×4×

21 5 4
                                    

"Neden arkadaşını bu kadar merak ettin ki?"

Kaşlarımı çattım ve onu engellemeden önce beni neden izlediğini sormaya karar verdim.Böyle birşey soracağı aklımın ucundan geçmezdi.

"Sen beni mi izliyorsun?"

"Sen kimsin ha?"

Cevap gelmediğine göre ne söyleyeceğini düşünmeye çalışıyordu.Uyduracağı yalanı çok merak ettiğim için beklemeye başladım.Mesaj saniseler içinde geldi;mantıklı bir açıklaması vardı.Mesajda, Teressa'nın arkadaşı olduğunu ve durumlardan haberdar olduğundan bahsediyordu.Mantıklıydı çünkü Teressa normalde bana erkek arkadaşları hakkında konuşmazdı,yada utanırdı.Mantıksızdı çünkü ben ona kim olduğunu sorduktan sonraki mesaj, normalin aksine geç gelmişti ve bu bende bir şüphe etkisi yaratıyordu.Aslında hayatım bu kadar adrenalinli ve gizemli geçmezdi ama hastanede işe başladıktan sonra herşey değişmişti.Teressa ile kısa sürede dost olup, hastanedeki olaylara maruz kalmıştım.Ve bu olaylar genellikle hastaların kavga edip birbirileri üzerinde vahşice iz bırakmalarından yada yine yaptıkları tuhaf olaylardan oluşuyordu.Ve şimdi de Teressa'nın "gizemli" bir şekilde kaybolması.Bunlar benim 8 ay öncesine kadar yaşadığım durgun hayatımdan örnekler değildi.Bunlar benim kendime yeni bir sayfa açmak isterken oluşturduğum yeni deftere örnekti.Eski arkadaşlarımın hiçbiri beni tanıyamıyorlardı.Ama buna katlanmalıydım.Bu iğrenç hastanede çalışıp ekmeğimi buradan kazanmayı,ve bekârken yaşadığım evi terketmeyi ben seçmiştim.O evde o kadar mutluydum ki ailemin kavgaları bile genellikle etki etmiyordu.Tabii mutluluk bir yere kadardı, annem ve babam kavgalarının sonunda ayrılıp ikiside başka hayata yelken açmışlardı, ağabeyim trafik kazasında hayatını kaybetmiş ve arkadaşlarına olan borçlarını bana bırakmıştı.İşte o yıllar yani 17-18 yaşlarında olduğum güzel hayatım benim için dönüm noktası olmuştu.Ailemin tamamen paramparça olduğu o zaman,bir erkekle tanışmıştım.Onunla da 1 yıl gibi bir sürede çıkıp sonra nişanlanmıştık.Ona o kadar aşıktım ki bazen o öleli çok zaman geçsede bana prensesim, sevgilim, kraliçem demesini, bana beni sevdiğini söylemesini ve bana sıkıca sarılmasını istiyordum.Ama olmayacaktı, hayat onu da benden koparmıştı ve onun bedeni yakılırken ben her insanın yaptığı gibi izleyebilmiştim.Luke'un ölüm sebebi bir iş kazasıydı.Borcunu ödemediği için acımsızca kattedilmişti ki o borçlar bizim evlilik için ayarladığımız paralardan oluşuyordu.Hayatım şu birkaç yıl içinde bok çukuruna dönmüştü ve bende Luke'un ölümünden sonra ailemin olan eski evimizde yaşamayı reddedip buraya yani Londra'ya yerleşmiş, personel aranan hastande çalışmaya başlamış ve herşeyi unutmaya çalışıyordum.Ama hiçbir zaman olanları unutamayacaktım.

Geçmişteki anılarımı düşünürken aynı zamanda sessizce ağladım.Ailemin beni yada ağabeyimle beni terketmesinden, hayatımdaki tek erkeklerin ölümünden yada başıma gelen herşeyden dolayı sessizce ağladım.Dakikalarca ağladıktan sonra kalktım ve kuruyup yanaklarımda rahatsız edici iz bırakan gözyaşlarımla birlikte mutfağa ilerleyip birşeyler atıştırdım.Kevin ben birşeyler düşünürken defalarca mesaj atmıştı.Ama şuanlık cevap vermeyecektim.Moralim yine altüst olmuştu.

Bir veya 2 saat sonra Teressa'nın sonradan aklıma gelen bütün arkadaşlarını aramıştım.Hepsi olumsuz yanıt verince de pes edip sadece oturdum.Sıkıntı ve yalnızlık iğrenç şeylerdi ama katlanılmak için varlardı.Telefonumu alıp mesajları okudum.Kevin birkaç mesaj atmıştı.Ona engelleyeceğimi söylediğimde birşey demedi.Bende engellemedim.Zaten canım çok sıkılıyordu.Biraz konuştuk ve benim yine canım sıkıldı.Bu arada, Teressa'nın kaybolması artık gerçekten ciddileşiyordu.Neredeye 3 gündür ortalıkta yoktu.Teressa'nın annesiyle konuşup durumu sorduğumda hiçbir gelişmenin olmadığını söyledi.İşi ona bıraktım o ve sadece oturdum.Hissizce.

Pazar ve Pazartesi günümde aynı geçtiği artık haftasonlarını iple çekmemeye karar verdim.En azından hafta içleri bir amacım vardı.Bu iki tatil gününde de oturmaktan başka yapabilecek hiçbir bok yoktu.

Sabah erkenden kalkıp giyindim ve günlük diğer işlerimide yapıp evden çıktım.Yine sıkıcı bir otobüs yolculuğundan sonra işime vardım ve Teressa'yı görme umuduyla etrafa bakındım, gezdim ve her yeri aradım.Sonuç olumsuz olduğunda Teressa'nın kaybolduğu kesinleşmişti.Ne zaman bulunurdu, yada sağ bulunur muydu, kimse bilemezdi.

Teressa'nın annesini aradığımda polisle konuştuğunu fakat 24 saat geçmesine rağmen hiçbir gelişmenin olmadığını söylemişti.Sesi ise o kadar kötü geliyordu ki onu kocası gibi çok iyi tanıyan biri bile benim duyduğum ses tonunu duysa kesinlikle tanımazdı.Bu yüzden onu çok sıkmadım ve gelişmelerden haber edeceğimi söyleyip kapattım.Teressa ile bur aralar gereğinden fazla samimi olmayabilirdik ama zaman geçtikçe birbirimize olan güvenimiz artmıştı.Aynı annesi gibi kibar ve sevecendi.Zaten ondan başka da dostum yoktu.

Saatler sonra yine ben işime devam ederken içimi keskin bir merak duygusu kapladı.Az önce bana yanlış bir odanın numarası gelmişti.Tabii benim haberim olmadığı için Johan'ı çağırıp işime başlayacaktım ki Jo bana çok kızdı.Hatta bağırdı.

"O kapıyı sakın açma!"
Elimi kapı kulbundan çekip arkamı döndüm ve merakla ona baktım.Johan,endişeli bir şekilde karşımda duruyordu.Ayrıca çok kibar bir adam olduğu için bağırması kalbimi kırmıştı.Arkama döndüm ve merakla baktım.

"Neden?"

Johan yaklaştı ve beni  kapıdan uzaklaştırdı.

"İnan yanından bile geçmek istemezsin"

Dediği gibi uzaklaştım ve surat pozisyonumu değiştirmeden durdum.

"Neler oluyor Jo?"

"Bak Charlyn, hiçbirşey olduğu yok.Sadece bu kapının açılmaması gerektiğini söylemek istedim.Merak ettiğini biliyorum, ama inan bana benimde bir boktan haberim yok"

Nefes aldı ve kolumu sıvazlayıp gülümsedi.

"Hadi,şu kadına asıl temizleyeceğimiz odayı soralım"

Kafamı salladım ama aslında sadece meraklıydım.O odaya girmenin bir yolunu bulmalıydım.Normâlde pek meraklı bir insan değildim ama Johan, sanki bilerek yapıyormuş gibi beni meraklandırmıştı.Tabii ki ilk önce biraz araştıracaktım, tehlikeli bir yer olmalıydı.

Akşama doğru yorgun argın bir şekilde odamı temizlerken yine o odanın önünden geçtim.Daha doğusu ilerlemeden önünde durdum.

"Hey!"
Kapı deliğine biraz yaklaştım.
"Kimse var mı?"

Bu kattaki kimsenin duymayacağı ama yinede yüksek bir ses tonuyla seslendim.Doğrusu deliğe bakmak istemiyordum.Korkaklık yine üstümdeydi.Biraz sonra ses gelmeyince ilerledim.

Tanrı bilir, içeride bir bok yoktur,

Kendi kendime gülerken aynı filmlerdeki gibi geri döndüm.Bir ses duyduğuma emindim.Sanırım birisi 'hey' demişti.Pek emin değildim fakat bir ses duyduğuma emindim.Kapı deliğine doğru gözümü yaklaştırdığımda genelin aksine bir göz görmedim.

Bir nefes hissettim.

×

HEY!

Hikayenin ismi garip gelmeye başladı sanki knmxjdb

Ama zaten farklı bişey yapmayı istemiştim yanlış alarm yaptım pardon

Keşke biraz oy gelseydi

Dont Open This DoorHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin