Bölüm 1 - (S)peak (G)alore

574 47 42
                                    

Sunggyu gözlerini açmaya çalıştığında başına saplanan ağrı nedeniyle yüzünü buruşturdu. Gözlerini sıkıca yumduktan sonra yavaşça açtı ve çıplak ampulden yayılan beyaz ışıkların gözünü kör etmemesi için elini gözlerinin önüne getirdi. Yatağın kenarından destek alarak doğruldu. Yanında duran kızın cırlamasını duymadan önce kendini uyanmak için zorluyordu. Bu ağrılı ve çabuk olmuştu.

"Kyaaa! Kim Sunggyu!! Bu gerçekten sensin!"

Sunggyu kaşlarını çatıp ince birer çizgi gibi duran gözlerini sonuna kadar açtı. Kızın söylediği şeyleri anlamamıştı, fakat bir tek fanların böyle gür bağırabilme kapasiteleri olduğunu biliyordu. Sunggyu endişeyle çevresine bakınmaya başladı. Şu an bir fanla, kendi ırkından olmayan bir fanla, belki de bir sasaeng ile aynı odada bulunuyordu. Can güvenliği tehlikedeydi.

Sunggyu yanında duran komodinin üzerindeki abajura elini attığında yatağa göre sağ tarafta kalan kapı büyük bir gürültüyle açıldı ve içeriye kocaman endişeli gözleri ve uzun dalgalı saçlarıyla bir kız girdi. Sunggyu hayranlıkla ve şaşkınlıkla kızı izlerken, kız onların yanına geldi ve az önce ciyaklayan kıza bir şeyler söyleyip onu odadan yolladı. Kız odadan çıkmadan önce Sunggyu'ya gülümseyip el salladı. Sunggyu da zorla gülümseyip baş ucundaki sandalyeye oturan güzel sayılabilecek kıza baktı.

"Evimize hoşgeldin Kim Sunggyu." dedi kız gülümseyerek. Sunggyu onun korece konuşmasına müteşekkir olmuştu. "Kız kardeşim için kusura bakma. Bizden gizli buraya girmiş olmalı. Babama kapıda bekçilik yapmasını söylemiştim fakat o uyumuş."

Sunggyu'nun boş bakışlarıyla karşılaştıktan sonra kız gülümsedi ve devam etti. "Benim adım İrem. Şu anda Türkiye'desin."

Sunggyu boş gözlerle İrem'e bakmaya devam ediyordu. Kız bir kez daha konuşmaya başladı. "Evet, ben ciddiyim. Az önce gördüğün kardeşim ve benim garip telaffuzum Türkiye'de bulunduğumuz için. Tam tamına Türkiye - Konya'dasın. 11 saat boyunca uçaktaydın ve uyuyordun. Ve buraya geldiğinden beri sadece iki saat geçti. Yani toplamda 13 saattir uyuyorsun. Bir de tabi seni o kadar süre boyunca uyutan bir ilaç var ve bu da bir kaç gün boyunca yan etkilerini gösterecek. Baş ağrısı ve algılamada sorunlara neden olacak. Ama sen üstesinden gelirsin. Ve ben de bu ülkede sana yardım etmek için yanındayım. Şimdi, bir sorun var mı?"

"Ne diyorsun sen?"

Sunggyu sadece bunu söyleyip endişeye kapılmış kalbini rahatlatmaya çalışıyordu. Bakışları hala değişmemişti ve karşısındaki kızın üzerindeydi. Kız dudağını dişleyip kafasını çevirdi.

"Sanırım çok fazla yüklendim."

Sunggyu onun ne söylediğini anlayamamıştı. Doğru, o Türkçe konuşuyordu. Gözleri çekik değildi ve tam karşısındaki duvarda anlam veremediği şekilde asılmış biberler, dolmalar ve bez torbalar vardı. Sunggyu içinde bulunduğu odaya baktı. Burası, yaşantısı boyunca asla görmediği bir yerdi.

"Aklında ne varsa sor." dedi kız. "Sana bunu inandırmak zorundayım."

"Bu...doğru gelmiyor. Anlattıklarına göre başka bir ülkeye gönderildim. Eğer bu doğruysa, ki bence değil, bu aynı zamanda gayet saçma olur. Neden böyle bir şey yaptın?"

Sunggyu'nun bu denli çabuk aklını toplaması ve bir tartışma içerisine girmeye çalışması kendini bile şaşırtmıştı. Fakat o, böyle durumlarda en önemli şeyin aklını düzgün kullanmak olduğunu biliyordu.

"Sanırım sorunun cevabını şimdi veremem, fakat seni doyurabilirim. Burada bekle, hemen döneceğim."

Sunggyu kız ayağa kalkıp gitmeden önce onu durdurdu. "Bir sorum daha var. Infinite? Onlar nerede?"

Infinite Infinite OlmasaydıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin