Medya;
Evlendirme Dairesi
Koşarak gittim ben yanına, canımı yaktı yine bir defa...
Hüsam arabayı çalıştırmak için uğraşıyordu. Tedirgin bir şekilde ne yapacağız diye düşünürken Necati, İrem'in kafasını yere doğru eğdi. Hacı Hüsam ellerini kaldırıp dualar etmeye başladı. Arabanın içinde sıkış tepiş bir vaziyette oturuyorduk. Hacı Hüsam, ellerini yüzüne sürüp hep birlikte, amin dedik. Hacı Hüsam tekrar kontağı çevirip marşa bastı ve araba çalıştı. Artık yola güzel bir şekilde yola koyulduk. Arabanın içinde sallana sallana gidip duruyorduk. Harun bunu görünce, arabanın mp3 çalarından bir oyun havası açtı. Artık daha uygun bir şekilde sallanmaya başladık. Necati kollarını açarak oynamaya başladı. Kendisinin oynamasını kenara bıraktım onunla birlikte, yağları da oynuyordu. Hacı Hüsam bize ters bir şekilde bakıp;
"Oynamayı bırakın dua edin." dedi.
Hacı Hüsam gülmeye başlayınca, Necati oynarken Hüsam'ın kafasına vurup;
"Yanlışlıkla oldu pardon Hüsamcığım." dedi.
Harun biraz zayıf olduğundan dolayı arabanın içinde sıkışıp kıvranıyordu. Araba sallandıkça, Harun tost olmaya başladı. Necati gülerek;
"Canım da kaşarlı tost çekmişti Harun." diyerek bir mesaj verdi.
Harun, Necati'ye doğru yan bir şekilde bakış attı. Necati bir yandan oynarken, bir yandan da midesini ovuşturuyordu. Trafik lambalarında durduk. Müziğin sesini biraz kıstık trafik biraz sıkışıktı. Tam sarı ışık yanarken, Hüsam gaza basınca araba yolun ortasında istop etti. Hacı Hüsam arabayı çalıştırmak için zorlarken bir yandan arkamızda ki arabalar kornaya basıyordu. En sonunda kapıyı açarak hepimiz arabadan indik. Necati centilmen bir şekilde;
"Siz tekrar arabaya binin, ben tek başıma iterim." dedi.
Bizde Necati'nin sözünü dinleyip arabaya tekrar bindik. Zaten araba itecek halim yoktu. Necati arabayı zorluyordu ama çok fazla hareket etmedi. Arabanın arkasına doğru baktığımda hala kornaya basanlar vardı. Necati, "Ne var?" dercesine elini kaldırıyordu. Arkamızda duran arabadan birisi sopayla inice, Necati tekrar kapıya doğru koştu. Kapıyı açarak hepimizi sıkıştırarak arabayı bindi ve kapıyı da kilitledi. Adam kapının oraya geldi. Kapıyı tıklatmaya başladı ve adeta kıracak bir şekilde sinirliydi. Necati en sonunda dayanamayıp, kilidi ve kapıyı kırarcasına açtı. Kapının yanına dikilen adam geriye doğru gidip yere düştü. Necati arabadan inip, düşen adamı kaldırıp yakasından tuttu ve elinde ki sopayı uzağa doğru fırlattı. Necati öyle bir sinirlenmiş ki, yakasından tutup adamı havaya kaldırdı. Adamın yüzü kızardı ve koşa koşa arabasına gitti. Necati tekrar arabanın arkasına geçip;
"Siz binin ben iterim bu sinirle." dedi. Arabaya tekrar binip şansımızı yeniden denedik. Necati biraz zorladıktan sonra araba çalıştı. Arabanın kapısını açtım. Araba hareket halindeyken, Necati koşa koşa arabaya atladı. Tam kırmızı ışık yanacakken hemen hızlıca bastık. Harun, tekrar müziğin sesini açtı fakat Necati sinirinden oynamıyordu. İrem, Necati'ye bakıp;
"Aşkım oynasana sana sinir değil, oynamak yakışıyor." dedi.
Necati gülümsemeye başlayıp yeniden kendisi ve yağları harekete geçti. En nihayetinde evlendirme dairesini görmüştük. Necati sevinçten iki kat daha hızlı oynamaya başladı. Yavaş yavaş evlendirme dairesinin oraya gelmiştik. Arabayı binanın önüne park edip tek tek inmeye başladık. En öne kendim geçtim. Arkamda İrem ve Necati, onların arkasında da Harun ve Hüsam vardı. Havalı bir şekilde yürürken, kapıyı fark etmeyip kafamı kapıya çarptım. Kafam bir geri iki ileri gelip gitti. Kendimi toplayıp, kapıyı açtım ve içeri girdim. Görevli birisinin yanına gittik ve bize gereken belgeleri bir kağıda yazıp verdi. Tekrar kapının önüne çıktık ve Hacı Hüsam birden koşturmaya başladı. Neden koşuyor diye etrafa bakındığımda, Hüsam'ın arabası kendi kendine gidiyordu. Bizde hemen Hüsam'ın arkasından koşmaya başladık. Hüsam, kapıyı açıp frene bastı ve el frenini de çekti. El frenini çekmeyi unutmuş. Bizde arabaya bindik ve tekrarda yola koyulmaya başladık. Necati ve İrem nikah işlemlerini yapsın diye merkezde bıraktık. Artık araba da daha rahat bir şekilde oturuyorduk.
Hacı Hüsam, ben ve Harun'la birlikte, benim evin orada durduk. Arabadan inerken Hacı Hüsam'a bakıp;
"Bu sefer el frenini çekmeyi unutma." dedim.
Hacı Hüsam bana yan bir şekilde bakıp, el frenini aniden çekti. Kapıları açıp, arabadan indik. Harun;
"Ben de gideyim artık, yol yorgunluğu çöktü aniden bana." diye seslendi.
Bende Harun'u fazla tutmamak için tokalaşıp gönderdim. Giderken arkasından yavaş bir şekilde tekme attım. Harun arkamdan söve söve gitmeye başladı. Gider ayak yine arkamdan sövdürdüm.
Hacı Hüsam'ı da uğurlayarak, bende eve girdim. Kendimi kanepeye atıp uzandım. Mutlu bir günün ardından artık kendimi yeniden düşüncelere atma zamanının gelmiş olduğunu düşündüm. Evet yine Iraz'lı hayaller başlamak üzereydi. Hazır Necati'de gaza gelip evleniyorken ben sadece hayal ile yaşayayım. Aslında artık hayalini bile kuramıyordum. Çünkü hayal kurmak için güzel nedenler olmalıydı. Ben sadece hep hayallerimin arkasına saklandım. Hiç bir şey istediğim gibi gitmedi. Hani bir tabir vardır, "Hayaller ve Hayatlar" diye işte tam olarak bunu yaşadım. Tam bir şeyleri yapabilecekken her şey kötüye gitti.
Bu sıkıntılar ile yaşarken, kanepeden yavaş bir şekilde kalkıp, kapıya doğru yöneldim. Belki de artık son günlerimi yaşıyor düşüncesine dalıp onu son bir kez olsun görmek istedim. Ayakkabılarımı giyip, tekrardan dışarıya doğru çıktım. Iraz'ın evinin civarlarına doğru yöneldim. Bir yandan düşüncelerime devam ederken diğer yandan onu görme korkusu sarmıştı. Acaba görünce ne olacaktı? Tüm cesaretimi toplayıp adımlarımı hızlandırdım. "Artık beni kimse durduramaz." düşüncesiyle ilerlemeye devam ediyordum. Ellerimi cebime sokup, kafamı yere eğip, hızlı hızlı nefes alıp vermeye başladım. Hem hayat hem bu yol beni çok yormuştu. Kafamı kaldırdım ve Iraz'ın evinin oraya baktım. Yine Mete ve Iraz orada. Hemen yanı başımda olan direğin oraya saklanıp yaslandım ve tekrar başımı yere eğdim. Gizli gizli onları gözetlemeye başladım. Kafamı uzatıp, hemen geri çekiyordum. Ne yapacağımı bilmez bir vaziyette yere çöktüm ve düşüncelere daldım. Eğer oraya gidersem bir şeyler olacağından emindim. Ya katil olacağım ya da buradan çekip gidecektim. Tercih bana kalmıştı. Vücudum üşürcesine titremeye başladı. Aslında üşümüyordum sadece duygularımın vermiş olduğu bir titremeydi bu. Kalbim ve beynim resmen durmuştu. Bir anlık öfkeyle bir şeyler yapmam her şeyi kötüye götürebilirdi. Peki ya kardeşlerim? En azından onlar için kendimi biraz olsun tutmalıydım.Kendimce düşünüp taşındım ve onların olduğu yere doğru gitme kararına vardım. Yavaşça tekrardan ayağa kalkıp, bir kez daha gizlice oraya bakıp, tekrar kafamı sakladım. Kafamı yanlışlıkla direğe vurmamla son buldu her şey. Başımı biraz tutup acısının dinmesini bekledim. Sonra cesaretimi toplayıp, ellerimi cebime sokup hızlı bir şekilde çıkış yaptım. Iraz ve Mete'nin olduğu yere hızlı hızlı uçarcasına gidiyordum. Kafamı kaldırıp baktığımda, Mete'de bana doğru topallayarak geliyordu. Sanırım yine kötü şeyler olacaktı. Mete'den ben gibi topallayarak adımlarını hızlandırdı. Ben de hiç bir şekilde hızımı kesmeden üzerine doğru yürümeye devam ediyordum. Necati olsaydı eğer paytak paytak yürürdü sanırım. Mete'yle birbirimize artık çok yaklaşmıştık. Mete'nin arkasına baktığımda, Iraz'da yavaş bir şekilde geliyordu. Mete bir anda durdu. Ben hala üzerine doğru yürümeye devam ediyordum.
Emeğe saygı açısından, vote verip, yorum yapmayı esirgemeyiniz.
Facebook grubu;
Entrikalılar Wattpad
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Entrikalılar (Kitap Oldu)
Literatura FemininaAz biraz üzgün, dertli, günü kötü geçen, ileri ki günleri için endişelenen, okul derdi olan, kafası karışık olan, umutları yıkılan, ağlayan, kendini yalnız hisseden, hasta olan, topluma kapanık, mutlu olan, sevinçten ağlayan kısacası bu hikaye hepim...