlemeye başladım. Her fırsatta kaçtığım düşüncelerimin tekrar beynime hücum etmesine izin verdim. Her zaman sıkıntılı bir yaşamım olmuştu. Doğduğum andan beri, sanırım ölümeme kadar bu böyle devam edecek. Ben şu klasik yasak aşkın meyvesi, yanlışlıkla olan çocuk. Geç farkedilip küretaj yaptırılamayan, istenmeyen baş belası. Babam sanırım bir iş adamıymış, annemde bir şirkette genel müdür. Kader ya işte bir şekilde yolları kesişmiş, çok sevmişler birbirlerini. Hatta bir zamanlar evlenmeyi dahi düşünmüşler. Babam her zaman çocuk istemediğini söylermiş. İşine şirketine yeterince zaman ayıramazmış sonra. Annemde klasik iş kadını işte. Gözünü kariyer bürümüş sadece. Ama sonra bir hatadır ben olmuşum. Geç farketmiş annem beni, e zamanı geçince aldıramamışta. Yani beni dünyaya getirmeye mecbur kalmış. Kendimi bildim bileli bakıcılarla büyüdüm, annemi yılda bir kere zor görürdüm. Çalıştığı şirket Londra'da. Benle tek irtibatı parayla ilgili. Biyolojikte olsa annem olduğu için bunu kendine borç biliyormuş. Benim içinde bir avantaj bu yoksa başka türlü geçinmem imkamsız. On altı yaşıma kadar bakıcılarla büyüdüm ama yaklaşık bir sene önce kendi başıma kalmaya başladım. O eski kocaman evden taşındım ve anneme küçük bir ev aldırdım. Yeni bir hayat yaşama çabası içine girdim. Birşeyleri değiştirebilme ümidi işte. Birazda kaçtım. Okulumdan, arkadaşlarımdan, çevremden insanlardan. İnsanlar zararlı. Bu yüzden zaten doğduğum andan itibaren yalnız başladığım bu hayatı yalnız sürdürme kararı aldım. Bir senedirde sonuna kadar uyguluyorum bunu, mecburi hissetmedikçe insanlarla konuşmuyorum veya bir kişiyle sürekli diyaloğa girmiyorum. Okuldakilere göre asosyalim, bana göreyse kendimi acıdan korumak için çektiğim setlerim var sadece. Bazen bu çok zor. Aslında, her zaman çok zor oluyor. İnsanlar onlarla konuşmadığım için ön yargılı. Beni görünce gerginleşenler mi dersiniz, yoksa dalga geçmeye çalışanlar mı. Ama ben umursamamak için elimden geleni yapıyorum. Bu okul bittiğinde herşey bitecek, herkesten kurtulmuş olacağım. Tamamiyle bana ait bir hayat, benim kararlarımın geçtiği bir dünya.
Gelecek... Tek umudum sensin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİÇ
Teen Fiction"Herşey olmaktan bıkmadın mı? Benimle gel ve hiç olalım." Hayatı bazen umursamadan yaşamak gerek. Eğer insan ölümlüyse bu dünyada hiç bir hayal bırakmamalı arkasında. Sadece anılar kalmalı. Umursama ve yaşa! Bugün herşey olma. Hiç ol, görünmez...