Kızlar teker teker odalarına çekilip gizli mesajın üstüne gizli sırlarını düşünmeye başladılar. Akıllarına hiç bir şey gelmemişti. Sonra düşünmekten deliye dönen Selin "Ne kadar sır sakladıysam hepsini döktün ortalığa. Toprağın telefonundan jansete mesaj attığımı , onun benim yüzümden hapse girdiğini , Jansetin bizim yüzümüzden kör olduğunu herkes öğrendi işte. Daha ne istiyosun !!!!!! " diye bağırdı. Neyseki evde kimse yoktu. Yoksa herkes gelip onu sorguya çekerdi.
Selinin bu isyanıyla beraber telefonuna mesaj geldi. " Sana bir kaç ipucu verirdim ama her sınavda kopya çekilmez -A ". Tabiiki bu mesaj selini daha çok sinirlendirdi. Ama selin sakinliği korumaya karar vermişti. Hiç bir şeyi de umursamayacaktı. Yok sırları ortaya dökülecekmiş falan hiç umrunda bile değildi artık.
Aslıya gelecek olursak. Odasının bir köşesine çekilmiş , çok sakin bir şekilde başından geçenlerin her saniyesini düşünüp kendinde bi açık aramaya başlamıştı. O , kendini delirtecek şekilde " SIRRIM NE BENİM !!! " diye düşünmüyordu. Dışarıdan bakıldığında insanı korkutacak derecede sakindi. Sadece uzak yerlere dalmıştı. Tıpkı bi oyuncak bebeğe benziyordu ki artık o bile dayanamadı ve içten bi çığlık atıp yatağının yanında duran komidindeki dibinde birini ıslatmak için kullanılacak kadar su dolu olan bardağı eline alıp kavradı, ve sonra var gücüyle duvara attı. Tabi gürültüyü duyunca annesi ona bakmaya geldi. Kapı kilitli olduğu için annesi bir kaç defa kapıyı tıkladı ve aslıya seslendi. Aslı annesine yalan söyleyerek yanlışlıkla bardağı düşürdüğünü, iyi olduğunu söyledi. Sonra ona da mesaj geldi. " Sen bile delirdiysen diğerlerini düşünemiyorum -A ". Aslı, Selin gibi umursamamazlık yapmayacaktı. Yine düşünecekti.
Hande deli gibi odasında bi sağa bi sola yürüyerek , elini alnına koymuş , yüzünde çok tedirgin bi ifadeyle sadece sırlarını değil de bu "A" manyağı neler yapabilir onu düşünüyordu. E tabi bi yandan da sırlarını düşünüyordu. Bir süre sonra yatağına uzandı, tavana bakarak sadece sırlarını düşünmeye başladı. Düşünmek onda farklı bir tepkime göstererek göz yaşlarını tutamamasına ve ağlamasına yol açtı. O da güçsüz düşerek ağlamak istemezdi tabiiki. Ama elinden gelen tek şey buydu. Ağladı. Hiç bir şey düşünmeyerek, ve sebepsizce. Belki de kendine özgüveni yoktu. Ya da artık kafa patlatmak istemiyordu. Beyninin içinde sürekli dolaşan, bilinç altına iyice yerleşmiş olan " Kim Bu 'A' " sorusunun cevabını istiyordu belki de. Her neyse. Hande ağlarken uyuyakaldı.
Ebru da kurtulmak, kaçmak için bir yol arıyordu. Sırlarını düşünmesine gerek yoktu. Çünkü zaten o bi haltlar yemişti, sırrını biliyordu. Acaba bu sırrı kızlara anlatmalı mıydı ? Yoksa içinde tutarak "A" nın herkese anlatmasınımı beklemeliydi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tatlı Küçük Yalancılar
FanfictionTatlı küçük yalancıların final olması takipçilerini üzmüş olabilir. Ama ben diziyi devam ettirebilmek için çabalıyorum :)