Bir cenaze töreninin ortasında kalkıp gitmek hiç de yakışık almazdı. Ama insanın kendi cenazesinde kalkıp gitmeye yeltenmesi, olacak şey değildi!
Tören başladığında, Bay Ford herhangi bir ceset kadar uslu görünüyordu. Tabutunda boylu boyunca yatan adam, ölümünde de tıpkı hayattayken olduğu kadar, kaskatı ve ifadesizdi. Çok bayılmadığı merhum komşusunu süzen Odcar Bennet, içinden, 'seni şanslı hıyar' die geçirmeden ve edemiyordu.
Ne de olsa, kiliseden bir an önce çıkıp gitmel için can atan Bay Bennet'a göre, ölümün karanlıkboşluğu bile şu çektiği işgenceden bin kaç iyiydi. Kürsüdeki Rahip Cummingd, ancak rüyasında sayıklayan birinin şevk ve heyecanıyla, Toplu Dua Kitabı'nfan bölümler okudukça okuyor - ve okuyor ve okuyor ve yine okuyor- kilise sıralarını dolduran heykeller -- yani Meryton, Hertfordshire'ın muhterem halkı ise kim daha uzun süre hareketsiz kalacak die adeta birbiriyle yarışıyordu. Fakat içlerinden biri, bu yarışmayı hükmen kaybetmiş durumdaydı. Bay Bennet'ın eşi. Bayan Bennet tabutun kulp ve kaplaması hakkında - fısıltıdan hallie- yorumlarını paylaşmaktan kendini bir türlü alamıyordu. 'Pirinç mi? Ne ayıp! Oysa geçen hafta Bayan Morrison' ınkiler altındandı, hem de beş kuruşları olmadığı halde. 'Bennet' ların beş kızından en küçükleri olan Lydia ve Kitty de her nedense sürekli kıkırdayıp duruyorlardı. O esnada, ortanca kızları alan on dört yaşındaki Mary ise, kıkırdayıp duran ve kaçıncı defadır azarlamalarını duymazdan gelen kız kardeşlerini büyük nir azimle susturmaya çalışıyordu. Ne de olsa, ahlak söz konusu olduğunda, kendisini Rahip Cummings'den - hatta İsa'dan- sonra Meryton'daki en önemli ikinci bilirkişi olarak görüyordu.
