İşçilerin kaldığı baraka uzun ve dikdörtgen bir yapıydı. İçerde duvarlar kireçle boyanmıştı ve yerler boyasızdı. Duvarların üçünde küçük kare şeklinde pencereler, dördüncü duvardaysa tahta sürgülü sert tahta bir kapı vardı. Duvarların hemen yanında sekiz tane yatak vardı. Bunlardan beşi yorganla serilmişti. Diğer üçünde çuval bezi ile yapılmış yataklar görülüyordu. Her yatakta ağzı açık duvara çakılı elma kasaları vardı. Bunlar yatak sahiplerinin şahsi eşyalarını koymasına yarayacak ikişer raf oluşturuyordu. Bu raflar; sabun, talk pudrası, jilet ve çiftlikte çalışanların alaya aldıkları ama gizliden gizliye okuyup ciddiye aldıkları 'kovboy' dergileri vardı. Ayrıca raflarda ilaçlar, küçük şişeler, tarak ve kasaların yanına çakılmış çivilerden sarkmış kravatlar vardı. Duvarlardan birine yakın, siyah demir bir soba vardı ve borusu doğrudan tavandan çıkıyordu. Odanın ortasında büyük kare bir masa ve üstünde de oyun kartları bulunuyordu. Masanın çevresine oyuncuların oturması için tahta kasalar dizilmişti.
Saat yaklaşık on civarında yan pencerelerden birinden güneş ışınlarının toz bulutu içeri giriyordu ve sinekler kayan yıldızlar gibi bu toz bulutundan içeri girip çıkıyorlardı.
Sürgülü tahta mandal kalktı. Kapı açıldı. Uzun boylu, düşük omuzlu yaşlı bir adam içeri girdi. Üstünde mavi pantolon ve sol elinde büyük, geniş bir süpürge vardı. Onun arkasından George, George'un arkasından da Lennie geldi.
''Patron sizi dün gece bekliyordu.'' Dedi yaşlı adam. ''Sabah sizi burda görmeyince çok kızdı.'' Sağ kolunu uzattı ama el yerine sopaya benzeyen bileği çıktı ortaya. Sobanın yanındaki iki yatağı göstererek ''şu iki yatağa yerleşebilirsiniz.'' dedi.
George yatak görevini gören saman çuvalının üstüne atılan battaniyeye yaklaştı. Raftaki kutulara baktı ve küçük sarı bir teneke kutusunu aldı. ''Bu da neyin nesi böyle, söylesene?''
''Bilmiyorum'' dedi yaşlı adam.
''Üstünde 'bit, hamamböceği ve diğer haşereleri kökten yok eder' yazıyor. Bize nasıl yataklar veriyorsunuz böyle? Buraya bitlenmeye gelmedik.''
Yaşlı temizlikçi, süpürgesini öbür tarafına alıp koltuğunun altına sıkıştırdı. Diğer elini uzatıp kutuyu aldı. Kutunun üstündeki yazıyı dikkatlice inceledi. ''Size ne söyleyeceğim... Burda en son yatan işçi demirciydi. Çok iyi bir insandı ve çok titizdi. Öyle titizdi ki yemek yedikten sonra ellerini hep yıkardı.''
''Pekala, nasıl oldu da bu adam bitlendi?'' George yavaş yavaş sinirleniyordu. Lennie çantasını yan taraftaki yatağa koyup oturdu. Ağzı açık George'u dinliyordu.
Yaşlı temizlikçi ''Bakın ne diyeceğim.'' dedi. Bu demirciye 'Whitey' derlerdi. Ortada hiç bit olmasa bile her tarafa bu ilacı sıkan bir adamdı. ' Ne olur ne olmaz' derdi. Anlıyorsun değil mi? Bak. Ben sana anlatayım bu nasıl bir adamdı. O sofradaki patatesleri soyardı, küçük bir leke olsa dahi temizlerdi. Yumurtada kırmızı bir leke görse bile temizlerdi. Sonra burdaki yemekleri beğenmediği için işi bırakıp burdan gitti, bu kadar. İşte böyle bir insandı. Çok titizdi. Pazar günleri bir yere gitmezse bile yine de kıyafetlerini giyer, hatta boynuna kravatını takar sonra odadan çıkardı.''
''Pek emin değilim.'' dedi George şüpheli bir şekilde. ''Neden burdan gitti dedin?'' Yaşlı adam sarı kutuyu cebine koydu, keçe gibi beyazlamış sakalını eliyle ovdu. ''Hmm... Neden? ... O... sadece ayrıldı. Her zamanki gibi o da gitti. Yemekten başka bir şey demiyordu. Sadece bir gece 'yevmiyemi verin' dedi.''
George yatağını kaldırdı ve altına baktı. Yatağa doğru eğildi ve dikkatlice gözden geçirdi. Lennie de ayağa kalktı, aynı George'un tavrıyla yatağını gözden geçirdi. Sonunda George rahatladı. Çantasını açtı; ustura, bir parça sabun, tarak, bir şişe dolusu ilaç ve merhemi çıkarıp hepsini sırayla raflara dizdi. Sonra yorganını serdi ve yatağını düzenledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fareler ve Insanlar
RomansaIki yakin dost olan Lennie ve George'un hikayesi. Biri akilli biri saf. Saf olan Lennie'in yumusak seylere olan takintisi ozellikle farelere olan tutkusu baslarina surekli is aciyor. Sonunda George arkadasini öldürme mecburiyetinde kaliyor. Bu...