●● Kan ●●

1.3K 79 23
                                    

İyi okumalar, yorum ve votelemeyi unutmayın. Sizi seviyorum 😚

Sabah kalktığımda dün olmadığım kadar sinirliydim. Ali'nin yüzünü bile görmek istemiyordum, Tuna ve Melisa desen onlarıda bir kaşık suda boğabilirdim. Telefonumu açtığımda bir sürü arama vardı. Hepsini sildim ve aşağı inip bir şeyler atıştırdım. Saçlarımı şekillendirip makyajımı yaptım. Daha sonra üstümü en iyi şekilde giyinip biraz televizyon izledim. Zaten sinirli ve duygusalım şuanda, şansıma duygusal film geldi. Oturup izledim saf gibi. Film boyunca ağladım. Filmin adı; My Girl / Kız arkadaşım. Gerçekten çok mükemmeldi. Göz pınarlarım kurudu denebilir. Film bittiğinde televizyonu kapatıp, kıpkırmızı gözlerle koltukta öylece oturmaya başladım. Düşüncelerde boğulup, kederden ölecektim en sonunda. Neden böyle yaptıklarını anlamıyorum. Benim canımı yakmak hoşlarına mı gidiyor? Ben orda en kötü durumu düşündüm; Melisa'nın öldüğünü. Ya 4 sene az buz gelebilir ama ben çok bağladım ona. Sanki çocukluk arkadaşım gibi. Ben Tuna'yı telefonda duyunca ruhum bedenimden çıktı sanki. Kalbim sıkıştı oracıkta. Dengemi kaybetmemek için zor tuttum kendimi. Bunu geçtim, şaka olduğunu öğrendikten sonra ki gülümsemeleri benim canımı daha çok yakıyor. Eziyet etseler, çin işkencesi yapsalar canım bu kadar acırmıydı bilmem. Gözlerim dolarken saçımı karıştırdım. Elimi yüzüme koyup ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Zaman sonra iki büklüm durmaktan belim ağrıdığında koltuğa uzandım. Gözyaşlarımı silen kişilerin yanımda olmadığını hatırlayınca daha da çok ağlamaya başladım. Aklıma gelen şarkı sözlerini söylemeye başladım.

" This is a modern fairytale
No happy endings
No wind in our sails
But I can't imagine a life without
Breathless moments
Breaking me down down down .."
" But The Heart Wants What It Wants.."
"Kalp istediğini ister..."
 
Şarkıyı söylerken aynı zamanda da sesim titriyordu. Göz kapaklarımı açmamıştım. Ellerimi ovuşturdum. Parmaklarımı kenetledim birbirlerine. Gözlerim ağrımaya başlamıştı. Hep olurdu bana, tek gözyaşında kıpkırmızı olur, gözlerim şişerdi. 1 saat ağlamasam bile gözlerim ağrıyordu. Gözyaşlarımdan dolayı ıslanmış saçımı yüzümden çektim. Koltuktan kalktım, düşüncelerden kurtulmak için oyalanmam lazımdı telefonumu hoparlöre bağladım ve karışık listeye tıkladım sesi en yükseğe getirdim, mutfağa doğru yöneldim dolapları açıp malzemelere baktım, gerekli olan her şeyi çıkardım bol çikolatalı kek yapıcaktım. Malzemeleri karıştırdım çikolatalı kek hamurum olunca damla çikolataları eklemeye başladım paketin yarısına gelince durdum bi anda gözüme az gelince paketin tamamını döktüm, biraz abartmış olabilirim ama bu ÇİKOLATA yani koskoca Ç-İ-K-O-L-A-T-A,

Anladık lan çikolata ya..

Öyle deme iç ses şuan depresyondayım.

Peki sana kolay gelsin o zaman..

İçinden bana saydırdığını biliyorum..

İç sesin iç sesimi olur gerizekalı?!

Olmaz dimi?..

Olmaz canım olmaz..

İç sesimle olan bu konuşmadan sonra tekrar karıştırıp kaba döktüm fırına koyup dereceyi ayarlayıp fırının kapağını kapattım, fırının tam karşısına bağdaş kurup oturdum, düşünmemek için kekin pişmesini izledim. Ama başaramadım. Düşüncelerden kurtulmak için kekin pişmesini izlemek en kötü yoldu belkide. Ben şuan daha da çok düşünmeye konsantre oldum galiba. Her dakika, her saniye bana yapılan bu adi oyunu düşünmeden edemiyordum.

Şarkıların değiştiğini bile anlayamazken, burnuma gelen yanık kokusu ile kafamı kaldırıp fırına baktım. Allah! Keki unuttum ben! Koşa koşa gidip keki almaya çalışınca elim yandı. Eldiven giymemiştim ve 200 derecedeki fırına elimi soktum.
"Aahhhh! Yandım anammm!"
Elimin yanmasına katlanamayıp soğuk suyun altına götürdüm. Suyun altında zonklamasının dinmesini beklerken fırından keki almadığımı hatırlayınca elimi soğuk sudan anice çekip, diğer elimi eldivene soktum. Keki alıp fırını kapattığımda işin içine sıçtığımı farkettim. Çünkü bir Selin Yılmaz olmak bunu gerektirir. Keki tezgahın üstüne fırlatıp elimi yine soğuk suya götürdüm. Elimin Zonklaması dinince keki çöpe attım.
Onu atarken ziyan olan çikolata içinde gözyaşı akıttım. Depresyonun gereği; Ota boka ağlamaktır. Fayansa çöküp elime baktım. Kızarmıştı, hemde öyle böyle değil bildiğin kan kırmızısıydı.

Gecenin Sırrı -Alsel -Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin